O,ötekileştirmedi hiçbir zaman!
Çünkü yaşam felsefesinde böyle bir madde yoktu.
1938’de sonsuzluğa yürürken yüzyılların gerçeğinden arınmış Genç Cumhuriyet’i bırakıp gitti.
Saltça
‘’….
Beni hatırlayınız.’’
Diyerek…
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu da bize kapak olsun.
Sevgiye, saygıya vefaya verdiğiniz değerlerinize sağlık.
Sayın Arslan eksik olmayın sizler gibi şuurlu insanlar, bilerek bilinçle; hayatı gelmiş geçmiş olayları ile muhteşem tarihi şahsiyetleri, genciyle yaşlısıyla şehidi, gazisiyle bu memleketi sevip koruyanları ancak sizler unutturmayacaksınız teşekkürler can arkadaşım.
Atatürksüz bu güzelim ülke; bu tarih bu halk, cumhuriyetsiz türkiye düşünülemez!
Ne mutlu bize ki bütün dünyanın hayran olduğu böyle bir önderimiz oldu sağlıklı beyinler onun sağlıklı fikirleri sayesinde oluştu!!
Bilgelği ve erdemiyle tevazusuna karşılık muhteşem bir kişilik olan atatürkümüzle iftihar ediyoruz.
Zaten onu sevmeyen yok sadece ona olan sevgilerini dile getirmekte zorlananlar ve
fitne fucur insanların engelleri var.
Hoşça kalın iyi haftalar dileklerimle sevgi ve selamlar gönderiyorum.
Unutmadık, unutturmayacağız .Anlamlı ve güzeldi.Saygılarımla.
Medeniyeti/çağdaşlığı 'algılayış' farklılığı, elbette yaşam biçimlerinden etkileniyor… Yaşamı kabullenişte 'doğaüstü güçlere dayanma zayıflığı', teslimiyete varan bir ilkellik içinde salt 'öteki dünya' ile yetinmeyi beraberinde getiriyor ve bu amaçla yapılan telkinlerin etkisinde kalmak; zayıf, iradesiz bir kimlik çıkarıyor ortaya...
Bu kimliği benimseyip içselleştirenler; her zaman 'mutlak bir güce' gereksinim duyarlar... Toplumcu, çoğulcu, fikir ve düşünce özgürlüğünün hayat bulacağı sistemler; bu tür kişilerin kabulleneceği sistemler değildir... Yani, cumhuriyet/ demokrasi, ulusal egemenlik gibi kavramlar, bu tür insanların umurlarında bile değildir... Umurlarında olmamaları için, sürekli baskı altında tutulurlar, beyinleri sıkça yıkanırlar...
Geçmişi, 15.yüzyıla dayanan bir dinsel kabulün ürünüdürler, bu tür kişiler... Bana göre; İslamiyet’i Türk Kültürü ile harmanlayan anlayışın dışına itildikleri için böyledirler...
İmam Maturidi ve O'nun etkisinde gelişen Yesevilik/Alperenlik/Ahilik geleneği; doğası gereği hem 'demokratik, hem de laik' bir yapıyı özünde barındırır... Bu anlayış, Horasan kökenlidir ve tamamen 'Türk İslam' çizgisidir... Anadolu'yu hoşgörüyle, ilim ve irfanla fethedip, imar eden anlayış budur... Mektep ve medreselerde 'pozitif bilimle İslamı yan yana' getirenler, onlardır...
Onlar; Yunus'la, Mevlana ile, Hacı Bektaş'la, Ahi Evran'la, Hacı Bayram-ı Veli ile Anadolu'yu ışıklandırdılar... Birlik ve bütünlüğü sağladılar... Kimsenin inancıyla, diliyle, ırkıyla uğraşmadılar... Ne zaman ki, Arap kökenli Eşarilik Anadolu'ya sızdı... Mezhepsel çatışmalar ve ayrışmalar körüklendi... Yavuz Selim'e 'YANLIŞ HEDEFLER' gösterildi... Safaviler'le çatışmalar, ardından Memlüklü Devleti ile başlayan ve Mısır'ın fethi ile sonuçlanan savaşlar yaşandı... Ve halifelik Osmanlı'ya geçti... İşte o andan itibaren Maturidilik etkisini kaybetti, Eşarilik 'SARAYA HAKİM OLDU...'
Artık; Horasan'dan, Orta Asya'dan getirdiğimiz kültürel doku ve inanç sistemi, sadece halkımız arasında yaşamaya başladı. Bu nedenle, saray ve merkezi otorite ile geniş halk yığınları karşı karşıya geldi, isyanlar/çatışmalar çıktı, katliamlar yapıldı…
Kendi ellerimizle 'KAYNAĞIMIZI' kuruttuk... Yabancılaştık... Kültürümüz, edebiyatımız Arap ve Fars etkisine girdi... Saray dili, 'OSMANLICA' adı verilen ve üç dilin karışımından oluşan bir dil oldu... Devlet ve vatandaş, birbirini anlayamaz hale geldi!
Bir toplumda 'özüne yabancılaşma' başlarsa, giderek benliğini kaybeder.. Özgüvenini yitirir... Taklitçilik, dışarıdan gelenin makbule geçmesi kaçınılmaz olur... Kültürde ve inançta başlayan yabancılaşma, giderek iktisadi, mali, üretim ilişkileri alanlarına yayılır...
Osmanlı'nın çöküşü, ardından gelen işgaller boşuna değildir... Neden/sonuç ilişkisini kuranlar; yozlaşmanın, yabancılaşmanın kaynağına inmek zorundadırlar... Yapay tedbirlerle ayağa kalkmak, asla mümkün değildir...
İşte Büyük Önder Atatürk; 'KAYNAĞA İNEBİLMİŞ TEK DEVLET ADAMIDIR' Osmanlı'dan bu yana... Neleri ilke olarak koymuş, hangi kurumları ihdas etmiş, sözlerinde ve düşüncelerinde sürekli hangi konularda bizleri uyarmış, çok ama çok iyi irdelenmelidir...
İşte o zaman görülecektir ki; bugünkü düşmanları 'YÜZYILLARIN ARTIKLARIDIR!' İnançta Arap mistisizmini, kültürde 'YABANCI HAYRANLIĞINI', siyasette 'TESLİMİYETÇİLİĞİ' dün kimler istediyse, bugünküler, onların devamıdır!
Bizler; bu teşhiste birleşmedikçe... Kaynağa/öze inmedikçe... Neden/sonuç ilişkisini doğru temele oturtmadıkça, işimiz zordur...
Değişik düşünce sistemlerine ilgi duyabiliriz... Dünya görüşümüz, siyasi düşüncelerimiz farklı olabilir... Evrensel kültürden ve gelişmelerden etkilenebiliriz, bir senteze ulaşabiliriz... Ve kabul edilmelidir ki, hiçbir sistem mükemmel değildir, dışarıdan/evrensel birikimden elbette etkilenecektir, çağın gelişmelerine uygun yenileşmeler olacaktır…
Ama bu demek değildir ki, 'özden kopularak' ve tamamen 'ithal edilerek' aynen uygulanacaktır... İşte; bizleri açmaza götüren, bu noktadır sanıyorum...
Ve inanıyorum ki Atatürk; çağın modern düşünceleri ile, Türk Kültürünü, devlet geleneğini, Türk'ün İslamı yaşama biçimini 'bir potada eriterek/ harmanlayarak' yeni bir devlet kurmuş, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini bu düşüncelerin ışığında atmıştır...
Bizlere düşen; ortak noktalarda güçbirliği yapmak, tali çelişkileri mümkün olduğunca ertelemek, öncelikle Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetimize sahip çıkmaktır...
Işığımız; Büyük Önder'in şu sözü olmalıdır... 'VATAN MEVZUUBAHİS İSE, GERİSİ TEFERRUATTIR...'
Dostum arslan; yazını okumuştum... Ama kapsamlı bir eklemeyi/değerlendirmeyi de kafama koymuştum... Gecikmemi, böyle bir fırsatı yakalayamamış olmama bağlayın, lütfen...
Özlü, içten ve 'ortak duygularımızı' yansıtan yazın için teşekkür eder, her şart ve koşulda Ulu Önder Atatürk'ün izinde olacağımı, kurduğu cumhuriyeti ve dayandığı ilkeleri sonsuza kadar koruyacağımı, bu uğurda üstüme düşen hiçbir sorumluluktan asla kaçınmayacağımı bilmeni isterim...
Sevgiyle, saygıyla, dostlukla...........
Her ne olursa olsun yaşamaya devam edecek. mezarını taş yığını altında bıraksalar bile gönlümüzde hep yeri olacak. saygılar üstad.
Ne yazık, tarihe bir utanç olarak not düşülecek 2011 29 Ekim tarihi.Geçersiz bir gerekçeyle kutlanmayan Cumhuriyet bayramı olarak.Bunun hesabını sadece ötekiler vermeyecek. Elbette bizlerden de hesap soracak tarih, yeterince dik duramadığımız için...Utanıyorum Atam, hem de çok....
Güzel ve anlamlı bir paylaşımdı. gönülden kutluyorum..kaleminiz daim olsunTebrikler.
Güzel şiirinizi duygulanarak okudum sevgili üstadım..
O güzel yurtsever yüreğiniz hiç susmasın dileklerimle canı gönülden tebrik ediyorum hep doğrulardan yana yazan kaleminizi..
Saygı ve Selamlarımla..
Hüseyin Çubuk
Ne yazık ki Atatürkü kimse yeterince anlayamamış.
Daha kaç nesil üstünkörü bakacak olaylara yazıklar olsun.
Her şeye bir kulp takmak isteyenler, görebilseler ellerindeki değerlerin kıymetini bilecekler belki ama, umarım geç kalınmaz.
Sevginize, aklı seliminize sağlık sayın Arslan Allah sizin gibileri eksik etmesin bu ülkeden teşekkürler iyi ki varsınız...
Çok değerli şiir dostu, Köy Enstitüsü mezunu ve Atatürkçü bir öğretmenin kızı olarak yazdığınız her satır içimi nasıl acıttı, gözümden nasıl yaş akıttı anlatamam size. Az ama öz satırlarda sayfalara sığamayacak kadar çok değerli düşünceler anlatmışsınız...Sağ olun, var olun...Bizler ne Atatürk'ü ne Cumhuriyet' ne de hiçbir ilkeyi unutmayacağız, gücümüz, düşüncemizin yüceliği bunu gerektirir...Herkes bilmeli ki; alınan her nefes Cumhuriyet sayesindedir...ÖLMEYECEK, ÖLDÜRÜLMEYECEK...Nice güzel günlere...
Sevgili Savanlarda'nın dediği gibi, bu ülke de köy enstütüleri kapatıldı,üretenlerimiz susturuldu, düşünenlerimiz yargılandı...Ama içimizdeki umudu hiç yitirmedik ve Cumhuriyetin aydınlığına sığındık hep.Bundan sonra da bu böyle olacak.Karanlığı düşünüp korkması gereken bizler değiliz sevgili üstadım, ötekiler...Çünkü biz her şekilde direnmesini bilenlerdeniz.Bakalım kendi karanlıklarında boğulmaya başladıklarında ne yapacaklar? Bir Atatürk daha gelip onları kurtaracak sanıyorlarsa yanılıyorlar...Yazılacak çok şeyler var aslında, bu konu da hepimiz o kadar çok doluyuz ki...Sayfanızdan ayrılırken, Cumhuriyetçi ve aydın kişiliğinize ve vefanıza teşekkürü borç bilirim...Yüreğiniz ve kaleminiz var olsun Sayın Arslan, esen kalın efendim...saygıyla...
Bu şiir ile ilgili 58 tane yorum bulunmakta