Yanlıştı evet. Dev gibi hatalarım vardı sana karşı. Bana göre affedilmesi güç değil ama sana göre taşıması ağır. Kaçışlarını anlamaya çalıştım. Yükün ağır, kalbine tüy gibi konabilmeyi ne çok isterdim. Ben seni anladım sevgili. Yorgunluklarını, kaçışlarını... Sessizliklerini anlayamadım ama günlerce uzayıp giden sessizliklerini... İçe kapanışlarını... Düşüncelerini bilemedim hiç bu yüzden. Bana açmanı bekledim yaralarını. "Seni yaralarınla da ne güzel severim" diyebilmeyi istedim. Ne güzel sevilirdin sen sevgili. Kanayan yaralarınla gülümserken bile ne güzel ışık saçardın.
Senin de beni anlayabilmeni dilerdim. Kırgınlıklarımı, küskünlüklerimin sebeplerini bulabilmeni, belki de nedenlerimi sorabilmeni... Saldırganlığımın ardındaki korkularımı.. Güvensizliğimi kimlerin inşa ettiğini bulabilmeni isterdim. O enkazın altındaki kalbimi bulup çıkarmanı..
Sen beni bulmasaydın can çekiştiğim enkazın altında, kendimi bulutlara sarmak üzereydim ben. Elimden tutup beni çıkardığında sana anlatmaya çalıştığım buydu benim. Ben korkuyordum. Sen hiç yaşanmamış bir tecrübeydin. Benimse kaygılarım vardı, çuvalla. Ben yapamam dedikçe umut aşıladın bana. Karanlığa alışan gözlerimi olmayan ışığa inandırdın yolun sonundaki.
Kaybetme korkularımla, bağlanma dürtülerimin açtığı savaşın ortasında kaldığın ilk an sessizliğine gömüldün. Seni ordan çıkarmaya çalıştıkça beni işgalci ilan ettin. Hayatını gasp etmiş bir hırsız oluverdim. Kurtulmaya çalıştığın..
İstemek kolay değil elbet. Aynı coşkuyla sarılabilmek imkansız. Hayatın boyunca sana kötülük yapmış bütün kadınların ahı boynuma asılı kaldı. Yolun sonunda ışık falan da yokmuş. Yansımalar sarmış meğer gözbebeklerimizi. O yolun sonunda vardıysa da hiç bilemeyeceğiz artık. Gücümüz yokmuş. Ağırlığımız da çok..
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.