Karnında taşıdın dokuz ay on gün
Ne acılar çektin bilinmez son gün
Kucağına aldın bayramdı o gün
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Kucağında her gün emzirdin gezdin
Sabahlara kadar ağladım üzdüm
Yavrun uyur diye ninniler dizdin
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Biraz büyüyünce tuttun elimden
Anlamazdı başka kimse dilimden
Salıncak yapmıştın ipten kilimden
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Yolda yorulunca aldın sırtına
Düşüp ağlayınca bastın bağrına
Sözlerim hiç, hiç gitmedi ağrına
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Okuttun büyüttün asker eyledin
İşimi, eşimi benden çok sevdin
Yerin başka benim kalbimde derdin
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Abdestsiz ağzına lokma almadın
Hasta oldun orucunu bozmadın
Namazların kazalara koymadın
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Kur’ an okur elin açar Mevla’ya
Kim var ise onu katar duaya
En sonunda kor kendini sıraya
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
Kayaturan, bura son durak dendi
Salavat getirdi acılar dindi
Gökten meleklerle Azrail indi
…Sen beni ömrünce taşıdın anne
…Ben seni bir defa taşıdım anne.
(11.05.2011 Saat: 12.58)
Şevki KAYATURAN
Kayıt Tarihi : 11.7.2012 22:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ALINTI: ANNE ÖMÜR BOYU TAŞIR, EVLAT 1 DEFA... Ah anneler anneler, Neler taşıyor neler. Bir anne, evvelâ bebeğini karnında taşır. Bu yükünden dolayı ne yüksünür, ne usanır. Yükü gittikçe ağırlaştığı halde, onun sevinci ve heyecanı artar. Nihayet bebeğini dünyaya getirir, ondan sonra da kucağında taşımaya başlar. Anne kucağı, bebek için en sıcak, en emniyetli bir limandır. Anne için de, taşıdığı yüklerin en tatlısı, en güzeli ve en hafifidir. Bebeğini kucağında taşıyan bir anne, dünyanın en değerli yükünü taşımaktadır. Bir anne, bebeğinin bedenini kucağında taşırken, sevgisini de kalbinde taşımaktadır. Zaten sevgi gibi yüksek bir ücreti olmasa, o yükü taşımak o kadar kolay olmayacaktır. Hatta zamanla bir angarya haline gelecek, daha sonra da eziyet halini alacaktır. Bir süre sonra bebek kucaktan iner, kendi ayakları üstünde yürümeye başlar. Ama, annenin taşıma görevi sona ermemiştir. Birkaç adım attıktan sonra yorulan yavrusunu, bu defa da sırtında taşımaya başlar. Annelerin yükü hiçbir zaman eksilmez. Tarlada ekin taşır, bahçeden meyve taşır, pazardan erzak taşır, bu arada yavrusunu da hep sırtında taşır. Evin içinde bile hem işini yapar, hem sırtındaki çocuğuna bakar. O da bir insandır, hatta kadın olması hasebiyle narindir, yorulur, yıpranır ama annelik şefkati gibi mukaddes bir istinat noktasına dayandığı için, bütün bu yükleri kolaylıkla kaldırabilir. Çocuk büyür, okula başlar, ama anne onu taşımaya devam eder. Önce elinden tutar, okula götürür, kaydını yaptırır. Ondan sonra da aylarca onunla birlikte okula kadar gider, gelir. Bu arada da çocuğunun çantasını taşır, beslenmesini taşır. İlköğretimin ilk yılları da böyle geçer. Çocuk biraz daha büyür, delikanlı olur, liseyi bitirir üniversiteye gider. Ailesinden uzakta yaşamaya başlar. Ama annesi onun yükünü taşımaya devam eder. 'Acaba evladım oralarda nasıl yaşıyor, ne yiyip ne içiyor, geceleri üstünü kim örtüyor? ' diye bu defa da onun kaygısını taşır. Okul biter, 'Acaba çocuğum bir işe girebilecek mi? ' diye derdini taşır. Oğlunu askere gönderir, asker annesi olmanın onurunu başında taşırken, aynı zamanda hasretliğini yüreğinde taşır. Kızını gelin eder, oğluna gelin alır, evlatlarının mürüvvetini görmenin sevincini ve heyecanını taşır. Bir anne için 'Oğlunu everdi, kızını gelin etti, artık kaygıyı attı, bundan sonra taşıyacak yükü kalmadı' demeyin sakın. Anne bu. Onun yükü biter mi hiç? Bir süre sonra torunları olur, bu defa da onları taşımaya başlar. 'Yavrumun yavrusu' diyerek torunlarını bağrına basar, kucağına alır, sırtından indirmek istemez. Yüreğinde ise hem evladının, hem de torunlarının sevgisini taşımaya devam eder. Annelerin de bir annesi ve babası vardır. Bir gün gelir, emr-i Hak vâki olur, onlardan birisini veya her ikisini de kaybederler. Bu defa da onların acısı yüreklerine çöker. Yaşları kaç olursa olsun, onlar da anne babalarının çocuklarıdır. Onları kaybettikleri zaman kendilerini yetim ve öksüz hissederler. Kalplerindeki hüzün, yüreklerindeki hasretlik yükü artar. Ondan sonra da ömür boyu bu yükleri taşımaya devam ederler. Zaten ömür dediğiniz de ne ki? Bu kadar telaş içinde bir su gibi akıp gider. Bir de bakmışsınız, anneler de yolun sonuna gelmiş, artık taşıma işleri son bulmuştur. Yüklerini dünya hanında bırakırlar, emaneti Sahibine teslim ederek ebedî âleme doğru yola çıkarlar. İşte bu son yolculukta taşıma görevi evlâdına düşer. Anneler evlatlarını önce karnında, sonra kucağında, sonra sırtında ve daha sonra da kalbinde taşırken, evlatlar annelerini bir defaya mahsus olmak üzere omzunda taşır. O da kısmet olursa... (Abdil Yıldırım, Yeni Asya - Elif eki, 8.5.2011)
TÜM YORUMLAR (1)