Anlayamama Sorunsalı Üzerine 1

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Anlayamama Sorunsalı Üzerine 1

Bir toplumun elbet yazar ve okurları vardır. Ancak, o toplumun yazarlarında ve okurlarında bulunan belli bir asgari paradoksları da, vardır. Bu paradoks okunmuş olana vukufiyet sizliğin düşüklüğüdür. Yazılan konuyu anlamaktan çok, sizin kodlarınıza hitap edip etmediği bağlamında o yazıyı ele alıp eleştirir ya da över olma şanssızlığıdır bu. Bu paradoks ne kadar yaygınsa, bilmezlik de, o kadar diz boyudur.

Elbette bu türcü duyarlılık sığlığı içinde olan kimi okurlar, aynı sığlıkla yazıp ya da eleştiri yapar olacaktırlar! Her söyleneni kendi ezber inançsal değer kodlarının skalasına vurup, bunu kabul ya da reddedeceklerdir. İnsanın bir öğrenmeyi önceki algı skalasına vurması kadar, tabii bir şey yoktur. Ne var ki, insanın farklı olanı da öğrenmek gibi, okunan bir konu alanını anlamak gibi ve bu alandaki ölçebilirlik skala sandansını artırmak gibi bir gereksinimin içinde de, olması gereklidir. Bu tür bir gerekliliğin bir aydın işi olduğu anımsanmalıdır. Ve aydınlanmanın insani oluşumuzla, toplumsal bir yurttaş oluşumuzla, beraber kavranan, bir sorunsalımızın olduğu da, unutulmamalıdır.

Bu konuların bilinirlik ilgiselliği, bilimsel alanda, bilim felsefesinde, çağdaş düşüncede ve düşünce tarihi boyutunda olduğu gibi inançlar alanında da daha çok olmaktadır. Genel yaygınlık bağlamında bilimsellik, insanların pek biçimlendiği bir tutum değildir. Ama inanç olgusu, her değerdeki insanın az çok aşina olduğu, en büyük paylaşılan, üzerinde şöyle böyle olumlaşması gerçeklenebilir bir ortak paydadır. Onun için ben de örnekleri bu ortak sosyal kültür alan değeri içerisinde, seçeyim.

İnançlar üyelerine (inanırlarına-müminlerine) kendi algısını dayattığı zaman, kargadan başka kuş tanımama takıntısı ile pek çok üye, bu özeldeki bilmelerini saltık sayıp, bu alandaki diğer inançlara ilişkin ön yargılı bilmezliklerinden ötürü, dışarıya paranoya ihraç edebilmektedirler. Söz gelimi siz bir özel inanç belirtmediğiniz halde; genel manada zekât, sadaka, din için savaştan (cihattan) bahsettiğinizde dahi insanlar, hep kendi inançlarını, anlarlar! Ya da bir bilmez oluşun bilgiçliği ile kişiler konuyu; kendilerinin tek ve yarım yamalak bilebildikleri bu kendi inanç alanlarının olguları üzerine, çekmek isterler.

Oysa bu sayılan kavramlar ve diğer benzeri tanımlamalar, bütün inançlar içinde, hem aynıdırlar; hem de aynı olmanın, biraz değişmişi olmanın benzerliğiyle tıpkı ve mutlaka vardırlar. Bir kere inançlar bunları, kendilerinden önceki sosyal yapılardan almıştırlar. Söz gelimi namaz, asla bir dinin otantik özel tebliği değildir. Ya da o dinlerin tebliğcisi, bir konuyu belirtmemiş dahi olsaydı, o konu hiç bilinmiyor, hiç yapılmıyor olmayacaktı. Bilinir ve yapılır olanın süren bir devamı bir ibadetçi ritüel şekli olmaya devam edecekti. Çünkü tebliğ edilmediği halde süren, bir çok inançlar vardır.

Bu ibadet biçimleri, sistemsel dinlerden çok çok önce, kültürler içinde çeşitli biçimde sürüp gelen yaygın olacaktan süren, ortak temaların konusudurlar. Dinler bu örnekçeler üzerinde devinerek, örnekçeleri eğip bükerek, kendilerine özgü gerekli değişmeleri yaparlar. Böylece inançlar var olan malzemenin üzerinde, kendi anlayışlarını ortaya koyabilmişlerdir. Siz bu önceden beri var oluşa ilahi kaynağın tekliği olgusu ile bakıp, tek kaynağın süregelen bildirisinin orada, burada dağılmış bir nicelenişinin ispatı olduğu savlı anlatımını diyebilirsiniz. Kimsenin bir diyeceği olamaz. Bu tutum kişi öğrenmesinin ve kişi anlamasının, kendi sınırlılıklığı olmaktan öte hiçbir anlam taşımaz. Ve kişilerin tarihi gelişmeleri bilmez oluşuyla eşdeğer bir konum durumudur yapacak da bir şey yoktur.

Söz gelimi abdest kültü, yani su ile arınma (abdest-vaftiz) : bir inancın kendisinden önceki kültler içinde olduğu gibi:ateşle arınma, toprak ile arınma (İslamda teyemmüm) , zeytinyağı ile arınma, taş ile arınma (taharet) genelci bir dini inanmalı, motifçi dinsel işlemlerdendirler. söz gelimi Nil'e atılarak arınma, Ürdün ırmağına daldırılma, Ganj'da yıkanma gibi arınmacı, temizlenmeci, taharetçi uygulamalardı. Abdest, bu işin dar ve özel inançlar içindeki anlamıyla, o inancın kendisinden başka olan inançlara benzememesi, o inançlar gibi (hırıstıyan -yahudi-müslüman veya putperestler gibi) olmamanın ayrıntılaşan, özel formlarıdırlar. Ufak ayrıntılar o inançların diğer inançlara benzemesini önleyen, işin haram olması ilke, boyutudur.

Yine namaz Zerdüştü vs. gibi inançların yanı sıra, Hinduizmde de, vardır. Hatha yoga içeriğinden bir bölümdür. Asanaların (duruş alan, pozisyon alanların) yaptıkları kişinin, bedensel ve zihinsel düzenleşmesini sağlayan ve kişilerin sakin sessiz ve rahat duruşlu kalabilmeleri için kişi yaşam hali biçimlenişidirler. SanskritçedeSurya Namaskara” vardır. Surya Güneş; “namaskara” ise “selamlama”, “bağlantı” demektir. Yani bedenden akan güneş enerjisini canlandırma sembolizmidir.

Söz gelimi, namaskar mudra, deyişle ayaklar bitişik dik olarak ayakta dururlar. Yine surya namaskar da, kollar yukarı doğru kaldırılır. Diz bükmeden gövde kalçadan bükülerek, öne eğilinir avuç içleri yere bakar. Yine aynı formasyon içinde bir ara figür olacaktan el ve ayakları aynı yerde kalacak şekilde, dizler yere konur, kalça topluklar üzerine oturur. Bu arada bir başka motifle alın yere konur. Daha devamı vardır ama konumuz bu değil.

Sadece inançlara ilişkin bir konu bahsi açıldığında, yazar genel inançtan bahis ederken insanların sırf kendi özel inanmasını anlamalarının ne kadar sığ bir bilinç düzeyi olduğunu belirtmek için bunları örnekledim. Eğer size bir Mitra inancını saysam, karşınızda bir İsa mı, yoksa Musa mı; karşınızda Hırıstıyanlık mı, Müslümanlık mı olduğuna şaşa kalırdınız. Bu selamlama türü zaten bir padişah, bir firavun, bir sultan, bir kral, karşısında ve hala da yapılan, on bin yıllık farklı formatlı formasyonların biçimlenmiş özelleşmiş halidirler. Bir sevgili karşısında diz çökerek yapılan (selamlama) biçimine de reverans denir.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 23.6.2010 14:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bayram Kaya
    Bayram Kaya

