Gençliğimin yastık altında saklı sevdalı resmi.
Sene bilmem kaçtı,kimdi,kimin nesiydi muamma.
Ya bir bayram arefesi yada yılbaşı sabahı.
Üç beş asker poz vermiş birde sen vardın karede.
Burası neresidir dedim bilen çıkmadı.
Sonraları öğrendim; İstanbulmuş,İstanbulun bilmem neresi
Bir fotoğrafın arka fonundan aktın yüreğime.
Günden güne,ilmek ilmek düğüm oldun fikrime.
Tarihten sordum sual eyledim seni.
Telâffuz edemediğim isimler kuşatmış,surlar örülmüş.
Ordularıyla genç Fatih Haliç'ten sokulup fethetti seni.
Dünyada bir çağın sonu olmuş,yeni bir çağınsa adı.
Karaköyden yükselip sıyrılan Galata Kulesi.
Karadan eteğini çekmiş, denizde masum Kız Kulesi.
Saymaya yetecek sayı varsada ne elde ferman,ne kalemde derman...
Ben susayım İstanbul, sen anlat kendini.
Anlat bana mesala; Haliç eskiden ne kadar temizdi?
Anlat bana bu kadar kalabalık içinde neden yalnızsın?
Sahi,geceleri kaldırımlarında uyurlar mı sokak çocukları?
Leylaları, Mecnunları tükettin,varoşların aşklarına ağlıyorsun öyle mi?
Kimisi sabah,kimisi öğle ama en çok gece kondular.
Adını da gece kondu koydular..
Nispetin böylesi dedim,pişkinlik dedim,pes dedim.
Sen hep sustun, sustun, sustun...
Ahlaki değerler sıfırın altında,bayrğımın kırmızısı artmakta.
Sultanahmet Cami'ni anlat bana,Süleymaniyeyi anlat.
Ben senin değerlerini müzelerde arayamam.
Şanlı bir tarihi; padişah portrelerinde, taban mozaiklerinde aramam.
Kim bilir kimler un ufak etti aylar, yıllar süren emekleri?
Ne ben bildik kalemlerle,şaşalı kelimelerle kağıtlara yazarım.
Ne de başkaları, tarihlere sığdırır seni.
İki dünya kıtası buluşmuşken İstanbul Boğazı'nda dostça...
Ne bize küsmek yakışır bize, ne bulanmak durgun sulara.
Sustuysan çözülmez dilin yada ben çözemedim.
Aklımın aldığı kadar anlamaya çalıştım suskunluğunu.
Kalemim yoruldu, benden bu kadar ikna çabası.
Kızıl bir güneş batarken gözlerimin önünde.
Sana son sözüm:Artık anlat İstanbul!
Kayıt Tarihi : 18.4.2006 15:03:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)