-Ankara da deniz var mı? - Şiiri - Yorumlar

Abdullah Oral
502

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

seni uyardık anlamadın odtü hakkında bir yazzı daha yazarsan sana kalemini yuttururuz aklını başına al

ankarada denize......................................... anlarsın

Tamamını Oku
  • Mustafa Yılmaz İsmailoğlu
    Mustafa Yılmaz İsmailoğlu 09.07.2014 - 20:47

    Gönül dostu; Güzel bir şiirinizi beğendim. Gönlüne sağlık. Selamlar...

    Cevap Yaz
  • Eylül Tuna
    Eylül Tuna 24.05.2014 - 18:42

    Ruh aydınlığı sınırsızdır
    bir köşe loş olurken diğer köşe parıldar
    ışıltılarına alır sevecen kollar gibi sarar
    uzanırsın rahat huzur içinde mabedine
    sunuları kabul edersin aşkla şevkle.


    bazan korkular sarar heryeri titretir özü
    cesaretini toplar sallarsın umut kılıcını
    ve direnirsin ölümlerden beterine
    aşk bu, aşk aşk diye...sonra dalarsın
    güneş yerine ay ve yıldızların gizine.


    ıssız bir dağ doruğuna serersin sineyi
    gerersin yayı bırakırsın parmakları
    dokunur tellere binbir yetenekle
    mutluluk şarkıları dökülür zamana
    kıskanır tanrılar tanrıçalar... sonrası
    diz vurur eğilirler önüne aşka saygıyla.

    Cevap Yaz
  • Âşık Çağlari Muammer Çalar
    Âşık Çağlari Muammer Çalar 23.01.2010 - 01:15

    Ankarada deniz vadı ama süleyman demirel içti kuruttu şimdilerde yoh artık
    yüreğeğinize sağlık üstad saygılar

    Cevap Yaz
  • Eylül Tuna
    Eylül Tuna 24.11.2009 - 20:36

    Bu şiire saldıranları kınıyorum

    Ankara da deniz var mı?

    Yıl 1972

    Altı mayıs şafağına gebeydi gece
    Ölümün adını kazımışlardı güllere
    İşbirlikçilerin korku kaçkını bakışlarını
    Ekliyorum gelen günlere.

    Gayrı yarım kalan ezgilerin duraklanıp
    Soluklandığı yer yüreğim.
    Umut sularına olta atmışlar denizlerin
    Kıyılara vurmuş özgürlük.

    Dipsiz kuyular gölgesine sığınmış uçurumların
    Dil yüreklenmiş yusufçuk kuşunun kanatlarında
    Yüreğini tartar okyanus depremlerinin
    Albatrosların özgürlük tutkusu…

    Zaman kendi vahalarını yaratmış
    Çöl kaçkını bedevilerde Kerbela korkusu
    Adlanmışlar Hüseyin’in katline.
    Hırlısı hırsızı ve namussuzu.

    Gün ağarmadan kesildi rüzgarın suluğu
    Yaslara düştü Ankara, sokaklar yağmur kaçkını.
    Sevdayla sahilleri okşayan dalgalar yok artık
    Süt liman deniz okşamıyor çakıl taşlarını.

    Kara yel vurmuş zafer çiçekle yen dallara
    Üç karanfil koparılmış dalından/üç kızıl gül.
    Ve bir şafak vakti
    Denizin dalgaları kuşatmış Ankara’yı
    Onların sevda sularına kapıldı yüreğim.

    Sorsalar.
    Ankara’da Deniz var mı?
    Var dostum var can yoldaşım
    Hemide en güzeli Denizlerin
    Denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Karadeniz gibi dalgalı
    Marmara gibi sevdamızın içine akan
    Akdeniz gibi sevdalı
    Bir deniz var Ankara’da
    Hemide dostum Denizlerin en güzeli.

    Kızıl derenin kanlı sularının
    Karadeniz de coştuğu gibi
    Coşuyor onun dalgaları
    Ankara sokaklarında
    Yalın ayak çırılçıplak halk için var dostum
    Hemide denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Kondu bebeleri umutsuz kalmasın diye
    Emek sanayide katlolmasın diye
    Anaların yüreği artık yanmasın diye
    En güzeli dostum
    Denizlerin en güzeli Ankara karşı yakada...

    Karşı yaka sahilimiz
    Sular derya kadar temiz
    Utanmayın bakın beyler
    Dağları kuşatmış deniz..


    Abdullah Oral Mayıs 1986

    bu şiir en güzel yerlerde olmayı hakediyor

    Cevap Yaz
  • Sultan Bulut
    Sultan Bulut 08.11.2009 - 13:58

    Yüreğinde Umuda dair ne varsa yarına yükleyerek şiir dilinde yürek sızılarını dile getiren yürekli Şair Abdullah Oral'a Yapılan bu saldırıları Kınıyorum.

    Cevap Yaz
  • Emel Yılmaz
    Emel Yılmaz 12.12.2007 - 21:27

    Ankara da deniz var mı?

    Yıl 1972
    Altı mayıs şafağına gebeydi gece
    Ölümün adını kazımışlardı güllere
    İşbirlikçilerin korku kaçkını bakışlarını
    Ekliyorum gelen günlere.

    Gayrı yarım kalan ezgilerin duraklanıp
    Soluklandığı yer yüreğim.
    Umut sularına olta atmışlar denizlerin
    Kıyılara vurmuş özgürlük.

    Dipsiz kuyular gölgesine sığınmış uçurumların
    Dil yüreklenmiş yusufçuk kuşunun kanatlarında
    Yüreğini tartar okyanus depremlerinin
    Albatrosların özgürlük tutkusu…

    Zaman kendi vahalarını yaratmış
    Çöl kaçkını bedevilerde Kerbela korkusu
    Adlanmışlar Hüseyin’in katline.
    Hırlısı hırsızı ve namussuzu.

