Arızanın çözümü kolektif üretim şekline göre olacak yerde, yeni öğrenmenin arızalarına çözüm de yeni öğrenme içinde aranıyordu. El takdirinde aranıyordu. El ‘in bir bildiği var deniyordu! El ‘in yaptığı işte bizim anlayamadığımız bir hikmet var deniyordu! Her şerde bir hayır var deniyordu! Deniyor oğlu deniyordu.
Her bir aykırı denişle kişiler kendisine ve üreten siteme yabancılaşıyordu. Yabancılaşma oluşan yere de El iradesi ve El ‘e iman konuyordu. Yabancılaşmayı kanıksamışlardı. Kişiler yabancılaşma gördükleri yerde, sisteme ve kendilerine El ile yakınsama yapıyorlardı. Kişiler, kendisini kendisine yabancı kılan kavramlara göre düşünüp anlam ortaya koymakla, uyuşma dışında hiçbir çıkar yol bulamıyorlardı.
Kişi bu inanma ve inanç akitleri içinde sonu gelmez çıvlamalar ile yorgun düşüyordu. Bu yorulma, bu yılma nedenle kişiler El yakınsamasına kendi kendilerini bağlıyor, kıpırdayamaz oluyorlardı. Örneğin; bir El yakınsatması olan “mülkün sahibi El ‘dir. El mülkünü dilediğine, dilediği kadar verir. Ya da kimine de mülkünden hiç pay vermez” deme yakınsatmaları böylesi bir yakınsatmalar bağısıydı.
Dogmalar genellikle sistem dışıydı. Önce sizi sisteme ıraksatır. Sonra da ıraksattığı kadarlarla sizi kader, kısmet, rızk, sadaka, El gibi kavramlarla sisteme yakınsatır. Yabancıla sılan sistem derken üreten kolektif yapılı, sosyo toplumu anlayacağız. Zorunlu ve kolektif bir sistem içindeki sistem kolektif güç ile üretim yapmasına rağmen, kolektif üreten iradeli davranışı gizlemekle yok sayıp; kolektif sistemin içine karışma yapan, irade koyan, her defakto durum (eylemi durum-fiili durum); sistem dışıdır.
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta