Hatırlıyor musun anne
Ebe Sahire vardı bir zamanlar.
Beni her gördüğünde,
Patlamaya hazır bir volkan misali gözlerine kıvılcımlar yuvalanırdı.
Beni dünyaya getirirken sen
Korkunç bir çığlık atmışsın ya hani
Korkudan buz kesilivermiş Ebe Sahire.
“Kabusum oldun çocuk sen benim.” derdi bana hep,
Anlamazdım gerçi o zamanlar ama
Gözlerine kıvılcımlar yuvalanıverirdi işte.
Özür dilerim anne;
O kadar huzurlu, o kadar temiz, o kadar mutlu bir dokuz ay yaşattın ki bana,
Hiç terketmek istemedim o süt kokulu cennet diyarı,
Direndim de direndim...
Nasıl da bağıra bağıra ağlamışım terkedince orayı
Yedi şiddetinde sallamışım bizim konağı.
Ebe Sahire anlattı anne
Benim kadar cıyaklayanı görmemiş hiç.
Sonra her şey değişiverdi anne;
Rengarenk, bir şeylerin durmadan hareket ettiği,
Sesler ve kokuların başkalaştığı garip bir dünya...
Ama değişmeyen bir şey vardı;
O koku, evet anne o koku!
Dokuz ay boyunca meleklerin içime üfleyip durdukları o eşsiz koku,
Hala ciğerlerimi heyecandan hop hop hoplatan tek ve vazgeçilmez lezzet.
Sen kokuyordun, hep sen kokuyorsun ve hep sen kokacaksın...
Biliyor musun anne
Hani kusmukla harmanlanmış süt kokulu oğlum diye severdin ya beni,
O zamanlar ben sen kokuyordum
Sen, senleşmiş beni seviyordun
Ben ise senleşip duruyordum.
Çok özlüyorum anne;
Sütle mayalanmış kokunla uyuyakaldığım kollarını,
Gazım geldiğinde sırtıma tıpış tıpış konan ellerinin ağırlığını,
Gökgürültüsü pencerenin yarıklarından odaya akın ederken
Ninni orkestrası eşliğinde çığlıklarımın kayboluşunu...
Çok özlüyorum anne;
Benim için yarattığın her dakikayı.
Bu yaz geleyim mi yanına anne;
Beraber çapa yaparız kavak ağaçlarının gölgelediği bahçemizde,
Biber, fasulye ve mısır tohumları saçarız toprağa,
Sonra ben inekleri otlatmaya götürürüm,
Sen çıkınıma iki dilim peynir, birkaç domatesle elma koyarsın,
Ha o ellerinle yaptığın taze ekmeklerden bir de...
Gözlerin terlemesin ne olur anne,
Sözlerin hiç keder kokmasın.
Kokladığım bütün kır çiçekleri soldu biliyor musun anne,
Taptaze kal sen hep ellerimde.
Bak kalemimde yine mürekkep tükeniyor,
Damarlarımda akan kanlar ise kirleniyor,
Gün geliyor yüreğimi acılar dağlıyor,
Beynimde fırtınalar kopuyor,
Birçok şey terkederken beni,
Başım hep öne eğiliyor.
Sen sakın bırakıp gitme beni,
Sakın solma, sakın üzme kınalı kuzunu anne.
Yalan değil, korkum çok büyük;
Susamaktan korkuyorum sana,
Bayramlarda elini öpememekten,
Yaramazlık yapınca terlikle kovalanamamaktan.
Bak yine pekiyi dolu karnem,
Senin parmak izlerinin olmadığı bir karnem olmasından.
Çok korkuyorum anne,
Toprağına değmesin istiyorum gözyaşlarım hiç
Varsın şimdi boşalsın,
Boşalsın mendillere.
Asmaların kundakladığı arka balkonumuza çık anne bu gece;
Binlerce mektup yazdım sana,
Binlerce yıldızın kuyruğuna bağlayıp postaladığım,
Canımdan çok sevdiğim biricik anneciğim diye başlayan,
Hepsinin üzerinde damla damla yağmurlar olan...
Masamın bulunduğu yerde çatıdan su akıyor anne,
Neredeyse her akşam yağmur yağıyor bir de buraya,
O yüzden bütün o ıslaklıklar.
Asmaların kundakladığı arka balkonumuza çık anne bu gece;
Sen okurken mektuplarımı,
Nasıl olsa hep yağmur yağacak.
Yağmurlu havada yıldız ne gezer oğlum deme
Olacak anne, olacak.
Mektup süvarilerim onlar benim
Sonsuza dek benden sana koşacak.
Kayıt Tarihi : 2.3.2007 00:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ANNE KOKUSU
ATAMADIM İÇİMDEN YOKLUĞUNU,
BULAMADIM ÇİÇEKLERDE KOKUNU.
SAYGI VE SEVGİLER
İNCİ GERMENLİLER
TÜM YORUMLAR (1)