    Gün ağarmadan kesildi rüzgarın suluğu
    Yaslara düştü Ankara, sokaklar yağmur kaçkını.
    Sevdayla sahilleri okşayan dalgalar yok artık
    Süt liman deniz okşamıyor çakıl taşlarını.

    Kara yel vurmuş zafer çiçekle yen dallara
    Üç karanfil koparılmış dalından/üç kızıl gül.
    Ve bir şafak vakti
    Denizin dalgaları kuşatmış Ankara’yı
    Onların sevda sularına kapıldı yüreğim.

    Sorsalar.
    Ankara’da Deniz var mı?
    Var dostum var can yoldaşım
    Hemide en güzeli Denizlerin
    Denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Karadeniz gibi dalgalı
    Marmara gibi sevdamızın içine akan
    Akdeniz gibi sevdalı
    Bir deniz var Ankara’da
    Hemide dostum Denizlerin en güzeli.

    Kızıl derenin kanlı sularının
    Karadeniz de coştuğu gibi
    Coşuyor onun dalgaları
    Ankara sokaklarında
    Yalın ayak çırılçıplak halk için var dostum
    Hemide denizlerin en güzeli Ankara’da.

    Kondu bebeleri umutsuz kalmasın diye
    Emek sanayide katlolmasın diye
    Anaların yüreği artık yanmasın diye
    En güzeli dostum
    Denizlerin en güzeli Ankara karşı yakada...

    Karşı yaka sahilimiz
    Sular derya kadar temiz
    Utanmayın bakın beyler
    Dağları kuşatmış deniz..


    Abdullah Oral Mayıs 1986

    bu şiir en güzel yerlerde olmayı hakediyor

    Cevap Yaz
  • Halil Manap
    Halil Manap 30.10.2007 - 20:27

    ne yazık ki bu son dönemlerde faşist bir anlayış türkiyeyi uçuruma götürmek istemektedir türkiyede kürt sorununun 200 yıllık bir çatışma ortamıyla kendisini hep dayatığını bilemeyecek kadar okumayacak kadar cahil ve insanlık dışı zihniyetler kendilerini türkiyenin sahibi saymakta ve herkes adına ne kadar aşağılık davranış biçimi varsa açık sergilemktedirler ve bu davranışlara kimsenin gıkı çıkmamaktadır sesi çıkmayan duymazlıktan gelen her insan sorumludur yurtseverlik asıl budur insaseverlik asıl budur bunu unutmayın ırkçılığı en çok yapanlar ülkeyi en çok kaosa sürüklemek isteyenlerdir kalemine bin selam abdullah arkadaş
    not: antoloji yönetimi nerde acaba kimse bu olaylardan kendisini soyutlayamaz eğer bugun abdullah arkadaş kendi şiirlerine sayfasına giremiyorsa bu site kimin kontrolunde yokmu yetkililer neden çözüm üretmek istemiyorlar acaba açıklama istiyoruz...
    saygılarımla


    Adı KÜRT Konulan 'Piç' Bir Mutasyona Uğramıştı Genlerim 2.bölüm (taslağı) sayıklamalar

    ….tanıksam!
    bu coğrafyanın kimliksiz gülüşlerine
    çocukların atlı karınca düşlerine
    sevgililerin hayalperest öpüşmelerine
    sessizlikle örülen çığlıkların donuk gözlerine
    ve kardeşliğin kahreden küfrüne
    bilir misin
    bilmez misin
    ….burası
    Medeniyetlerin beşiği
    Kadim aşkların toprağı
    Barışın fidelendiği yer
    Burada hiç bir savaş kazanmadı
    Dudaklarında kızıl saçlı kızların güvercinler sevişti
    ….Sen öyle
    uzaktan ahkam kesmenle
    “kıldan ince kılıçtan keskince”
    Hiç yaşadın mı benim gibi
    Acıyla beslenerek binlerce yıl
    Yeniden doğurdun mu kendini
    insanlığın tarihi aşkına
    Oralarda biraz dur!
    Tanıktır toprak.
    Önce dinle!
    sonra
    beni vur!
    … Tepeden tırnağa ihanetle kurulan…
    Ne cumhuriyetler görmüştük…
    darağaçlarında kuruldu halkalı salıncak…
    “iyi çocuk”lar adam asmaca oynayacak…
    çizmelerinin tozları silinse kan fışkıracak…
    en alaycı yalanlarla demokrasi kurulacak…
    söz senet değildi…
    kedi ile farenin ortak stratejisi olur mu
    ben zembilsiz göklerden düşmüştüm
    kurşun potalarda eritildim
    sesime inkar çivisi çakıldı
    ses düzeneği olmayan bir dil yüzünden…
    bakışlar yepyeni bir çığlıktı
    sessizlikle örülmüştü dilim
    bakışları aşk duyumunun ilk kıvılcımı sanırdım
    duyguları da ateşli bir sevişmenin tutuşan fitili
    ayrılığı da direnişin acılı kaderi yar…
    dil oldu cehennemlerde öğrendin mi?
    ….
    Hangi tanrının adaletiyse…
    Üç dil biliyorum Yarım yamalak üç dil ile
    ….tanımsız bir cinnet…yaşıyorum
    Türkçe’nin öz Türkçe’sinde
    Kürtçe’nin kardeşlik Türkçe’sinde
    Türkçe’nin dağlı Kürtçe’sinde
    Yadsımanın
    ………….açıklaması
    …………………….hangisinde?
    …burası pimi çekilen coğrafya
    Havar (imdat) sesleri ile Ağlıyor duvarlar
    Doruk duyumla coşuyor copçular
    ne şarkılar besteliyor popçular
    …çatalın imgesel ırkçılığında
    bıçağın savrulan linçinde
    nefretin öldüren kininde
    insanlığın en son dininde
    çatladı Ahmet kayalar…
    sorgunda sorgusuz yakılmalı oruspular…
    fetvalar…yeni fetvalara fetvalar çıkarmakta
    fetvalar…yeni fetvalara fetvalar
    fetvalar…yeni
    fetvalar…
    fetva....
    ah usta dilimiz sevişmekte
    yaşatılmayan çocukluğumun
    kahreden cehenneminde
    madımaklar da hiç benim gibi…yakıldın mı?
    Alev alev tutuştun mu meşalelerde
    Öldürülen iklimlerin ekolojisine inatla
    Dillerde dönmeyen sözcükler de…
    suskun
    yok olan bir erimeyle
    isimsiz varlıkların bilimsel kısırlığında
    statikleşen devinimde de
    antagonizmalar
    milyonlarca..
    ...suya dökülen hayallerdeki mesnetsiz yalanla ….
    …küreselleşen talanla…hey
    havanda su dövülür mü

    ….Ben Mezopotamya
    Anadolu ilk göz ağrım seviştiğim sevgilim
    göz yaşlarımdan yaratığım en güzel cennetim
    ….
    Şimdi söylesene
    -Ölü serçelerin tüyleri yolunur mu
    -Yada kesilir mi kulakları bir ölünün
    …. onursuzluğun tüm savaşlarında
    kural ayakların altına serilen muz kabuğu gibi kaygan
    sanki insanlığından utanmayan bir hayvan
    tenimde kül izleri… ahh… jeriko
    küllendirildi vatan…
    insan insanlaşabilir mi
    sokaklarda başı boş dolaşan mayına döndü yaşam
    böylesine tezat bir aşk…olur mu
    sanki aslına dönüyor insan
    ihanet kaldırımlarda apaçık sevişmekte

    kafatasından fırlayan solcurkçılar devşirmekte
    yasadışı yollarla kulaçlama yüzdün mü havuzlarda
    gizli çete kurmaktan sorgulanarak…karanlıklarda
    her gün örgütler derinlemesine örgütlenmekte
    örgütçüklerin örgütünü kurdun mu
    köleci Roma’ya baş eğmeyen
    Kommagene krallığının evrensel dininde
    güneşin doğuşunu gördün mü…?
    Mezopotamya’dan Anadolu’ya ışık salmakta
    Unutma!
    ….utanmazlığın kitapsızlığında kıyın
    karga kanatlarıyla şahince hava-lanmakta
    süzülerek büzülerek gökyüzünden
    martı taktiğiyle balığa dalışı gibi yani
    derinlemesine dalarak…
    özgürlük mavisine …
    en derinden kükreyen sırıtmaya inatla
    tek göğüslü savaşçıların öpülesi göğüsleri aşkına…
    eytişim demokrasilerin sarhoşluğunda …şaşkın
    ….
    kafanı kıyak tutarak…nar mayhoşluğunda
    kibrit olup tutuşarak

    bülbüle dikensiz gül dalı oldun mu
    tüm karanlıkların …çağına
    inadına inat etmek …
    kanarya sarısı tadında
    Kürt kırmızısıyla öperek
    Efeler diyarından bir kızı hey…
    Berfin gibi Gülümseyerek
    vatan aşkıyla çay güzelini bağrına basmak
    ….
    Karadeniz takalarıyla balığa çıkmak
    Güvertesine düşen balık gibi zıplayarak
    çıldırasıya
    Keçi dansı yaparak …
    Maykop ülkesi
    Onurun Adigesi içimdeki aşk kadar güzelsin
    Haykırıyorum
    okyanusların sınırsız maviliğine
    “İnsanı sevmekle başlayacak her şey
    Dünyayı güzellik kurtaracak”
    ….her şey beyinde oruspulaşmakta
    oruspulaşan beyinlerde salyalar salkımlarca akmakta
    ve yeryüzündeki tüm kadınlar bu sözcükle kırılmakta
    ….
    “Kürt kızları çirkinliğindeki dağlardan” geçtin mi
    öyle dağlarda varmış zirvesi hep karmış
    Kürtlere nefret edenlerden ismini almış …
    Gülesim geliyor trajikomik kahkahaların en oruspu nefretine
    Irkçılığın film setinde kan seli akıyor jen(erk) ler…
    Dağları yıkmak hayali beynimde betimlenmekte
    Tırnak ile eti ayı(rt) an maharet…
    Alanlarda ders olarak okutulmakta…
    aydınların törpülenen beyniyle
    aydınlıklar karanlıklara bürünmekte…

    Anasının rahminden doğuşun eşiğine gelen çocuk
    sakın doğma ’ülkemde insan kanı sudan ucuz ‘
    karanlıklarda vurulacaksın anan ağlayacak
    ...
    Ana-dolu-yum
    demokrasi(..!) getirten faşizmler de gördüm...
    Evrenin herhangi bir gezegenin de
    Gezegeni sahiplenen keneler de
    …Bedenimde sınırlar çizen…
    bölüp yönetip yok eden
    kafatasçı kafayla kafasında
    Soykırımlar düşleyenler de…hey…
    …yeni bir dünya uslamlanıyor
    beynimde ayaklanan yakın bir tehlike
    gecenin en karanlık vaktinde gel birazcık sevişelim melike
    Allah’ın adına tespih çeke çeke ….
    Yeni bir tanımdı beni öldüren asıl tehlike
    Sırtüstü yerlere serip kendimi patlayacak kadar güldüren
    Trajikomik söylemin aymazlığında bir tiyatroyla Alaya tutulmuşum..
    Dünya bir kumaş gibi ölçülerek biçilmekte
    Sarhoş saraylarda Serilerek ipek halılara…
    bölmek isteyeni paramparça ettiler…
    dünya hali sonra hediye ettiler
    ben demokrasi…
    emperyalizmin korku seli
    bugün geleneksel yanım biraz depreşti
    meclison! ! !
    bana iki porsiyon faşizm getir
    bol sulu olsun birde soğuk ayran bol tuzlu olsun
    yeni cumhuriyetimiz muzlu olsun
    sütü de az olsun şekerini de unutma
    ….
    (devrimlerin erotizminden fırlayan cinsinden
    kutsallığın seksüel eylemi ise sinematik olsun…)
    vatan bölünecekti ki…
    darbelerin bekçisi kızıl elmanın linç imgesi
    er meydanlarında bayrak bayrak ayaklandı
    Mızraklı ilmihal…
    aklı hırsızlanan zavallı gül Nihal
    Yedi düvele çekilen kutsanmış kılıçlar
    Bedenimde mi bilenecek
    Çarkçının çarkına kim pedal vuracak
    yalan söyler mi
    vatanına vatan katanlar
    vatanı özel mülkiyeti sananlar
    …..
    pragmatizmin en dalkavuk gülüşüne kompliman yapıyor
    allı pullu erosla derinlemesine aşk yaşayarak
    ihanet soytarılığı kirletiyor sevimsiz pişkin cakasıyla
    ah kızlar… sizler için içim cızlar da cızlarım sızlar
    ortadaki kakasıyla renkli ölümlere uğruyor insan
    sığmıyor bir yere bu yılkı dekoltenin en yüksek rekoltesi meydan aşkları
    iç gıcıklayıcı kan hızlandırıcı cinselliğin ayaklanan en seksi olimpiyatları
    kedi oldum olalı bir fareyi okşar gibi seni okşayamadım ki…
    kedi fare oyununa döndü hayat…sloganlar bayat
    Türkçe’min sözdesiyle atomlarım parçalandı…
    atomlarımın Neronları Sezarları yakacaklar Roma’ları
    nerdesiniz öz-demin hezonları-mezonları
    Kürtlerin iş mevsimi sezonları…onur kırılmaları
    tırnaklarımın kanı beynime çekildi…
    “insan sürüleri sadece çoban değiştiriyor”
    “soğana benziyor insanlar”
    her kat kabuğu bir yüz yalanlardaki çok renklilik
    vatanı sevmem için Türk olmam mı gerekiyor
    yetmiş iki milletin yetmiş biri eğri
    yetmiş ikiden biri doğruluğun lideri
    parçalanmışlığın böyledir kaderi
    titre de damarlarından kafana biraz kan aksın
    belki sende benim gibi kendini yakarsın
    okumakla öğrenilir
    duyularak yönlendirilir
    yalanla kinlendirilir
    günü gelir
    bir kibrit çakılır
    vatan kuru bir dal gibi yakılır…
    utanmazca
    arsızca rant hesabıyla
    vatanseverlik zırhına bürünür
    işgale uğradı insanlık
    Volga’nın şehvetli akışına bak
    Dicle’nin Fırat’ı öpüşüne bak
    Kızılırmak deltası kurumakta
    Kimin umurunda…
    sırtımda kamçı izleri…
    ”gölgeler gölgelendi”
    Nazımın solmuş gözleri
    Öteki-lendi(m) …
    mintanım kan
    şeytanın tam şeytan
    Peki neren Müslüman
    Öl-dürülüyorum emeği çiğneyen yalanla
    savaşın bitmeyen senfonisi çalınmakta
    bir solucan gibi kafamı ezerek
    kuraklaştırılan iklimlere terk edilerek
    buysa yaşam inadına olsun
    en anarşist bir hınçla saçlarım dalgalanmakta
    isyana durmuş kahraman edasıyla
    yalayarak özgürlüğün rüzgarlarını
    sloganlaşıyorum şimdi…
    kahrolsun zulüm…

    hadi gelin beni öldürün
    ben hem gülüm hem bülbülüm
    aşkı yaşatan dikenli bir dilim

    kırlangıç kuyruklarının saçılımı
    alenen tahrif ve tezyif etmekte…
    kafataslarından kaleler örülmek istenmekte
    dürümlemesine defterin dürüldü mü senin

    çığlıklarım binlerce yıl dilsiz…
    öldürülüp gömüldün mü kefensiz
    ölüm yaşam ikileminin didikleyen dayatması
    hangisi gerçeğin fingirdeyen saçması
    bu ikiyüzlü bir yalandır
    varlığımı sarmalayan talandır
    insanlıktan arta kalan tarihsel aldatmandır…
    ey kudurmuş sözcüklerin şarlatan şairi
    genlerim(n) e işlemişse ihanetin ezberi
    hiç bir kehanet değiştiremez beni
    en iyisi…
    soykırımla hallet sen beni

    anlayacağın şey
    anlamayacağın kadar kütük kafan
    “ben bir nehru muazzam olmuşam
    kurak deryalara çüş etmişem heyhat”
    deryalara çüş etmişliğim muzırlığımın en ince sanatı …
    neden seni kanattı bu mudur suçum…
    kanım pozitif hangi grup hangi ırka ait
    sayın bilimciler suyun kaldırma kuvveti
    ırkçı mi yoksa bölücümü
    bilmezseniz nasıl kurtulacak vatan
    sayın diyorum size henüz yasaklanmadan
    …..kana doymazlıktan
    birazda tarih yazarsınız yalanın mimarisiyle
    savaş sanatından da anlarsınız talanların espirisiyle
    her şeye çaresiniz
    “çare-sizsiniz”
    tuz bitse tuz gölünde
    tuz bile olursunuz yemeklere

    solculuk oynarken faşizm
    parada kilitlenmiş fetişizm
    zevk’ u sefada dizginlenmeyen sadizim
    körebe…
    köşe kapmaca
    demokrasideki özgür aldatmaca
    çocuk oyunları kirleniyor…
    her şey
    sanki çocukça
    çocukluk aşkı gibi
    mızıkçı
    …usanmaz
    ve uslanmaz yaramazlık yapmakta
    kılı kırk yarar
    demagoji sözlüğünü tarar

    bir kutsal zırha bürünür
    bulur kendisine bir Atatürk
    buna dayanır teori
    tek din
    tek ırk
    Nerden çıktı bu Kürt
    Hırt…
    İnkarın zırt pırt
    Mizahi dergiyken fırt
    Öldürüldük dink dink
    Otuz milyon Kürt oldu “dağlı Türk”(Kürt)

