Bir yağmur damlası sandım ateşi,
Yüreğe düşünce anladım ki aşk…
Kaç dağın ardından doğan güneşi,
Kavrulup pişince anladım ki aşk!
Yandıkça eridi gözümün feri,
Gemileri yaktım dönüş yok geri,
Dilek vadisinde dağların teri,
Kükreyip coşunca anladım ki aşk!
Kapıyı kapattım bacadan daldı,
O ünlü acıyı ruhuma saldı,
Damla damla yakan sızısı kaldı,
Gözümden taşınca anladım ki aşk!
Sılada söz edip dile düşürdü,
Bir kırık kanatla yele düşürdü,
Mecnun ben miyim ki çöle düşürdü,
Sahralar aşınca anladım ki aşk!
Ardına düştüğüm masum bir bakış,
Ebedi âleme özgü bir nakış,
Damladan deryaya doğruymuş akış,
Hay! Deyip koşunca anladım ki aşk!
Kıldan ince köprülerden geçerken,
Acısını yudum yudum içerken,
Ferhat’ın bir başka haliyim derken,
Halime şaşınca anladım ki aşk!
Günbeyli’yle melül mahzun yürüdüm,
Dumanımla kâinatı bürüdüm,
Hem ruhumu, hem bedeni sürüdüm,
Toprağı eşince anladım ki aşk!
Kayıt Tarihi : 23.9.2016 09:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!