Ben hiç tanımadım annemi,
Kollarında hiç uyumadım sarılarak,
Saçları ne renk, kokusu nasıl bilmem.
Siyah beyaz bir resim ve kırık bir çerçeve,
Tozlu raflarda saklıydı annem.
Çocukluğumun kaderi yazılırken mezar taşına,
Geceleri hiç susmadım anne.
Ağladıkça bulutları ıslattım.
Bir anne göğsü zifiri gecede meçhul
Acıktım. Sen yoktun.
Ben hiç doymadım anne.
Bir vakit sürünmeye başlamışım,
Faili meçhul adreslere.
Okşamışlar başımı acıyarak,
Oysa görmemişler gözlerimdeki hedefi.
Ben hep sana gelmişim,
Traverten sokaklarda.
Koşmak istemişim sana,
Ok gibi, yıldırım gibi
Tufan gibi, sel gibi
Biri diğerinden kısa olan ayağımla.
Ben hiç koşmadım anne.
Her gece canlanıp raftaki resim
Giriveriyor düşlerime,
Başakta rüzgar gibi okşuyor başımı
Yavrum diyor.
Anne diyorum.
Belki biraz şımarmak istiyorum.
Gerçek yalana hamal iken
Gaipte az daha görebilmek seni
Ben gibi kimse bilmez bu hazzı
Çünkü ardında menfur bir sıçrayış,
Ve sabaha dek yatağım da menfi acılar.
Ertesi geceye gebe bir umutla bekledim anne,
Bir lahza görebilmek için seni
Az daha nazlana bilmek için,
Ama, sinem gibi parçalar güneş geceyi
Ah! O varlığına oruç gündüzler de,
Ben hiç şımarmadım anne..
Elimde kimseye vermediğim pamuk şekerim,
Çocuk yüreğinde saklı düşlerim,
Ve demir kapının süngüsüne,
Anne, bu ev bizim diye yazmışım.
Karşı pencereye gecip seni beklemişim,
Bir pencerede bir ömür bitirmişim.
Sen hiç gelmedin,
Ben hiç gitmedim anne
Ne vakit bir çocuk görsem
Ellerinde annesi,
Ne zaman bir ben düşünsem
Yıldızlara uzanan hasret hecesi.
Hey çocuk!
Gel sana pamuk şekerimi vereyim.
İsmin cemal mı ziyanı yok.
Benim ki de Ahmet
Be çocuk azıcık merhamet…
Daha sarıl, daha öp anneni ne olur.
Kıskancım yaşamadığım çocukluğuma,
Acılar ruhumda secdesiz,
Her acıda bir vatan,
Ama anne acısı lehçesiz,
Öztürkçesiyle acılar,
Sinemde annesiz.
Siyah beyaz bir resim ve kırık bir çerçeve,
Tozlu raflarda saklıydı annem.
Geceler benlesin,
Gündüz dört parça mermer.
Sen de ben gibi hasret dolmuşsun,
Başka izahsız,
Bu mermer nasıl çatlayacak..
Hey acılarımın gardiyanı toprak.
Seni de İsrafil paklar ancak.
Dağların elverdiğinde denizlere,
Ovalar silip yuttuğunda her şeyi,
Tarumar her yan yüreğim gibi mahşer,
Sen Münker Nekir’siz kalacaksın,
Belki sorgusuz sualsiz yakılacaksın.
Yan ey kara toprak,
Çocukluğum gibi, gençliğim gibi,
Başka annesizliği sana kim anlatacak.
Sarp kayalardan kopan parça gibi,
Un ufak ettin ya sen beni,
Yüzün ak olmasın kara toprak.
Al beni de al ne olur.
Ölümün rengi ne ki…
Şimdi,
Anneme,
Anneme götürün beni,
Bedenimin ilk şeceresine …
Zerdali renginde daha sararmayayım,
Annemce sarılayım kefenime,
Yokluğunun karanlığında ölüyorum anne,
Farzet ki,
Hiç.
Sensiz hiç yaşamadım anne.
Kayıt Tarihi : 3.4.2007 15:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Emşerime sonsuz selam ederim.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
Emşerime sonsuz selam ederim.
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ
Çocukluğum gibi, gençliğim gibi,
Başka annesizliği sana kim anlatacak.
Sarp kayalardan kopan parça gibi,
Un ufak ettin ya sen beni,
Yüzün ak olmasın kara toprak.
Al beni de al ne olur.
Ölümün rengi ne ki…
Şimdi,
Anneme,
Anneme götürün beni,
Bedenimin ilk şeceresine …
Zerdali renginde daha sararmayayım,
Annemce sarılayım kefenime,
Yokluğunun karanlığında ölüyorum anne,
Farzet ki,
Hiç.
Sensiz hiç yaşamadım anne.
Şiir baştan sona çok güzel. Şiir gibi şiir... Duygular gerçek olunca... acılar mısralara gerçekten dökülünce işte böylesi bir şiir yazar yürekler...
Hüzündü. Ama çok beğendim. Kalemin daim olsun.
Kutluyorum.
Saygımla
TÜM YORUMLAR (4)