    çıldırmamak elde değil ki…
    kafama meteorlar düşüyor
    en yoğun yıldızlardan da ağır
    galaksilerde kurulurken yeni devrimler
    kumdan örülmüş bütün kaleler yıkılıyor…
    derinden geliyor sesler derinden
    devlerin en derininden
    maceramın aşkıyla öldü çocukluğum
    ….
    'Neden Türkiye cumhuriyeti
    Türk cumhuriyeti olmalı
    Ye-si mozaikleşiyor mozaikleşme
    Bölmeye zemin yaratıyor'
    ….
    En hain gülüşüyle faşizm solculuk oynuyor
    Bir yıldız koyuyorum birde ay
    ayaklarının altına da bir kay-kay
    artistik danslarla beraber ırkçılığı yay
    sonsuza kadar yerinde say hay-hay
    Her şey noktaların gizindeki çirkinlik gibi…**
    ****utanmasam yıldızların dipnotunu
    bu şiirin hikayesine düşerim…………
    ve o zaman asıl ihanetin kalbini deşerim
    ….. ötüyor papağanların küfür şarkıları
    bölmeye olan katkıları…
    …………………………..
    ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha-ha
    kahkahaların öfkesinden patlamasa karnım
    daha çok yazacağım hiç saklanma ey kıyın
    …………
    …………
    Hızlı türeme….
    Ve bu ülkeyi bölmek için
    Kürt diye bir soy türetme ***

    bir çocuğa
    şeker yerine on üç mermi verilir
    “karanlıkta koca adam gibi görünüyordu”
    denilir..
    “fironcî nanekî tirkî bide min”(*1)

    görülmüş mü böyle acayip bir şey
    “kırk çürük yumurta bir yumurta etmez”
    bir yumurta kırk çürük yumurta etmez
    ….
    O yumurtadan bir Kürt çıkarsa
    Kimine göre…
    O yumurtada beş para etmez
    Ay lo dılo kırına te çıma bılbılo(*****5)
    Çizmeyi aşma derinliğinde boğulursun
    susturuldu devingen ekonomilerin sempatik yüzü
    dört kalıp buz koyun kafama Müslüm yanıyor
    İbrahim peygamberin şehrinde yeni İbrahimler doğuyor
    haylaz dilim dinlemiyor beni
    dilim yerine tutunuz bedenimi
    ….
    bu ateşi söndürün artık
    hiç kimse öldürülmesin
    insanı çarkları döndürün artık
    yazık çok yazık yetmez mi bu kadar kazık
    seksek oynayıp sekeriz
    bin yıl olmadı mı beraberiz (acı çekeriz)
    1071 de sen geldiğinde
    Ben Mezopotamya da
    bir çınar kadar köklüydüm
    insanlıkla yüklüydüm
    flörtüm Anadolu dedim
    ne oldu şimdi sayın kardeşlik
    Turancılık mı hortlanan…
    Kızıl elmaları okşaman
    Güneş dil teorisiyle yok sayılan
    Milyonlarca …
    Olmayan beni hainlikle damgalaman…
    çelişkiler yumağı değil mi
    beynin zorlanmakta
    beni horlamakta
    Sözcüklerin mi bitti
    En iyi Kürt ölü Kürt’tür deyip kesip attın
    Zaten kısır değil miydi sence bu dilim
    Yirmi kelimelik baraka bir dildi kullanılan
    Yumurtlarken bir tavuk bile dilimden çok türetirdi
    Gak gık guk gıd gıdak biraz özgürce yumurtlasak gibisinden
    ……..
    sözlerim bölük pörçük dilim kanıyor
    kardeşlik harcını kimse karmıyor
    böylesi kardeşlik beni sarmıyor
    hangi kitaba sığar başıma kaktığın cıngar
    “serê golê nan û pîvaz”
    ne tûmbeleka te heye ne saz
    tu bûye kaz oxlî kaz (**2)

    ey deli Tayyar sen misin ortadaki hıyar
    Kürtün hobisi
    Türk’ün fobisi
    Rantın kobisi
    Avrupa’nın lobisi
    Çocukların sobisi
    Söylesene
    Ölümümü kurgulamaktan başka hayallin var mı
    en vahşetli yöntemlerle tarihte iz bırakarak
    varoluşun bir hataydı diyorsan
    tanrı katında hesaplaşalım mı
    ….
    unutma
    bu günün alaycıları
    yarının yalakalarıdır
    burada Allah yok
    peygamber izinde
    sorguların adaleti
    sorgucuların falakalarıdır
    kral soytarılığının asaleti
    sivri dillini ağzında taşır
    çaktırmadan diliyle kaşır
    muhalefet kitleleri ayaklandırır…
    kraldan çok kralcı olanları sallandırır
    ....
    ma tu çıma nabînî
    ma ronahiya te nîn e
    guhên te nabihîse ma
    ma dilê te kevir e (***3)

    Faşizm solculuk oynuyor
    Usulcacık
    İnsanlığı kirleterek
    Köhnemiş karanlığında
    Kanla sulayarak Demokrasi çınarını
    Ne denizlerin mirası ne aslanların yüreği
    Ne mazlumların ahı ne insanlığın inanı
    ne ustaların mahiri ne kayaların kaypağı
    ne Karadeniz de boğdurulan devrimcilerin yaktıkları meşale
    Anadolu zindanlarında ruhum uğruyor işgale
    Hiç bir şeyin yok mudur yarını
    Kurtarmak için günü
    Sırıtarak…
    Bir yıldızın keşfi bile yok sayılmakta
    Güneş balçıkla sıvanmakta tuvallerin sırıtan kahkahasıyla
    İnsanlık bilimsizlikten kaykılmakta
    Sosyoloji mosyoloji bahane
    Bir Türk dünyaya bedel
    Sence Bu çok mu şahane
    ey cinsellikten esinlenen sosyolojik orgazm
    sen dünyayı yakacaksın
    ….
    Bakmayın siz böyle çağırdığıma
    Keşke karanlığa bir kibrit çakabilsem
    Sözlerin havada gölgelendiği iklimlerde
    Donkişotlaşsam
    Zaferden zafere koşsam
    Buralarda Şairlikte hava
    Dizelerin içi kaynar yerinden fırlar durmuyor ki sanki cıva
    İnanmayın sözlerime sarılmayın dizlerime
    bakın gözlerimin içine orada gizlenmiş savaşların tarihçesi
    Tarihin aynasında buğulanan aşklar dans etmekte
    Düşünün aydın zekalardan üreyen bilimle
    Aklı başında bir Nuşi Revan adaletiyle
    Vicdani kalplerde demokratik bir kanaat ile
    Gökyüzünün maviliği kadar netlikle
    yağmurlar kadar bereketli bir özgürlükle
    İstersen yeni kavramlar türetelim
    Eskilerin gerekçeli polemiklerinden uzak
    Net olmalı yaşamın en insanı yanı…
    ….
    Anlamlar yitiyor diye İnsanlığımızda yitmeli ki
    Cennet bahçeleri yerine cehennemi önerelim


    ne dersiniz
    bugünkü ilk dersimiz
    “ne mutlu türküm diyene”
    demeyen hainlerden misiniz
    gerçeklik zaten hayaldi
    şairlerin türettiği en ince yalandı
    Fransız kaldık biz Fransız
    Fransız’dan daha Fransız
    devrimleri düşleyen
    Çırılçıplak bir tendim
    gelen çizdi giden çizdi
    Artık sınırlarla belirlenen bir küreydim
    Düşlerimin mistik kıyametini bunaklığımdan unuttum
    Yada çok sarhoşluğumdan kendimi şişelerde kuruttum
    Fıçılarca içmiş sarhoş bir Fransız sömürgesi gibiyim
    Anlayamayacağın gibi ben artık günah işliyorum…
    cehennem varken cennete yer kalmaz
    söylesene deli Tayyar’ın ruh ikizi
    hahahahahahahaha
    Ankara Bahtı kara Ankara
    El aleme olma makara
    Nede olsa bende bir taş koydum bu toprağa…
    Unutun mu yoksa balık hafızama güvenerek
    Sevincinden zil takıp oynayarak
    Göbekler atıp kudurarak
    Beyninde doruk duyuma ulaşarak
    Ne hakla kirletilir insan
    Ve yaşam ne hakla öldürülür
    Tanınmaz haldeyim….
    Zalimlerden çok çektim
    Yaşlı bir bunağın bastonunu araması gibi
    Yeni Nemrut’lar arıyorum
    Sizin için sustum şairler…
    Beyninizin en kıymık imgelerini konuşturun
    Dinozorların aşkı adına siz susmayın
    Acımak kör hançer gibi deşiyor yaralarımı
    İnsanlıkla yaşayın kin kusmayın
    Artık Şeytanı defedin ruhunuzun önyargılarından
    Komplekslerinizi şiirle yıkayın her imgesi bin cennet
    İnsanların yüreğinde umutlar büyütsün
    Beyninizin artçı depremlerinde sözcükleri sıralayın
    Tasfiye kalıplarını heykeltıraşın potalarında erittin
    Yeni yaratımların kardeşlik heykelini meydanlara dikin
    Gülümseyin
    Umutla aşkla
    İçten içe doluşun barışla
    Güzelliğin derinliğine varın
    İnsanı insanlığınızla karın
    Aşksız sevişmelerin kudurgan tafrası gibi bencil
    Erkekliğin alta kalan gizli yarası gibi aptalca…
    Kini büyütmeyin
    hiç bir vatan taşıyamaz
    Bin yılların hatırını anlarsak kimse bizi kaşıyamaz
    Yaşamı öldürüyoruz bilinçsizliğimizin karmaşasında
    Devingen değişimlerin en olumsuz ihaneti değil mi

    Güvercin kanatları yolunur mu hiç

    Bu dilimi eşek arısı soksun
    Bilimsel milimsel yoksun
    Kızıl tilkilerin soy tarihide
    Şilan a sevdalanan kelebeklerde
    Köyler de çeşme başlarındaki kızlar da yok
    Ormanların kızıl kıyametini gördün mü
    Alev alev küreyi bile ısıtmakta
    .....
    “Nake nake
    serî kire taki
    berî da simaki (****4)
    ….
    Yoksul bilincimde ne serüvenler yaşanmıştı…
    Karanlıkla kuşatılmış tüm günler yasaklanmıştı
    Her an yok edilirken yaşam dağların kuytularında hep üşüdüm…
    Sallanırdı dalları fırtınalarda özgürlük ağaçlarının
    Aklımda akıl donmakta
    vicdanların en adaletli adaletsizliği bedenimde yaşanmakta


    Yine yaramazlığım tuttu dilim haykırmakta
    Hiç acımadan anıları ektim bu tarih değil mi
    Yıldızlar tanıktır yalnızlığım değimliydi özgürlüğüm

    ey dünyadan kopuk şair
    kudurmuş Tahir
    boşuna mı öldü halkını seven mahir
    statukocu insan kaşır
    “kamyonlar kavun taşır”
    vagonlar paletli oyuncaklar
    oyuncakların üstüne kurulur toplar
    fitne fesat yüreklerle manşetlerde
    yazılan her dize benziyor yeni bir dine
    çatal uçlu okların vınlayan doğması
    köhnemiş ideolojilerin bilim teranesi
    timsahların yası zulümlerin kasrı
    şarlatanın foyası basının boyası
    en acımaz haliyle hançerlerin pası
    saplanır gökyüzünün mavi renklerine
    gri tonlar kuşatıyor barış serçelerinin cıvıltılarını
    sayrılı bir ömür sancılanır beynimin uslanmaz dilinde
    kanırtılmış yaram suskunum kuşkunum
    bir öyküdür tutturmuşum dağlarda yankılanır
    aşk dediğin yalnızlıksa acıyarak bilenir
    felç yemiş dilimin kemiksiz yalancılığı
    aptalca bakıverir fal-taşı gibi gözlerim
    kanırtılmış yaram suskunluğum yok oluşumdu
    aşkının tutanağıydı dudaklarına konan dudaklarım
    ruj izleriydi ölüm fermanımı imzalayan
    beni hiç bir zaman anlamadın ki sen
    yapraklar düşüyor çürür
    toprak kırılıyor üşür
    özümü var eden hamur
    yağmurla beslenir başlar hayat
    bu tutanaktır…
    çatık kaşlı suratlara rehindir

    emperyalizme biz bedel öderken…
    sen tek başına dünyaya bedelken
    kırk milyonlarca…
    mantar gibi yerden mi bitik birden

    bu kadar ucuz mu bayrak
    şovmenlerin ellerinde kirlenerek
    her bir şovmen bir vatan mı demek
    ne mutlu türüm demeyene hain demek
    ne hakla bana küfretmek
    hangi vicdana hangi adalete dayanarak
    hangi kitabın hangi ayetine sarılarak
    yazılıyor fetvalar okunuyor fermanlar
    rantlar yalanlar bahaneler talanlar
    Paralarına para katanlar…
    coğrafik kardeştik
    iklimsel aşktık
    .....
    ne mutlu kürdüm diyene demenle kürt olacaksan
    ben genlerimdeki kürtleri türkleştirecem

    analar anası toprak
    var mı senden başka sığınacak
    sen doğurdun canım sana feda olacak
    insan olan insan yalanlara kanmayacak
    bu toprakları tekeline aldığını sananlar yakacak
    acımadan vicdansızca kör sağır bir ihanetle
    adaleti olan cehennemleri aratacak
    kaçıncı orgazmın isteklerinin doymaz iştahıyla
    bir dilli ırmaklara bırakarak yok edemezsin
    dilin önemini çok iyi bilensin
    yok oluşumu yok sayarak beceremezsin
    neden peki bilimden ürkersin
    ben yoksun dedim mi senin gerçekliğine
    ki gerçekliğimi hazmedemezsin
    hangi mantıkla açıklanır renklerimiz
    burası kadim aşkların toprağı
    bin yıllık kadim bir aşk yaşanmakta
    kitap gibidir çarpar adamı
    damdan düşersin
    haraptır halin
    hallaç pamuğuna dönmüş yüreğin
    kendini aklayamamakta
    alaylarınızla ne kadar asilsiniz
    kainata sahiplenen şaşkın delisiniz
    tek başınıza dünyaya bedelsiniz
    ben kökü kanlı Anadolu da
    her bahar topraktan fışkıran kardelen
    bulutlarda yağmurla doğan özgürlük
    ve uçurtması vurulan çocuk iken
    ağzınla kuş tutsam
    ağzım değildi dersiniz
    neden böylesiniz
    ey uluyan kurtlar takımı
    kanla mı beslenirsiniz
    kasırgalar kopuyor
    neden tıraşsız gezersiniz
    siz beyefendisiniz
    çöpte ekmek toplarken beyaz sakallı ihtiyar
    utanç duymazsınız
    elleriniz kanlı
    elleriniz kirli
    derinden gelirsiniz
    gıdanız kan
    al bayrakla gizlersiniz
    işiniz bu
    demokrasi tekerleğini çomaklarsınız
    bir dakika bile sabretmezsiniz
    siyaset cambazısınız
    her cambaz bir ipte oynarken
    sizler kırk ipte
    literatürlerde
    alt üst olur bilimsel normlar
    partilerin kar hesabındayız
    bu böyle gerekir sevgili halkım
    bu benim özel mask’ım
    ironik lirik duyguların ihaneti
    simetrik kafaların fetişisti
    erken gelen bahar gibiydi muhtıra
    erken açıldı sinemalar bahara durdu papatyalar
    bu sezon maskeli balo filmleri furyası
    sanat yeni kavramlar aramakta
    bilim yeni tezlerin teorisini yazmakta
    tez
    antitez
    sentez mi olmalı
    sentez
    anti tez
    tez mi olmalı
    hesabı yapmakta
    solculuk faşizm oynuyor
    sandıklara yeni filmler aramakta
    Kürt aklımla Türk olayım
    Maksat Genlerime inat olsun
    Bu zihniyetle bu ülke bölünecek
    Sansürledim kendimi noktalarla…………
    bölücüysek biz bölmedik karpuzu
    su kenarında toplardık yarpuzu
    karnımız doysun diye umurunda mı
    kimyasal bomba atıklarıyla
    ne sağlam bir el kaldı ne bir köz
    elimizde sadece kalan bu iki söz
    oda öz be öz
    acılardan kanayan iki göz
    birazda bizde kabahat
    hep ararız ayrıcalıklı bir şatafat
    şatafat bulamayınca eyvah! ! !
    başlar yalanlı naralar
    önümüze geleni karalar
    gemilerin konakladığı
    ak süt liman biziz…
    ey
    sol
    kol
    hani o evrensel yol
    devrimin dinamiği
    dilinin kılarını cımbızlamak mı
    biliyorum hem de çok biliyorum
    sanırsın böyle yaranırsın korkulara
    hiç bakma sağına soluna
    sevgilindir gir faşizmin koluna

    senin yaptığın sanat
    benim tavukçudan aldığım kanat
    film çevir Amerika’yı devir
    Amerikanın şahsında
    Bir sağa bir sola Evir çevir
    Yorulmazsın geviş getir
    İstersen biraz zihnini kanat
    Kirlenmiş mi kan
    Ah vatan kendine Kerkük kat
    Kan tacirleri
    İhanet yalanları…
    ölen gençler
    meydan kahramanları...
    ….
    Zincire vuruldu dilimde şiirleşen her çiçek
    Şiirine daha ne zaman girecek
    Tanrıdan ilham geldi bana
    Herkes beni peygamber bilecek
    Bu bir gerçek
    bu ülkeyi bu zihniyet bölecek
    şiirinde yok o çiçek
    romanında
    biliminde
    sanatında
    filminde
    argo kabadayılık dilinde bile
    her şeyin sende
    kendi evreninde
    dilin zehirli orkide
    kimse gizlemesin yüzünü
    maskeler düştü
    ne çirkin bir surat
    ……….
    ben yokum şiirinizde
    sevdam yok
    aşkım yok
    hep sen
    vatan sen
    insan sen
    kahraman sen
    sap gibi ortadayken yok sayılan milyonlarca ben
    neden…………..neden……neden
    bu ülkeyi ille böleceksin sen
    tanrıdan alırım ilhamı
    burası
    Lazların lirik şarkısı
    kuşların kızıl deltası
    Munzurun doğal harikası
    İnsanlığın Mezopotamya’sı
    Anadolu yum bir ben bilirim
    Tüm tanrılar burada savaştı
    Bütün nehirler halkların Gözyaşlarından oluştu
    ...........
    ..........
    Açıklamalar:
    fırıncı bana türkçe bir ekmek ver(*1)
    ...
    gölbaşı soğan ekmek ne dümbeleğin var nede saz sen olmuşsun kaz oğlu kaz(** 2)
    ....
    sen neden görmüyorsun/gözlerin yok mu/kulakların sağır mı/ yüreğin taş mı (***3)


    Nake nake başını pencereye sok
    sımaktan tarafa bak (****4)

    Ah can yüreğim bülbülüm çığlığın niçindir (*****5)

    Kürtçe Çeviriler: Azad

    Cevap Yaz
  • Ali Turalı
    Ali Turalı 09.06.2007 - 23:22

    Üç Fidana Ağıt

    Gemerek, Şarkışla, Pınarbaşı’n da
    Çevirmişler yoldaşların yolunu
    Daha açılmadan, bir gonca iken
    Soldurdular Hüseyin’in gülünü

    Faşist güçler pusu kurmuş yollara
    Generaller asker salmış dağlara
    Şarkışla dan ihbar gitmiş ağlara
    Bağladılar Deniz’imin kolunu

    Dört bir yandan Gemerek’i sarmışlar
    Can yoldaşı sığınakta görmüşler
    Kahpe eller arkasından vurmuşlar
    Felç etmeye Yusuf’umun solunu

    Namert kurşunuyla sol felç olur mu?
    Deniz, Yusuf Hüseyin de ölür mü?
    Kul Sefili bu kan yerde kalır mı?
    Alacağız yoldaşların kanını…!

    Kul Sefili

    Cevap Yaz
  • Ali Turalı
    Ali Turalı 09.06.2007 - 23:17

    ANKARA DA DENİZ ÇOK

    Denizler, Denizler, bizim Denizler
    Dalgaları dağlar aşar Denizler
    Ankara da kaldı o günden izler
    Devrim cephesine koşar Denizler

    Denizler, Yusuflar, ölmez kardaşım
    Hüseyin İnana fedadır başım
    Ankara da yaşar Deniz yoldaşım
    Hücreden dışarı taşar Denizler

    Anlamaz bunu da beyni küçükler
    Bilmeden saldırır aklı kaçıklar
    Ankara da nice yiğit Deniz var
    Devrim için “ölür” coşar Denizler

    Kul Sefili yoldan döner mi? Geri
    Kurşunu yese de gider ileri
    Ölür mü Yoldaşım devrim Erleri
    Milyon, milyon doğar yaşar Denizler

    KUL SEFİLİ
    09-06-2007

    Cevap Yaz
  • Yusuf Ter
    Yusuf Ter 09.06.2007 - 13:31

    YOLUMUZ DEVRİM YOLUDUR


    Bu davada kararlıyız
    Yolumuz devrim yoludur
    Darbe yemiş yaralıyız
    Yolumuz devrim yoludur

    Halkın kardeşliği olsun
    Şu halkımız huzur bulsun
    Yiğit olan katılsın gelsin
    Yolumuz devrim yoludur

    Daim halkın yanındayız
    Halk nerede o yandayız
    Irkçılık yok biz öndeyiz
    Yolumuz devrim yoludur

    Dileniz dilsiz hastamız
    Nazım dır şair ustamız
    Odur bu gönül postamız
    Yolumuz devrim yoludur

    Kızıldere kan emende
    Denizler ipe gidende
    Devrim bir şafak atan da
    Yolumuz devrim yoludur

    Pir Sultan zindanlarda
    Sivas Maraş Corumlar da
    Alev alev madımakta
    Yolumuz devrim yoludur

    Yusuf Ter

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 41 tane yorum bulunmakta