Göz pınarlarımda iki damla yaş
Seni andım yine bu gece anne
Sarıp kucakladığım buz gibi bir taş
Yittiğin yerde aradım anne
Sensizlik yoksulluk sensizlik ölüm
Bu derin sızıya yok tahammülüm
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Anne
Göz pınarlarımda iki damla yaş
Seni andım yine bu gece anne
Sarıp kucakladığım buz gibi bir taş
Yittiğin yerde aradım anne
Sensizlik yoksulluk sensizlik ölüm
Bu derin sızıya yok tahammülüm
Yıldızsız gecem güneşsiz günüm
Sel oldu göz yaşım çağladım anne
Zeynep Ünaldı
ZEYNEP HANIM ;
ANNE İSİMLİ ŞİİRİNİZİ BEĞENEREK OKUDUM....ANNELERİMİZ İÇİN NELE NELER YAZSAK YİNE DE ONLARIN DEĞERİNİ ANLATAMAYIZ...HANİ BİR SÖZ VARDIR YA '''AĞLARSA ANAM AĞLAR GERİSİ YALAN AĞLAR ''' VE BEN BİRDE BU DÜNYADA SADECE ÖNCE ANNELERİMİZİN BİZLERİ ÇIKARSIZ SEVDİKLERİNE İNANIRIM...KUTLARIM ANNE SEVGİSİ İLE DOLU OLAN YÜREĞİNİZİ...TAM PUAN...SEVGİYLE KALIN...SAYGILARIMLA...İBRAHİM YILMAZ..
---------------
SAYFANIZA İZNİNİZLE ŞİİRİMİ EKLEDİM
SEN ANNE
adem ile havvadan başlayan
kutlu insanlık tarihinde
ilk nefesimizden son nefesimize kadar
senin varlığının şerefi var anne.
beşeriyeti yeryüzünde yoktan var eden
hak yolunda bizi meleklerden üstün tutan
varlığımızı şerefli kılan her sebebinde
rabbimin yeryüzünde sen hikmetisin anne.
yaratıcım kusursuz planlamış seni
hç bir canlıda göremem senin eşin ve benzerini
deryalar bir avuç sudur senin gözlerinde
senin kutsiyetinin üzerine mükemmellik tanımam anne.
varlığın yeter beşeriyetin saygınlığına
alemlerin efendisini bahşeden sen amine
sen olmasan bizler gömülürüz uzayın karanlığına
insanlığı üstün kılan değerlerin şifresi sendedir anne.
senin yüreğin dağlar kadar yüce ve gamlıdır.
bizi kuşatan sevgin okyanuslar kadar engindir
senin gönül dağlarından billur ırmaklar akar bize
dertlerimizin devası senin göz yaşında saklıdır anne.
bebektik,ağladık,açıktık,büyüdük ve güldük
hayatımızın her deminde sen varsın ancak
sen varsın çiçek çiçek açan gönül bahçemizde
sen evimizin direği ve gönüller sulatanısın anne.
senin göz pınarlarından akar yeryüzünün bütün ırmakları
duru gölleri doldurur senin merhamet yağmurları
sen yanan yürekleri ayırdetmeden sularsın şefkatinle
gönlün mümbit ovalar kadar bereketlidir senin anne.
ya geceler boyu uykusuz yavrum diye çırpınışların
gecenin karanlığını aydınlatır nurlu bakışların
sen insanlığın evrensel bir değerisin yeryüzünde
senin fedakarlığın sevdamızın mayasında yaşar anne.
sensin bana aşkı ve şefkati öğreten
sensin bana merhamet denizinde sevmeyi öğreten
senin kalbinin sıcaklığı var ruhumuzun derinliklerinde
insanlık barışının sırları senin kalbinde saklıdır anne.
sen bir karıncayı bile incitme derdin hani
ben bilmezdim kuşları ve insanları katletmeyi
insanlık şimdi neden savaşlar ve acılar içinde
bana bunları sonradan öğrettiler anne.
fabrika tezgahlarında alın terin
hastane odalarında şıfalı ellerin
okul sıralarında çicek diken gözlerin
tütün tarlalarında zifirli ellerin
evimizin neşesi,dirliği sensin bizim
sen hakkıını helal etmezsen bize
biz cennete giremeyiz anne.
geceleri önünde saygıyla eğilir yıldızlar
gündüzleri güneş kamaşır senin ihtişamından
senin bu dünyada değerini anlatamaz bu satırlar
ay güneşe aşık biz senin mahur gözlerine
sen bizim gündüzleri baygın hayatı dirilten
solmaz ebedi güneşimizsin anne.
rahme ve topraga düştüğümüz anlar arasında
ezelden ebede akan hayat yolculuğumuzda
sabilerin anne anne diye aradığı mahşer gününde
sen bizim inacımızın en kutsal değerisin anne
mart-2007 akçay
İbrahim Yılmaz
Ne acıymış böyle annesiz yaşamak
Yanlız başına şu gurbette kalmak
Felek bizi ayırdı gözden çok ırak
Yolunu her an gözlüyoruz anne
Bizden ayrıldın dağıldı yuvamız
Yoluna kurban olsun bu canımız
Öksüz bir kuş gibi kaldık yalınız
Tez gel neolur kurban olam anne.
1966..
Bana yukarıda alıntı yaptığım şiirimi ve yazarken yaşadıüğım duyguları yeniden yaşattınız.Teşekkür ederim...Fikri KÜÇÜKUKUR..
Sensizlik yoksulluk sensizlik ölüm
Bu derin sızıya yok tahammülüm
Yıldızsız gecem güneşsiz günüm
Sel oldu göz yaşım çağladım anne
Harika olmuş yüreğin dert görmesin ellerine saglık
çok güzel bir anne şiir..kutlarım..
yüreğinize sağlık.....saygılarımla
anneler için yazılıyorsa eğer;
bir başka coşku.....başka bir güzellik doğuyor..
tebrikler...
bu tam ölçülü mükemmel kutlarım
bu tam ölçülü mükemmel kutlarım
Ah! anneler a! her zaman bulunmuyor.
Şiiriniz güzel tebrikler
yüreğinize sağlık..
ahirete intikal eden annelerimizin ruhu şad olsun...
dünyada olanların ellerini ayaklarını öpüyorum...
selam ve saygılar harika gelmiş yüreğinizden..
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta