Sebepsiz değildir sana olan hasretim, intizarım yollarda anne.
Gözlerimden akan tuz, hangi kayaları çatlatır bilmem;
O da neyin nesi. Hükmetmesiydi canın, sevdan acılarımda… Zaman andız otu anne,
hayat yordu beni. Çöktü hasretin omuzlarıma ahuzar dilim.
Şimdi sensizim anne, şimdi olmuşum hüzün.
Kaç zamandır seni öyle özlüyorum ki anne!
Bir türlü fırsat bulupta, başım dizlerinde, oturupta dertleşemedim senle.
Neredesin, ne halde deyipte halini soramadım. Bağışla beni anne..!
Beni sorarsan, dert boğazıma kadar. Hazır değinmişken beni dinler misin anne!
Biliyor musun, seninle öğrendiğim sabır taşlarını hâlâ taşıyorum. Sensizliğin nârına yanarken, sevdaları yüklüyorum yüreğime. Aşkın adreslerini sözlerinle besliyor, Samanyolu boşluğunda topluyorum. Sustu çığlıklarım artık, söz icabı lâl oldum.
Öyle yalnızım ki anne! Kendim kendime ağırım şimdi. Yaşamın bilmecesindeyim.
Dönme dolap savruluyorum değirmen taşlarında. Nerdesin anne? Nerede?
Gel artık, ya da, al beni kollarına! Acıların rahmet olsun susayan sevdalarıma.
Sen mehtaba benzeyen serinlik, sen ruhumun latife çağrısı, güzel annem,
gel yanımda ol, karanlıkları beraber aşalım. Tüm güzellikleri gözden geçirip, beraber varalım onüçüncü aylara. Kaçırdığımız o hayellerimize seninle yeniden başlayalım. Daha emin, daha güvenli, daha sevdalı, daha barış dolu.
Tüm anaların mutlu olabilmeleri için güvercinler uçuralım senle.
Ben yorgunum anne, tükendim artık. Acılı yüreğim bedenimde işçi şimdi.
Yılların ayrılık kumları birikmiş anlayacağın. Sensizsem nasıl yaparım vuslat harcını?
Nasıl doldurabilirim yüreğimin sevi heybesini? Nasıl sıvayabilirim kalbimin hasret atışlarını? Kimse beni anlamıyor anne, zaman kör, mekân sağır, gidişat topal.
Anlayacağın tek başıma yaşamayı beceremiyorum artık. Ne kadar dayanırım dersin? Yüreğimin koylarında akan asi çağlayanlara ne kadar göğüs gerebilirim dersin, bilemiyorum
Çok uzaklardayım anne! Seslenişim yankı yapar belki Süphan dağı eteklerinden. Yokluğunun bedeli çok ağır anne! ! Özlemi kalemimde kem vururken, nasıl yakın olabilirim sana, kendimi nasıl ifade edebilirim diye kahroluyorum. Öyle muhtacım ki sana anne, öyle çok muhtacım ki! Yokluğunla, tükeniyorum. Sayrı zamanın sayrı ilişkilerinde kahroluyorum. Sana dokunamıyorum anne, sana ulaşamıyorum! Nerdesin? Nerede? Duyuyor musun?
Her sabah güneşin kurutamadığı otların üzerinde ki ıslaklıkları kırağı mı sanıyorsun. Onlar her seni hatırladığımda akıttığım göz yaşlarımdır anne. Yokluğun sonsuzluk gibi ben de. Adın kanımda ruhuma yazılı, gittiğin yolun telvesindeyim çünkü; yaralı zamanın koylarında bir başıma anne.
Hani, bir zamanlar gençliğin verdiği toylukla, sana istediğim gibi sarılıp öpememiştim.
Bir şeyler yapmak isterken bilinçsizce, vermeye çalışıyor ama verememiştim ya. Şimdi olmalıydın yanımda anne, ahh şimdi olmalıydın!
Sana yürek heybemden neler sunardım. Hürrem Sultanın saraylarında ki aşk masallarını anlatırdım sana. Ağrı dağı eteklerinde uçuşan çiçeklerin gizemlerinden bahsederdim. Gözlerindeki mutluluğu izlerken ben de mutlu olurdum anne.! Ama yoksun işte…Geleceğim. Bekle beni anne, hemi de eteklerim güllerle dolu geleceğim bekle beni hemi.
Biliyor musun daha bitmedi dertlerim anne! Yürek mahzenimdeki birikimlerimi, çalışarak kendimce bir şeyler yazmak istemiştim, ve yazdıklarımı ne hayallerle beslemiş, ne umutlarla süslemiştim. Yeşil sayfalarda yeşil olacaktı her şey. Yurdumun dört bir yanında, yurduma olan özlemlerim okunacaktı. Fakat tüm heveslerim içimde kaldı anne. Hiç bir şey beklediğim gibi olmadı. Maddi çıkarlar daha ağır basıyor. Anlayacağın, kitabım da hüzünlü anne.
Albenim, beni hasretlere boğan, sevmeyi öğretip beni yetim koyan güzel kadın..!
Sana böyle dert yandım diye üzülme hemi. Serzenişlerim boşa değil bilesin. Zaman öyle çok değişti ki, öyle çokk! Beni senden başka kim anlayabilir, kim dinleyebilir ki bu kadar! Kim dinleyipte ortak olabilir ki dertlerime!
Üzüntü sebebim en çok senin çağında seninle olamamamdır anneciğim.
Çocukluğumla bana verdiğin tarih, beyaz sayfalarda dem vururken, kabrinin çoğrafyasında bana da yer ayır, topraktan olsun. Toprak olsun ki çiçekler türesin, kelebekler uçuşurken, arılar konsun hep. Mavi düşlerden, bir daha ki sefere çiçeklerden demet yapmak için papatya kal anne, beyazlığına ihtiyacım var çünkü.
Kayıt Tarihi : 11.5.2008 09:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

yinbe gelkirim sayfanıza bakarsınız bi başka yönden yine yorumlarım şimdilik esen kalın sevdim bu çok güzel serzenişleri.. sevgiyle kalın
selam ve saygıyla
Derinliklerimizden haber veren
Notalarında sakladığımız
Sessizlik alfabesi
Ezgisi
Gurbet çalan sıla kokan
Dibinde ağıt yakılan
Sabır manzumesi
Ezgisi
Faniler üstünde iz süren
Çıplak kaldığımız
Masumluk kasidesi
Ezgisi
Dokunuş bam teline
Bir hoyrat bir ağıt
Ezgisi ...ezgisi...Selam ile
yüreğinize sağlık.kaleminiz daim olsun.
Elinize
yüreğinize sağlık...
.
TEBRİKLER...
.
Saygılarımızla...10
.
Vesselam
TÜM YORUMLAR (19)