Halının altına süpürdüklerimi, gün yüzüne çıkarma vakti
Anlatsam anlar mısınız derdimi, bilmem
Azığa çalışan hammalar var beynimde
Taşı taşı yorulan
Alnının terini bir silseler
Gözümden düşer yaşları.
Çektiğim sıkıntılar ervahtan beri
Nedendir bilmem, ömrüme gelmez neşenin, sevincin yeri
Çıkan ok dönüp de bakarsa, işte o zaman döner belki talihim geri
Yabani otları içimden tek tek yoldum
Isırgan otu sızısı oldu yüreğim
İstemiyorum, sormayın yürek burkan sorular
Dilimi arı sokmuşçasına yük ağzıma cevaplar
Ben a diyeyim, siz bütününü anlayın alfabenin
İçim buruk bir ikindi vakti
Hayat oyunumun en güzel sahnelerinin
Ellerindeydi oysa ki bileti
Lakin sen o oyuna karışamadın
Anılar defterinden vakitsizce kopan yaprağın,
Çarpınca yüzüme sızısı
Çıktığım yoldan döndüm
Günahı boynuna, sanki ben oracıkta öldüm
Anın tadını geçmişe yem edemem
Yarının acısını şimdiden tahlil edemem dedim
Köz gibi söndüm
İnsanoğlu bir kuyu
At da bir taş sesi dinle
Kuyunun tulumbası mı delik ki sevdiğim
Çekene kadar boşalıyor
Emek boşa
Zaman karamsarlığa itiyor
Varmak mı önemli
Yoksa yolda olmak mı ikileminde
Geçen ömrüm, sana diyetini ödüyor
Gitmeleri vardır bizim buraların
Başını alıp bir başına gitmelerin
Haritası var lakin açıklaması yok
Yönü bar lakin mevkisi yok
Otobüs cam kenarları kurdurur düşler
Karanlığı aydınlatan, siyaha çalan sarı sokak lambaları altındaki
Uzakta görünen evlerin yalnızlığı
Otogar ayrılıklarında sallanan eller gibi
Öldürür düşleri.
Sevginin dövmesi etime değil
Ruhuma ilmek ilmek işlenmiş
Rüyalarıma kadar dizginlenmişim
Böylesi olur iş değil
Rüya bahçemde açacak karanfil soldu
Dertli dertli ötecek bülbül sustu
Küflemiş kusurlardan bana ne
Suç inat uğruna
Kendi gök kubbesini göremeyende
Ayına küskün güneşim
Hayatın çemberinde döndüm
Feleğin çemberinde durdum
İnce ince elendim
Aaah, ayına küskün güneşim
İnce ince atıldım karanlıklara, ses etmedim
Aydınlığı gölgelere hep mahcuo
Beni karanlığa hep mahkum bıraktın
Dert etmedin
Bir bebek gülüşü gibi büyütüyorum içimde sesini
Mutluluğun dili acelesiz
Acının ise var hep bir acelesi
Kalmıyor hiç misafir
Sırlarımlar gömülsem toprak itiraf ister
İçimde kanayan yaramı, bir tek o dinler
Bak tüylerim ürpermiş
Batar diken gibi tenimi deler
Esir olsam kirpiklerine, bir tek sende kalsam
Bu yürek sanki beraat mi bekler
Gelip döker miydin toprağıma göz yaşı
Kim bilir azap içinde yanan yürek
Belki bir yudum su ister.
GECEDEKİ TILSIM
Bu gecelerde var bir tılsım
Var bir seda, var bir keder
Yıldızlar fısıldaşırken birbirleriyle
Yar tutukusu deli gibi bir hızla, vücutlara nüfuz eder
Aynı gökyüzünün altında yaşanan farklı geceler
Aşıklarla ortak dili konuşur
Bir gece bir aşığın gökyüzüne azad ettiği uçurtma
Aynı gece başka bir aşığın azad ettiği güvercin ile buluşur.
Kader inanamaz bu tesadüfe
Emin olmak için gördüğüne
Gözlerini ovuşturur
Bu gecelerde var bir tılsım,
Konuşanları susturur
Susanları konuşturur
Geceler, seven gönülleri
Ne yapar eder birbiri ile buluşturur
Bilmese de aşıklar
Onlar bir noktada kavuşturur
Tüm dünyanın elemini
Sırtına alır geceler
En bilinmez sırları
Karanlıkta heceler
Bir tılsım var bu gecelerde
Var bir seda
Var bir keder
Anlamasa da insan
Ömür bir gece vakti biter.
Kayıt Tarihi : 31.8.2022 00:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Muhammed Emin Daştan](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/08/31/anlatsam-anlar-misiniz-derdimi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!