Şu kara gözlerim
Daha görmemişti seni
Sadece haberlerden
Tanıyordum ününü
Kalkıp biri sorsa bana
Hatırlamam belki
Dün ne ile geçiştirdim
Akşam öğününü
Ama inan, bugün gibi
Hatırlarım Ankara
Bir güz sabahı
Elde siyah bond çantayla
Sana ilk geldiğim
On sekiz eylül gününü
Önce Beşevler’e gitmiş
Kayıt olmuştuk Gazi’de
Ürkek bakışlarla gezmiştik
Kızılay tarafını
Sonra babamı
Uğurlamak için sora sora
Bir vedanın dudağa sıvadığı
Hazin bir gövermeyle
Yürümüştük ikimiz de
Ağır ağır Ulus’tan gara
Ah Ankara!
O tren garı yok mu?
O tarihî tren garı!
Hem başkentin
Nostalji kokan yapısı
Hem muharip bir rengin
Serinsi duruşuyla
Kalbimin derinliklerinde
Uyuyan bir hatıranın
Bana her gördüğümde
Yeniden açılan kapısıdır
Beni bırakan babamı
O gün yolcu etmiş...
Son defa o garda
Elini öpmüştüm çünkü
Hele birazcık yanda
Küçücük çim bitmiş
Şen namazla gibi görünen
Tenha düzlükte
İkindi farzı kadarlık
Bir duruşu var ya o günkü
Hiç gözlerimin önünden
Gitmez bir türlü...
Sormaya gerek var mı
Ankara, sen nesin?
Sen Cumhuriyet çiçeğinin
İlk açıldığı kentsin
Sen bir vatan kalbinin
Toplu attığı sinesin
Dahası acıyla kıvranan
Büyük bir milletin
Yüce Yaradan’ın
Armağanı olarak galibiyetin
Zafer zafer, nefer nefer
Yükseldiği kalesin
Benim ne anılarım yatar
Senin kucağında
Etlik’te, Bahçeli’de,
Sıhhiye’de, Sincan’da
Ne tatlılar yemiştik
Ne acılar paylaşmıştık
Dili olsa da söylese,
Ses verse o mekânlar
Biz de beraber dinlesek,
Gözyaşı döksek
Kuğulu’da, Kumrular’da,
Keklikpınarı’nda
Kadim bir dostluğun
Can titreten sıcağında...
Ankara, 15.1.2010
Mesut ÖzünlüKayıt Tarihi : 15.1.2010 00:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!