    Merhaba sevgili erci,

    Elbette kaynaklar belirtilmeli. Benim yazım kaynak belirtmekten çok, bir bilinir olması gereken en temel sağlam verilere dayanır. Bunlar antropolojik, sosyolojik, fizik, kimya, tarih ve fosil oluşumlardan kaynaklıdır. Söz, gelimi bilgiler zımnı tarihi buluntular gibi yaygın bilinirlikli, kişi öğrenmesi içerenli olan bilgilerdir. Okurun bu denli bilgi çağrışımları içinde olur denli anlamalarına istinaden yapılan bir fikir çalışması oldu.

    Elbette buda bir eksikliktir. Mısırı devletini anlatmak için kaynak belirtilmez. Ama gerekiyorsa niye olmasın (gerekir de). Siz fikirlerin bilimsel felsefeye, tarihi felsefeye, antropolojiye, sosyolojiye toplusal gelişmelere vs. Uyup uymadığına bakınız.

    Anlatılanları kaynağını, kendi alan pekin bilgileriniz, çağrıştıracaktır size. Söz gelimi; su H20 dediğiniz zaman, kaynak belirtmezsiniz değil mi! Buna ilişkin öğrenmeleriniz hemen bilinç düzeyinize gelmişlerdir. Bu pekin bilgi, kanıtını siz kanıksatmıştır ve bu pekin bilgiler bir öğrenme bilinmesi içindedirler.

    Genelde ilgilisi olan herkes bunu anlar. Siz de, böylesi bu bilgilere dayanan girişmeli çıkarmalar yapıyorsunuz. Elbette bu tür yazmanında çok kusur ve kabahati var. Ben bunu tartışmıyorum övmüyorum ,sadece sizin yorumunuza göre olan kendi usulümü belirtiyorum. Siz de ya, ilgisizler ne olacak diyeceksiniz! Haklısınız. Ama ben de ilgisizlere yazmadım. Adı üstünde ilgisizler işte.

    Ben bir okur olacaktan, okuduklarımdan böyle anlam çıkarmaktayım. Bir okur da, bazen konuları böylede okumalı. Sn. Demirel dediğim zaman, hemen kaynağa baş vurmamalıyım. Pekin bilgiler: Güneş'in ısı ve ışık kaynağı olması gibi bilinenler; hemen de her sözü edilişte ispatı gerekmemeli.

    Hiç kimsede, kaynağa, akla, bilime, nesnel ve toplumsal verilere dayanmadan, bunun ıskatını yapamadan elbette bunlara sırtını dönerek yazmamalıdır. Böylesi çalışmalar belli olur zaten. Hiç kimse size insanlar neolitik çağ yaşadılar mı? Haydi bakalım kaynak göster demezler. Yazdığım konular bilinmeyen yakası açılmamış bilgiler değil. Yaygın bilinir, pekin bilgiler olmak zorundadır bu tür metotlar. Eğer okur bu bilgilere aşina değilse, bunlarında öğrenilmesini istiyorsa lütfen araştırsın.



    Saygılarla.

    Cevap Yaz
  • Erdal Ceyhan
    Erdal Ceyhan

    Sayın Kaya, inanç üzerine epeyce kafa yorduğunuz belli oluyor. Bu yazdıklarınız çok değerli 'deneme'ler olabilir, ama biraz daha kaynaklara,göndermelere dikkat ederek, daha bilimsel ve toplumsal kodlu makaleler kaleme alabilirsiniz. Konulara 'vukufunuz' çok ileri düzeyde. diliniz biraz ağır ama düşündüğünüz ve düşündürttüğünüz için teşekkür ederim. Çabanız için elinize sağlık.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Bayram Kaya