Hava sanki yazdan kalan bir gün gibi sıcaktı
O komşunun oğlu Mehmet’le oyuna dalmıştı
Köy tarafından gelen bir ses, şimşek olup çaktı
O annen geldi seni çağırıyor sesine doğru baktı
Bıraktı elindeki tüm oyuncağını koştu sese doğru
Dayısı, aldı Bayram’ı kucağına, düştü köye doğru
Şair annesini soruyor, dayısı bakmıyor ona doğru
Çünkü dayısı ağlamaktan cevap veremiyor doğru
Harman yerinde toplanmış büyük kalabalık vardı
Tüm sevenleri toplanmışlar, çoğu da ağlıyorlardı
Kalabalığa vardığında babası alıp kucağına sardı
Kalabalık içindeki musalla taşında bir gelin vardı
Yetim Bayram ölüm nedir daha henüz bilmiyordu
O babasına çocuksu sorularla annesini soruyordu
Ağlamayan baba, belli ki o gün için için ağlıyordu
Kolay değil annenin ölümünü anlatmak çok zordu
Öksüz Bayram da ilk defa böyle bir şey görüyordu
Babası da cebinden çıkarıp bol bol şeker veriyordu
Babası gibi herkes o gün ona çok ilgi gösteriyordu
Kimisi gösterelim, kimi de göstermeyelim diyordu
Şair Bayram, babasını annem nerde diye ağlıyordu
Akrabalardan birisi, onu kucağına almış, ilerliyordu
Beyaz gelinlik içinde yatan nur yüzlü gösterildi ona
Bak işte, annen burada, cennete gidiyor dendi ona
Bayram henüz daha bilmiyordu mevtin ne olduğuna
Yine de dayanamadı, attı elindeki tüm şekerleri yere
Ağlıyordu beni de gömün onun gömüldüğü yere diye
Kardeşleri de ağlıyordu anne' nereye gidiyosun' diye
Bayram hani en son giderken, geleceğini söylemiştin
Hani yaramazlık yapmazsam, seveceğini söylemiştin
Hani bir tanem deyip, bağrını basacağını söylemiştin
Hani bir daha yanımdan ayrılmayacağını söylemiştin
Kaç gün oldu bilmem, beyaz gelinlik içinde döndün
Bütün güzelliğini, yüzünde toplamış olarak döndün
Sevenlerin başına toplanmış ağlıyorlarken gördüm
Hiç ağlamayan, o babamın dahi ağladığını gördüm
Anlatayım mı? onun öldüğünü ne vakit anladığıma
Düştüğümde yavrum diye sarılanımın olmadığında
Aç, susuz ve uykusuz kalıp da onu bulamadığımda
Üşüyüp de sığınacak sıcak bir sine bulamadığımda
O yokluk hasretin sineme ak kor olup, yaktığında
Kirlendiğimde acaba biri yıkar mı diye baktığımda
Bayramda, elini öpmek isteyip de bulamadığımda
Düğünlerde güzellerin içinde onu göremediğimde
Şefkat nedir bilmezken, şefkati ondan öğrendim
Mevt ve mevta nedir bilmezken o gün öğrendim
Acı nedir bilmezdim, onun yokluğunda öğrendim
Hasret nedir bilmezdim, onun yokluğunda tattım
Belki geri dönersin diyerek hep yollarına baktım
Hasretinle bedenen yanarken ruhen sana aktım
Yıllar oldu, ne sen geldin, ne de o vuslatın geldi
Mağma misali akan o hasret ateşin sinemi deldi
Öksüz şair daha çok hasretinle yanacağa benzer
Bayram, daha ziyade susuz kalan güllere benzer
Şair Bayram, güneşini yitiren ay çiçeğine benzer
Garip Bayram, her daim anasının yollarını gözler
Gözyaşlarını mürekkep yapsa, yine anasını özler
Kalemi, altın harfle de yazsa, o yine anneyi ister
Kelamı, lal-ü güher de olsa, aciz kalıp yine özler
Şair Bayram, her daim annesiyle vuslatını gözler
Şair Bayram daha çok yazmayacağım, ağlıyorum
Hicranla dolan şu sineme, hasretinle dağlıyorum
Daha da yazmayacağım, şiirimi böyle bağlıyorum
Ah anam ah yokluğunu bugün daha iyi anlıyorum
Vuslatımız ne zamandır bilinmez; fakat geleceğim
Er de olsa, geç de olsa, bir gün mutlak geleceğim
Allah’tan, seninle kavuşmam için dua dileyeceğim
Kabul edilirse duam, bütün hasretimi gidereceğim
B. TUNCA/05.12.2000-14.05
Bayram TuncaKayıt Tarihi : 16.12.2000 14:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!