Bilir misiniz ben hiç sevmem başkentin kış gecelerini,
Soğuk bir Ankara gecesinde aldım acı haberini,
Bekâr evimin buz gibi odasında gece yarısı yankılanan,
Hala unutamadım telefonun çınlayan o korkunç sesini.
Dünyanın en acı haberini verdiğini söylüyordu babam,
Bir hafta önce kutlamıştık 86 yılbaşını, ne mutluydu anam,
Nerden bilecektim ki bu son görüşüm olacaktı o nurlu yüzünü,
Bilseydim hiç dönmezdim Ankara’ya, belki dururdu zaman…
Dua ettim durdum yol boyunca, haber yanlış olsun diye,
Kirli bir İstanbul sabahı Topkapı’ya indim şişmiş gözlerle,
Bir selam bile veremeden Fındıkzade dedim taksiye,
İçimde bir daha hiç sarılamayacak olmanın kederli özlemiyle.
Çukurbostan’da ki evimizin kapısında görünce o yeşil arabayı,
Anladım haber doğruydu, göremeyecektim artık Yıldız anayı..
Güneşli ama soğuk bir Ocak günü kazılmış mezarının başında,
Unutamam hiç aklımdan çıkmayacak o hüzün dolu manzarayı.
Veysel’in kara toprağı hiç sormadan almıştı anamı benden,
Çok ani olmuştu bu ayrılış nereden bilebilirdim nereden,
Zalim Azrail niye aldın daha ellisinde anamı,
Asla unutma, bir gün hesabını soracağım bunun senden…
Elimden tutup beni ilkokula götürüşü geçti gözümden,
Her dediğini yaptı bir gün bile çıkmadı babamın sözünden,
Elde yıkadı çamaşırı bulaşığı, bir memur maaşıyla geçindirdi,
Dört evlat yetiştirmek için vazgeçti kendi özünden.
Sünnet öncesi Eyüp Sultana götürüşü hala özlemimde,
Fotoğrafçının kapağı açışı ve verdiğimiz poz gözlerimde,
Başımda şapka, kısa pantolon ve ayaklarımda lastik ayakkabı,
Korkumu yenmek için bana moral verişini unutamam sözlerinde.
Bir gün bile kola yapmadan giydirmedi gömleğimi elbisemi,
Bir martıyı kıskandırırcasına hazırladı bembeyaz tüm giysilerimi,
Doyurmak için dört çocuğu, yetiştirmek için tek maaşı altı kişiye,
Bir gün bile hamal tutmadan kendi getirdi Pazar alışverişini evine.
Yıllarca suyu akmayan evimize su taşıdı köşedeki çeşmeden,
Kırkına kadar buzdolabı göremedi içemedi soğuk bir su şişeden,
Kendi aldı odunu, kendi kurdu sobayı her kış yeniden,
Tersyüz etti elbisesini, pençeletti ayakkabısını bir of bile demeden.
Ey melekler! Size sesleniyorum ne olur bilin onun kıymetini,
Ölmeseydi böyle apansız ben de bilemezdim gerçek değerini,
Onu çok özlüyorum, hayali gözlerimde, sayıklıyorum adının hecelerini,
Sanırım neden sevmediğimi anladınız artık, Ankara’nın kış gecelerini…
Kayıt Tarihi : 27.2.2007 17:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!