Eyvah! Gençliğim gidiyor önümden anne.
Yosun tutmuş duvarlarda, yıldızları görmeyen bir yerde.
Siren sesleriyle, çığlıklarla, haykırışlarla...
O da ne? Ağlayanlar eşliğinde;
Gençliğim gidiyor önümden anne.
Bir aşk sözcüğüne hasret kalırken kulaklarım,
Kokun... O mis gibi kokun uzakken bana anne
Sadece çaresizce haykırırken
Gecelere sessizce bağırken örneğin...
Görüyorum... Gençliğim gidiyor önümden anne
Biliyor musun anne? Adını yazdım hayat defterime.
Hem de her sayfaya, her köşeye...
Sayfaları ilk açtığımda seninle birlikte doğduğumu
Ve hayatımda yalnızca senin 'gerçek' olduğunu anlıyorum.
Derken... O da ne? Şu giden gençliğim mi anne?
Mor, mavi, sarı renkli çiçekler açarken köprü köşelerinde
Ben, burada acı çiçeğimi büyütüyorum anne
Üstelik hiç de solmuyor, boynunu bükmüyor...
Bir paslı hançer ki; gittikçe derinleşirken yüreğimde,
Gençliğim... Kolunda çiçek sepetiyle geçip gidiyor anne
Boş ver be anne... Daha kaç yaşanmadık gençlik var
İstanbul köşelerinde
Kaç hasret var yaşanmamış kekik kokularında...
Ve kaç tane açmayan çiçek var köprü altlarında
Kaç ağaracak saç, kaç sönecek hayat var.
Birden... Gençliğim geçiyor ayağına taş bile takılmadan anne...
Kayıt Tarihi : 8.2.2009 13:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Ablan çok seviyor seni,yazmaya devam.
TÜM YORUMLAR (2)