İnsan, üreten ilahlar tarafından bilgi kılınan birçok farklı totem mesleği işinin ve kolektif işbirliğinin ortaya koyduğu bileşimin imaj gücünü taşıyorlardı. Bileşimin imaj gücü melez bir biyoloji üzerinde ilahlardan mirastı. İnsan miras bilinciyle, eylemiyle, donanımıyla kolektif bir kapasiteydi.
Bunlar dışında insanın tür davranışına göre olma benzerliği haricinde pek pek ortaya inşa koyacak belirgin bir tarihsel görünümü yoktu. Hiçbir tekil tür davranışı da üreten bir kolektif davranış ortaya koyamamıştı. Kısa erimli gelişmelerle istisnaları hep olasıdır
Ama bu istisnaların hiç biri o türü kendi genetiğini çözmeye; o türü uzaya götürmeye, o türü evreni anlamaya ve kuantum süreçleri bilecek denli gelişme içine henüz getirememişti. Kişinin kolektif yeteneği kişinin içyapısından gelen bir özel durum değildi. Kolektif yetenek kişinin dışında kişilerden ve kişilerin isteminden bağımsız bir alan etkisi olmakla kolektif güçtü. Irmaktaki güç damlanın gücü değildi bileşik damlalar gücüydü. Denizdeki güç ırmağın gücü değildi, ırmağın dışında ırmaklar birliğinden oluşan potansiyel güçtü.
Bu nedenle insan da kolektif yapı içinde kolektif potansiyelle davranan kişi oluştu. Tüm meşruiyet, tüm ilişkinler bir lütuf, bir merhamet, bir acıma, bir alicenaplık veya bir cömertlik, bir himmet vs. değildi. Aksine inşa temelinde olan zorunlu bir oluştu.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta