Yıkılan bir binanın temel taşlarının çalınışı nasıl umursanıyorsa,
İşte öyle bir gözyaşıydı denize düşen.
Gökyüzü yüzünü ne kadar saklıyorsa o kadar karanlıktı etraf.
Güneşin doğuşu değil sabaha, bin asır geçse varmıyordu firaka.
Dipsiz kuyularda bırakıyordum özlemlerimin miadını,
Ve süresi geçmiş bir vazgeçişi örüp duruyordum üzerime.
Ne yapsam olmuyordu,
Ne mor, ne pembe, ne mavi, ne siyah.
Hiç biri yakışmıyordu gölgemin sırtına.
Asra çakılmış civi gibi acılar dökülmüyordu yüzünden mazlumun.
Ahı alınmış bir tebessüm kalıyordu ardına,
Bense boğulup kalıyordum bunca serzenişin yüzünde.
Nasıl ki gözleri kör olan birine güneşi sorarsın,
Öyle bir şeydi işte bunca yangından sonra 'Nasılsın' deyişin.
Nasıl ki anlamsızsa ölmüş bir surete dön demek,
İşte öyle birşeydi 'İyiyim'lerim.
Hiç dönmeyecekti...
Kayıt Tarihi : 4.8.2010 12:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!