Hocakızı derlerdi anneanneme
Sessiz nur yüzlüydü
Askere uğurlarken dayımı
Zeytinlik sokağındaki evden
Sarılıp sarılıp oğluna
Hüngür hüngür ağladığı gitmez gözümden
Siyah kadife üstüne beyaz sim işlemeli
Hamam bohçası vardı anneannemin
Hamama giderken bir gün beraber düzmüştük
Dört yaşında mı idim beş yaşında mı
Gümüş hamam tası
Fildişi beyaz tarağı
Çeyiz sandığından çıkardığı
Hamam kesesi
Beyaz havlusu naftalin kokardı
En gizemli anıları saklardı sandığında
Açınca hemen koşar başına
İçindeki masal dünyasına dalardım
Düğünde giydiği şeyleri
Peştamalı eteği beyaz sim işlemeli yeleği
Kenarları iğne oyalı çemberi
Genç kızlığında hazırladığı çeyizleri
Köyünü doldurmuştu sandığa
Yüreğine sığdıramadığı özlemini
Çeyiz sandığına sığdırmıştı
Yeşil tepelerin çiçeklerini
Dumanlı yaylaları
Tepeleri sisli dağları
Ünye’ye bakarken Zeytinlik sokağından
Önde kırmızı kiremitli çatılar
Biraz aşağıda şehrin ayağına serilmiş deniz
Karşıda köyünün yeşil tepeleri görünürdü
Asarkayanın ardından
Ocak başında kahve yaparken dedeme
Ak düşmüş uzun saçlarını tarardı
Dedemin kahvesinden bana da artırır
Bıldır bu zamanda yerde kar vardı derdi
Zemheri soğuklarında
Başımızı bağlardı geceleri bizi yatırırken
Üşümeyelim diye
Soba yoktu yattığımız odada
Dedem sabaha kadar öksürürdü
Beyaz çarşaflı yer yatakları hep serili dururdu
Bir masalın içinden gelmiş iyilik meleği gibi
Yaşadı anneannem
Tertemiz yüzü ve kalbiyle
Zeytinlik sokağındaki evi
Çocukluğumun Kaf dağındaki sarayıydı
İçinde sarnıcı
Akşamları dedemle kahve içtiğimiz ocak başı
Ve önündeki dut ağacı
Yedi numaralı gaz lambasının ışığında
Bize çorap örerdi
Ocak başında her akşam
Dedemin bir türlü göynümeyen töngelleri konuşulurdu
Ve bahçedeki Arap dedenin
Bir türlü üstü kapanmayan mezarı
“Hele bir Abrul beşi geçsin
Seninle balcan ve tomatis dikeriz bahçeye
Türbeye annene de götürürsün fidelerden
Eşeğe binersin bahçeye gidersin dedenle” derdi
Dünyaya çocukların gözünden
Bakardı anneannem,
Her masal gibi bu da bitiverdi bir gün
Ne simli hamam bohçası kaldı
Ne gümüş hamam tası
Ne naftalin kokan havlusu
Ne de dünyasını sığdırdığı çeyiz sandığı
Yalnız burnumun direğini sızlatan
Anıları kaldı anneannemin
Şimdi tepe mezarlığında
Bir servi ağacının dibinde
Başucundaki taşta iki satır yazı
Bir yanında kızı
Bir yanında dedem
Aynikolo’nın serin rüzgarına karşı
Huzurlu yatıyor anneannem
Kayıt Tarihi : 21.6.2006 14:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bir selvi ağacının dibinde
herkez sonunda kara toprak oluyor
ve anılar öksüz, yetim kalıyor dillerde
TÜM YORUMLAR (1)