Galiba altı yaş civarındayım, bindiğim üç tekerlekli bisikletin arkasında sen beni hem itiyor hem tutuyorsun. Arada eğilip öpüp kokluyorsun. Uzaktan gelen bir adam sanırım babam. Elinde kocaman bir dondurma külahı yüzünde tebessüm, oğluş diye sesleniyor.
Elim yüzüm dondurmaya bezenmiş yapış yapış ve hatta bıyıklarım bile var. Eğilip ağzımı siliyor, öpüyor ne kadar tatlısın diyorsun. Kaldır kolları diyorsun, bir hoppacık tişörtümü çıkartıyorsun. Minicik bedenime öpücükler kondururken gıdıklıyorsun.
Nedense geçmek bilmeyen ateşim ve sayıklamalarım her gözümü açtığımda başucumda elinde ıslak bir mendil almaktasın alnımdan ateşi. Ağzımda bir derece, gözlerinde endişeli bakışlar. Başucumda bir çok ilaç, belki gece saat sabaha karşı.
Önlüğüm pek yakışmamıştı sanki, hatta birazda büyük. Kim bilir seneye de giyerim düşüncesinden mi büyük alınmıştı bilmiyorum. Çekiştiriyorum. Yüzüm ekşi. Yanağımı okşuyorsun, saçlarımı tarıyor, kocaman bir koklayıp öpücük konduruyorsun burnuma. Okuyacak büyük adam olacak diyorsun. Öğretmene bakıyorsun bir de bana. Sırama otururken dışarıdayım diyorsun, içim gülüyor.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta