23 Ocak 2011, 09:51
Mustafa TIĞLI diye bir öğretmenimiz vardı. Bizim köyde 1964-1969 yılları arasında 5 yıl falan görev yaptı. İskilip'in içindendi. (Hasan Şen ve ben sınıfta dersleri en iyi olan kişilerdik. Hasan'la sürekli yarış halinde olurduk. Mustafa Tığlı "Hasan'la Sükut okuyup ileride bana mektup gönderecekler" derdi ama gönderemedik, ihmal ettik. Mektup yazamadık ama telefonla görüşme imkanımız oldu. İlkokul 1-2-3. sınıfları O'nda okuduk; sonra O, köyden tayin oldu.)
İyi bir öğretmendi, çok disiplinliydi, soba demiriyle döverdi valla. Uzun bir çubuğu vardı, sıraların arasından ta öbür taraftakinin kafasına vururdu. Zavallı Mahir’i çok döverdi (Mahir'den helallık alması lazım-Mehmet İpek'in lafı). İyi de öğretirdi hani.
Gökçe’nin Mehmet (Mehmet İPEK)’le Vehbi’nin Nori (Nurettin Şen) anlatıyor:
Sen altınsın ben tunç muyum?
Aynı vardan var olmuşuz
Sen gümüşsün ben saç mıyım?
Ne var ise sende bende
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta