Yüreğini çıkarıp ta vermek midir anne olmak? Ya da tek başına bu yeterli midir?
Cenab-ı Hak yüz şefkatinden sadece bir tanesini yeryüzüne dağıtmıştır. Bütün canlılar arasında, dişi olanlara paylaştırarak. Sadece bu bile yetmektedir anneleri şefkat kahramanları yapmaya..Bu kadar küçük bir oranda bu kadar yüksek bir kahramanlıksa, aklın sınırlarını zorlamaktadır. Acaba yüzde bir bu kadarsa yüzün hepsi ne kadardır, öyle ya...
Kadına verilen bu duygu ise mutlaka boş ve anlamsız değildir. Neden erkeğe değil de kadına verilmiştir, bu da ayrı bir konu. Bunların hepsi ayrı ayrı irdelenmesi gereken ve geniş münazaratlar gerektiren konulardır başlıbaşına...
Erkek fıtrat olarak, dışarda çalışıp ailenin geçimini temin etmeğe müsaittir. Ve ailesini koruyup kollamaya. Bu yüzdendir ki ona daha çok cesaret ve kahramanlık duyguları yoğun verilmiştir. Eğer şefkat ve merhamet hissi olsaydı aynı yoğunlukta bu beraberinde bir zayıflığı getirecek ve dengeler değişecekti. Belki güçsüz düşüp hayat mücadelesinde yıkıma uğrayacaktı.
Aynı şekilde kadının aslî vazifesi de evinde çocuklarıyla ilgilenip onları hayata ve hayat ötesine hazırlamaktır ki; burada şefkat duygusu ön plana çıkmakta. Eğer onda da cesaret ve kahramanlık fazla olsaydı, erkekleşen yapısıyla ne eşine itaat edecek ve ne de çocuklarının ihtiyaçlarını tam karşılayacaktı.
Oysa bu zamanda herşey o kadar birbirine karışmış vaziyette ki; kadın aslî vazifesini bilmem kaçıncı sıralara atmış, çalışma hayatında kariyer derdine düşmüş, bir toplumsal statü peşinde koşturup durmakta.
Çalışmayan kadın kendisini işe yaramaz görmekte. Bir komplekse girmekte.
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.