Üretim hareketini ortaya koyan bu tür ittifakı yasalar nedenle ilahların, kendi aralarında totem yasalara göre ittifakı birleşim yapmaları demek ilk başlarda ilahların kısmen de olsa saf olarak, etnik olarak çoğalamamalarına izin var demekti.
Fakat bu izin giderek tümden yasaklanacaktı. Henüz evlilikler bilinmiyordu ama şimdiki evlilik ilişkileri ittifak edilen karşı gruplar arası ilişki ile sürdürülmeye zorlandı. Neden? Çünkü ittifak eden gruplar tecrit edilmiş bir yapı içinde ilk kes dışa doğru bir açılım yapılıyordu. Tecrit koşullarına göre 50-60 en fazla 100-150 kişilik izole gruplar kendi arasında grup eşleriyle ilişkisi içinde üreme yapıyordu.
Tecridi (yalıtımlı) koşullar totem yasalardı. Bu tecridi totem yasalar nedenle bir grup dıştaki hemcinslerle hiçbir şekilde dokunum teması yapmıyorlardı bu nedenle dıştan birine dokunma onun elinde ya da onun dokunduğu bir yiyecekten yeme yasaktı yani TABUYDU.
O aşamadaki insanın tabuyu aşamaması bu günkü mistikliğin dini kuralları aşamamasından daha sert ve imkânsız denecek kadar çok zordu. İttifaklar, üreten grup ilişkilerinin zorunlu durum koşulları gereği olmakla, üretim hareketi olukla vardı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta