Çevrim kendisini tekrarlayan, kendisini kopyalayan süreçlerdi. Kolektif süreç özne nesnel süreçlerden oluşur. Kolektif sürecin beyni, kontrol merkezi ve eylemcisi; kolektif öznedir. Kolektif özne veya eylemli bilinç, kolektif sürece yön verendi.
Kolektif özneyi kolektf katılımlı kişilerin özgecil davranışları belirliyordu. Kişilerin katılımını ve kişisi özneyi de, kişilerin kritik değerli belirlenimlerine göre olan kişisi yönelimleri, belirliyordu. Bu yönelimler sonunda kişi; kritik değerlerine cevap olacak ya da kritik değerlere göre faydalanmalar olacak kişisi sağlamalar, elde ediliyordu.
Şu halde kişisi yönelimler de, kişilerin dıştan katkılı eylem birliği içinde olmalarıyla kolektif kuvveti doğuruyordu. Kolektif kuvvet kendine özgü çarpanla olan çok türlü yansıma davranışlarla; kolektif birim zamanı ortaya koyuyordu. Kişiler de bu kolektif birim zamanlı alan içinde; kişisi zamana göre değil; kolektif zamana göre eylemli oluyordular.
Öyle ki kolektif zaman içinde üreten ve ortak eylemler ortaya koyan hiçbir durumlar; kişis zamanlı eylemlerle ve kişisi sahiplikle başlamaz. Bu durumlar ister konser dinlerken olsunlar, ister uzaya giderken; ister laboratuvardayken; ister tek başınıza, kendi kendinize düşünüyorken oluşlar içinde olmanızın seyri dahilinde kolektif etkilerden kaçınmak artık olanaksızdı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta