Nasıl bir şeydi aşk? İmkânsızlıklar içinde kıvranırken bir bakışa umut denizinde yolculuğa çıkabilmek mi. Ölümün kucağında can çekişirken yeni doğmuşçasına nefese doymak mı? Sevmek, özlemek, beklemek, hissetmek… Olur olmaz zamanlarda sesinin kulağına çalınması, yerli yersiz yüzünde oluşan tebessüm nedeni mi? Gözlerindeki yeşille tüm dünyayı renklendirebilmek mi yoksa aşk…
Aşk nasıl bir şey… Ondan gelebilecek her şeyi sorgusuzca kabullenmek mi, ona ait her şeyi sevmek mi? Derdi, hüznü, özgürlüğü ya da tutsaklığı… İyi ve kötü her şeyi sahiplenmek mi?
Paylaşmayı göze almak mı aşk? Hayatının bir köşesinde var olabilmek adına hayattan silinmeyi göze almak mı yoksa. Teninin kokusunu özlerken her sabah bu kokuyla uyanan bir yabancıyı delicesine kıskanmak ve bundan utanç duymak mı aşk. Hiç sönmeyecekmiş gibi yanan yürek yangınında kavrulmak ve bu acıdan bile sırf ondan geldiği için haz duymak mı?
Delilik mi aşk… Birini böylesine sevmek, yokluğunun her saniyesini ezberlemek, yanındayken zamanı durdurması için Allah’a yalvarmak mı?
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta