anne ben artık iyiyim
perhizim kaldırıldı
yüzlerim artık yamulmuyor
yüzümde bir şirin tebessümü
yüzlerim düzgün
artık kabus görmüyorum
takıldığım ufkuna
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Şiir olarak bilmiyorum....ama anne olan her ağlama güzeldir
aslında ilk okuyuşta...bir kaç yer değiştirilmeli diye düşünüyorsunuz...sonra hayret verici bir şey oluyor..iyi olmaya başlıyor...öylece...olduğu halde...kuvvetli bir şair...hissedilmesi zor aama...imkansız değil...
bir şiir hakkında yanılmaktan korktuk en çok...o sebeple...iyi olmak adına bir şiir yazılacaksa...annelere ithaf edilmelidir....bugün...yarın ve sonra...onlar emin olmadan uyumamalı...ölmemeli...çok etkileyici bir şiirle tanıştım....sevgilerimle
odanın orta yerindeki soba yanı başına kadar gelmişken…dışarıya çekip çıkarmışlardı….o güne kadar bilmediği korku ile tanışmasıydı bu…sürek avına çıkmayı sevdiği kadar…kaza kurşunlarının neyin peşinde olduğunu iyi bilirdi…ölen sevgili babası gibi…
…hiçbir laboratuarda keşfedemediği yaşam formlarına ayakta ve çıplak gözle dokunmaktı bir bakıma av…yakalamadan önce…en hassas radarlarla takip…tespit …atıştı…kordonunu keserlerken unutmadan arkasına bakan eski yüzlü bir geçmişi vardı…aldığı eğitim…daha az konuşmasına sebep olurken…fazlasıyla ağırlaştırmıştı……bir yük…gece gündüz…taşınması gereken…
…evin arka odalarından birini ona ayırmışlar… çalışırken… rahatsız etmezlerdi…kendine ait bir dünyaya sadece o girerken…korkuyu da bırakırdı oracıkta…çekinmeden alırdı sırtına her geçen gün ne kadar ağırlaşsa da alırdı …kapatırdı kapısını…
Bildiği ve tanıdığı her iki kelimeden biri… gittikçe yabancılaşırken…bir savaşın tam orta yerinde balık tutmakta olan iki arkadaşın yanına gidecek bir öykü saplanırdı kaleminin tam orta yerine…değiştirirdi…bir başka kalem ne fark edecekse…yine atardı çöpe…
…imkânsızı severdi ( kelime olarak)… akıcı ve sıcaktı diğerlerinden… öyleyse…bir yolu olmalıydı…imkansızlığa varan bütün ihtimalli yolların…ana haritasında keşfettiği bir açık alanda…peşine düşerken…ihtiyacı olan ne varsa topladı… sevdiği müzikleri indirdi…en sevdiği beresini taktı…çadırını…suyunu…yiyecek… …babasının sadık köpeğini
…avcı başıydı…sırtındaki …en ince uçlu bıçaktan bir kemer tokasını andıran kelepçesini çıkarmadan…savunduğu her şeyi ondan habersizce saklamışlardı…şimdi bulma zamanıydı…hizada bekleyenler…kopayın çığlıklarına aldırmadan…işkenceden hiç geçmemiş lüks bir ömrün…mutfağına oturmaya öyle hevesliydiler…annesine çok benzeyen gözlerinde …hiç intikam olmazken…neydi ki bu…
sesine ait izleri silmişlerdi önce…dağ keçilerine benzer ayaklarını yıldırmak adına…tabanlarına kadar rast gele dağıtılmış…intikam…en seri haliyle işaret beklemekteydi… vesile olmadan başını eğmek neydi…
…peki umut…
ne vakit kahramanlara sunulmak istense..asayiş hüzünle eteklerini uçururdu rüzgarda…neydi peki intikam…vazgeçmemekti…öyle öğrenmişti…öyle bilirdi…karanlığa ait izleri en ışıksız avlarla yapmaktı ki…güneş doğmadan…insin…şiirler vadisine…kıpırdamadan ve eteklerinde binlerce asılı çocuk…uyanmadan…köprüler toplanmalı…kapılar örtülmeliydi…
…bir yeni cadının masallarına ait sınırları kaldırıp atmaktı… intikam…ölümsüzlüğüne inanan…manevi bir suretin…el yordamıyla aranması iken…buluvermekti karşısında…susup…girivermekti şehrine ölümün meleklerine inat…habersizce…LaraAçanba…02.03.2011
Evet,işte büyük kayıp burada.!!!
Yanlış kişi seçici kuruldan çıkmış; Sayın Sinyali
hala seçici kurulda yer alıyor olsaydı,eminim ,her yönüyle çok daha tatmin edici şiirler görecektik bu sayfada...
Kurulda ne dolaplar dönüyor veya seçim üzerine ne savaşlar veriliyor bilemeyeceğim ama işte tam yüzden ayrıldığını tahmin edebiliyorum.
Saygılar
Fikret Şahin
Hayal, Sayıklama ve Rüya...
Hayal kurmak, kurutur insanı...Hayal illaki putların mısra yapılmasıdır...Hayal kuran ve kurmaya davet eden ve bu yüzden kurgulanan şiirleri sevmem..Hayal kuran şiirlere nisbetle sayıklayan şiirler iyidir,..Hele ki 40 derece ateş içinde sayıklıyorsa daha bir tercihimdir...Bununla beraber yani maâmafiiihhh...; Rüya gören ve rüya gördüren şiirlere bayılırım
Sayıklamalar ve rüya arasında med cezir yapan bir şiiri örneklersek, ola ki meramımız daha iyi anlaşılır
Saygılarımla
Tahta At
Dostlarımız geldi hafif danslar geldi
Şeker verdik aslan yeleleri aldık kırk kapı açtık
Kırk kapı açtık Mavi Sakal öldü
Kırk odanın içinde güzel aslanlar güldü
Sen güldün Asya güldü hafif danslar geldi
Gel kalbini saat yap odamıza
Saatin içine kutsal sözler yaz
Güneş yap aşka güzel ölümleri uslu ölümleri
Gel mesut odalar içinde çözül güzel bulmaca
Güzel ve mağrur ve katil
İç dünyamı ikili susmalarla bölme
Şiir günlük konuşma dilimiz
Kıskançlığımdan örülme bir perde
Perdeye çarpan beş deniz
Kuvveti yok bende itham etmek hakkından önce
II
Dostlarımız geldi sağlam izleri var karda
Yapacaklarının yapılabileceği iyi öğretildi onlara
Ve sağlam kutular içine koydular gölgelerini
Karışık bir ses teller üzerinde Londra
Gel bu gece görülmemiş bir şey olacak
Yanlış bir dağın altından yanlış bir su çıkarsa
Kaybolursa taşlar içinde taşlar getiren taş bir bulut
Eşkiya heybesinde çizgili kayığa asıl
Merhametin bildik kaynağı eşkiyalar
Kıldan ince çarpık bilgileri unut
Sessiz derin sonsuz yaslı duvarlar önünde
Türküler içinde en şen en senin olanı söyle
III
Aşk kadar nazlı saat kadar gerçek
Bir bülbül bakıyor bana doğru
Boş oda kadar tedirgin tehlike kadar güzel
Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor
Payıma korkarım eşsiz bir azap düşecek
Dostlarımız geldi öldü büyücüler
İnsanla peygamber arası basık bir gürültü içinde
Korkunç ilgiler döner dolaplar
Sedef gurur ve inat içinde
Seni bana getirsin ölüm yatağımdayken
Kırık ayaklı tahta at…
Sezai Karakoç
Dardayım hey aney'in şiirsel versiyonu
'yerine getirilmeyeceğini bile bile
vasiyetimi yazdım bu gece
mesela
“annemin karnına gömün beni “ dedim
ölünce...'
evet şair,ölümü bekliyorum ben de işte!:))
ve bazen düşünüyorum:
ilk ölen insandadır ölmenin vebali....yani diyorum ki,ardından gelen ölümler,ölenleri özlediğimiz içindir...bir nevi ziyaret işte!..
:)))))
of ya....neler düşündüm şimdi,neler...derdim ise,düşündüklerimi kaleme dökememek...
ve hayat
çoğaldıkça eksilmekten ibaret...
ha çok olmuş aynadaki yüzüm
ha bir tane...
neye yarar ki yüzüm
kavuşamadıktan sonra 'birtanem'e...
:))))
herkese saygılarımla...
Anne Ben Arttık iyiyim
anne ban artık iyiyim
perhizim kaldırıldı
yüzlerim artık yamulmuyor
yüzümde bir şiirin tebessümü
yüzlerim düzgün
artık kabus görmüyorum
takıldığım ufkuna
sürekli bayram hilalleri göndermiyorum
yorgun gözlerim
mektuplar göndermiyorum
senden bana hergün
bütün telefonlarda sesin
yok artık bütün plakalarda adın adresin
keskin bir tek fırça kalmadı
tek renk kullanıyorlar tablolarında
bütün çizgilerim ufki
şiirim artık uzak doğu
tek hece
giden yedi sesin yerinden
gerçi münker
ama bir tek ses verdiler
sayhaten ve ahide
bütün seslerim sur
karlı dağlarda kaldı kurt
anne ben artık iyiyim
hem kendime iyi bakıyorum
Murat KAPKINER
Anne Ben Arttık (Artık) iyiyim (İ neden küçük?)
Anne ban artık iyiyim. Perhizim kaldırıldı. Yüzlerim artık yamulmuyor. (İnsanın bir yüzü vardır ama ruhsal nedenlerle o zamana kadar aynaya her baktığında farklı yüzler görüyor veya kendisini başkaları zannediyor olabilir.)
Yüzümde bir şiirin tebessümü… Yüzlerim (Yüzüm) düzgün… Artık kabus (kâbus) görmüyorum. Takıldığım ufkuna (Sana, sılaya) sürekli bayram hilalleri (Üç hilal… İdeolojik sembol…) göndermiyorum. Gözlerim yorgun…
Senden bana hergün (her gün) mektuplar (geliyormuş gibi hissetmiyor, geldiğini farz etmiyorum. Bu şekilde avunmaktan vazgeçtim) göndermiyorum.
Bütün telefonlarda sesin, bütün plakalarda adın adresin yok artık. (Uzaklarda olanlar, o kadar hasret kalabilirler ki ruh sağlıkları ciddi bir şekilde etkilenir. Manik depresiflerde olduğu gibi baktıkları her yerde sevdikleri aile fertlerini görmeye başlarlar. Onlara, “Sizi her zaman televizyonda seyrediyorum.” diyebilirler telefonda. Onlar öyle sanmaktadır. Yüzlerinde tek ifade vardır. Yüzleri betonlaşmıştır. Almanya’daki Türklerden çoklarına ‘beton surat’ teşhisi konmuştur.)
Keskin bir tek fırça kalmadı (başka renkleri de sürmek için) tablolarında tek renk kullanıyorlar. (Her yer karla kaplı olabilir veya sisle… Hayat, canlılığını kaybetmiştir. Belki ona göre ülke sisler içindedir. Karanlıklar içinde... Sabırsızlıkla beklemekte olduğu güneş bir türlü doğamamıştır. Ruhlar âlemi de duman rengidir. Her şey flu… Belirsiz… Renksiz, tatsız tuzsuz, tekdüze…)
Bütün çizgilerim ufki (Uzaklara bakmaktayım. Geleceğe… Güzel ve mutlu günler düşlemekteyim, ülkem, biz ve tüm Türkler için…), şiirim artık uzak doğu (Orta Asya… Kökenimiz…) (ve) tek hece (TÜRK)…
Giden yedi sesin yerinden (Sağ, sol, ön, arka, alt, üst ve iç olmak üzere sesin yedi geliş yeri vardır), gerçi münker (Kabirdeki iki meleğin sesi olabilir.) (MÜNKER: (Nekr’den…) Kabul olunmayan, beğenilmeyen, inkâr olunan, yapılması şeriatça uygun olmayan…) ama bir tek ses verdiler sayhaten (Sûr’un üfrülmesi…) (SAYHA: Bağırma, nara…) ve bütün seslerim (Sesim kesildi. Artık konuşma hakkım yok!) ahide (Ahdime sadık kalmam mümkün değil.) (anlaşmaya, sözleşmeye) sur…
Kurt (Bozkurt), karlı dağlarda kaldı (Ülkesi uğrunda mücadele ederken öldü. Şehit oldu.).
Anne ben artık iyiyim. Hem, kendime iyi bakıyorum
***
Bu şiir, bir sayıklama değil, ölümü tefekkür şiiridir. Şairin, ölümünü tahayyülü... Yarım kalan düşleri... Geride bıraktığı tek tutanağı olan anasına ölüm ötesinden seslenişi...
Mutluluklar...
Onur BİLGE
Yarın yalnızlığımın ilk günü,
Yine denize koşacağım; mavisiz yaşayamam.!
Ki, alışkanlık; anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir düşlerimde.
Gözlerime ağlıyorum,
beni en çok onlar anladı....
..
kutlarım şairi
seçki kuruluna teşekkürler
Bu şiir ile ilgili 22 tane yorum bulunmakta