Tüm bu anormaller köleci sistemin ihyası için kaçınılmaz olan arazdılar. Ve bu arazlar bu tür yol akışı için üssü durum içinde olan belirmelerdi. Aslında yanlış olan arızalar değildi. İnşa kolektif amaçlı özne nesnellikti. Sürecin öznel belirleyeni kolektif özgecilikti. Ve kolektif özne, inşanın kurucu öznesiydi.
Kısacası sağlatan ve üreten kolektif yapı öznesi, kişi değildi. İnşanın amacı kişisi değildi. Süreci kolektif oluşla belirleyen özgecilik ve üretimin yasası kişisi değildi. Yani süreç kişi bileşimli, kişi katılımlıydı ama bileşimi ortaya koyan eylem özne kolektif özneli kolektif amaçlı kolektif özgecilikti.
Kolektif süreç kişilerle, kişi çekendi kuvvetlerle başlayacaktı. Kişi çekendi kuvvetler içte kritik değer belirlenmeli yönelimlerle, dışta grup eğilimiydi. Kişilerle başlayan yönelim süreçler biz istesek te istemesek te kolektif oluşuma ulaşacaktı.
Kolektif oluşun ekseni en az iki bileşeni içerirdi. İlki ve çok şiddetli çekim sel reaksiyonla olanı kritik değerler sağlamasını, yardımlaşmaktı. Yardımlaşmayı iş bölüşmesine dönüşen organizendik iler de karşılıklı birbirine göre oluşturmaktı.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta