Unutmuşum semaların maviliğini,
Doğan bir günün iyimserliğini.
Veda etmişim ayrılan çocukluğuma,
Kök salıp tutunamayan anılarıma…
Gözlerindeki zümrütleri çalmışlar anne,
Gülüşündeki huzuru almışlar.
Savunmasız kalmışsın anne,
Baharını yok edip, güzü saklamışlar…
Farkediyorum büründüğün matemi,
Evlatlar da anlar bakıştaki elemi.
Dalıp gittiğin muğlak alemi,
Bilirdim güçlükle akan devran-ı demi...
İntiyahla geçen günlerin olurdu,
Anlardım ki zarar vermişler sana anne.
Boynu bükük kalan mahzun çocuk gibi,
Yalnızlığın koynunda uyurdun anne…
Belki de sevgiyi hakeden yekta kişiydin,
Bedenini yakan ızdırabı gizlerdin,
Her yönünle benden daha özeldin,
Yanılgıların ve doğrularınla güzeldin...
Uyumadığım gecelerde aklımdasın,
Omzundaki yükleri almak isterdim anne.
Rüzgara kendini bırakan uçurtma gibi,
Özgür kalmanı isterdim anne…
Hazinane biten bir masal okurduk,
Hatırlıyor musun? ‘Kibritçi kız’dı adı.
Kibritçi kız kimsesizliğine sığınırdı,
Öldü gecenin ardındaki soğuktan dolayı…
Bu masal çocukluğumun son kapısıydı,
Masalları da geride bıraktım anne.
Sen anlatmayınca efsunlu gelmiyor,
Anlamsızlaşıyor zihnimde anne…
Okumayı öğrendiğimde ezberlediğim şiir,
Annelere ithaf edilmişti hani...
Tozlu yapraklardan dizeler çıkardı,
Anılarla yaptığım bir seyir.
On yıl öncesinde ikimiz de çocuktuk belki,
Ancak; yazlar, baharlar kaçtı anne.
Güneş ısıtmıyor eskisi gibi,
Kurduğumuz saraylar battı anne…
Seni sen olduğun için sevdim,
Yangınların beni yaktı anne.
Savaştığını gördüğüm behiye vechin,
Gözyaşıyla bir olup aktı anne...
Kayıt Tarihi : 4.1.2018 20:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!