pazara çıkmışım
hiç bilmediğim bir yerde
sıkılmış canım
yolları bilmem, satıcıları bilmem
ne satarlar onu bile bilmem
çaresizim, elimde bir kutu
dolaşıyorum başıboş
ne alsam, ne almasam
kalabalıktan rahatsız olmuşum
her taraf curcuna
bakınırken etrafıma
yardım arayan gözlerle
karşımda buluyorum
sıcak bir gülümseme
koyu bir lacivert içinde
okyanus gibi
dibi gözükmeyen
verelim mi bir kraft abla, diyor
ver diyorum düşünmeden
makarna yerim bu akşam
ne olacak
yaklaşıyorum tezgahına
pazarcı değil sanki
kırk yıllık dostum
ilgileniyor benimle
çaresizliğimi anlamış gibi
dalıyoruz sohbete
meğersem farklı bir okyanus
suyu pırıl pırıl
tertemiz
çok kısa da olsa görüyorum
dibindeki balıkları
midyeleri, mercanları
sana pazarı dolaştırayım, diyor
çok şaşıyorum
çünkü içten
gülümsüyor
anlayamıyorum
susuyorum
hadi diyor elimi tutup
kalabalığın arasından geçiriyor
her yeri anlatıyor ince ince
pazarı görüyorum bambaşka bir gözle
dondurma alıyor bana
seviniyorum
küçük bir çocuğum sanki
mutlu oluyorum
bir an zaman duruyor
“istanbul’u dinliyoruz
gözlerimiz kapalı”
sonra okyanus
sanki “rakı şişesinde bir balık”
susuyor uzunca bir süre
ardından başlıyor şarkı söylemeye
yine şaşıyorum
anlamıyorum
insan mi uzaylı mi
garfield mi
deniz bu şakası olmaz
yerleşmiş beynimin köşesine
dikkatli ol
boğulma suyunda
yılların oluşturduğu gemim sağlam
indiriyorum yelkenleri iyice
fırtına çıkar belki diye
anlamsızlıklar başlıyor kafamda
yersiz ve boş
ağzım kilitleniyor iyiden iyiye
okyanusu pazarda bırakıp
eve gidiyorum
aklım karışık
kafam bulanık
beynim karmaşa içinde
uykusuz geçen bir geceden sonra
dayanamıyorum ertesi gün
yine pazara gidiyorum
içimde bir merak
aynı yerde buluyorum
bugün farklı okyanus
yeşil bir ışık saçıyor
düşünceli sanki
alnı karışmış, kaşları çatık
yanlış birşey söylemiş olmalıyım
ne düşünüyor acaba
düşünceliyiz ikimiz de
birden bana
sen niye böylesin, diyor
anlamıyorum
nasıl yani, diye soruyorum
anlatıyor
aptallaşıyorum
ağzımdan çıkan kelimeler
manasız geliyor
karşımdaki yeşil ışığın parıltısı
sanki bir an sönüyor
sonra toparlıyor
korkuyorum
düşüncelerimi anlatmaya
sorularımı sormaya
başımı öne eğip susuyorum
söyleyecek hiçbirşeyim
kalmamış gibi
halbuki can atıyorum
olmuyor
kelimeler dilimin ucuna kadar varıp
kayboluyor ağız boşluğumda
ikimiz de konuşmuyoruz
geçen bir dakikada
sonra kafamı kaldırıyorum yavaşça
bir tebessüm
yeşil ışık sanki bana
son bir şans verir gibi
özgürlükten bahsediyor
bir hikaye anlatıyor
william wallace da kimmiş
meraklanıyorum
dinliyorum, beğeniyorum
hikayeden çok etkileniyorum
artık kuşkum yok
içtenliğinden okyanusun
tersine yaramıyor ama
iyice saklıyorum gemimi marinaya
eve gidiyorum çaresiz
içimde lacivert okyanusu, o yeşil ışığı
bir daha hiç görmemek korkusuyla
acı veriyor
kızıyorum
iyice bulanıyorum
açıklama bulamıyorum
arkamda bırakıp
kaçmak istiyorum
olmuyor
biliyorum çünkü
o artık hep var
balıklarıyla, tertemiz suyuyla
rengarenk mercanlarıyla
yeşil ışığıyla
o pazarda olmasa bile
elinde kutu, kraft mi abla demese bile
var biliyorum
sıkıntılıyım
şüphelerim beni üzüyor
biliyorum onu da
alışmamışım belli
karşıma çıkmamış hiç
dibi gözüken bir okyanus
düşünüyorum
beni anlıyor mu acaba
ya sabrı ne kadar
bütün bunları ve daha fazlasını
ona anlatmak istiyorum
yine olmuyor
zaman ilaçmiş bu konuda
gözümün önüne
kolunda güzel karısı
kucağında bebeği ile
bana gelişi
sofralar kurup
pazardaki karşılaşmamızı hatırlayıp
kahkahalar atışımız geliyor
gülümsüyorum
kafamdakiler
yersiz anlamsızlık işte
biliyorum...
(İstanbul, 1995)
Gökçe GüzeyKayıt Tarihi : 30.3.2006 18:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Tüm doğalığı ile yaşadığınız duyguları ne güzelde anlatmışsınız şiirinizde. Neden bu güne kadar şiir yazmadınız ki? Bence devam edin yazmaya.....
İyi çalışmalar dilerim.
Ahmet Mansuroğlu
TÜM YORUMLAR (3)