Çıktım, her zamankinden biraz daha geç, ama aynı biçimde
aynı yolu takip edip, yılların verdiği alışkanlıkla aynı otobüse bindim.
yeniden yollara düştüm,
bu kez de ne uzağa gidiyordum, ne yakına
hayat böyle geçiyor, geçiyordu
Yolun birinde, şikayet etme lüksü mevzu bahis değilken
sorular sordum, sorular, içimde beni sorgulayan soruları sordum
yangın gibi yayılan sorular yankı yankı büyüdüler benliğimde
dağıldılar, yaşlı bir ağacın tohumlarının dallarından saçılması gibi uzak ufuklara...
Gel zaman, git zaman,
yaşamanın işten olmadığı günlerde
soruların benliğimde açtığı kara delikle tutnmaya çalışırken yapay gerçekliklere toplumun yüzü suretinde,
ani olmayan bir süreçte cevaplar can buldular,
yanıtladılar ilkel sorularımı.
kopup gidermiş gibi bir göktaşından karanlığa doğru, gölgelerine karıştım insanların.
-kapı açılmıştı da, içeri rüzgar girmişti-
-rügar girmişti de içeri, hüzün getirmişti.-
-hüzünle solmuştu yüzü insanlığın-
-insanlık ceviz kabuğuna sığdırmıştı benliğini ve varlığını-
-varlığından geri kalan posasıyla da toplumu yaratmıştı...-
Açık kapılardan rüzgar girince, ürperdim
birinden geçtim, içeri mi girdim, dışarı mı çıktım?
orada yalnız toplum dışılık, orada yalnız yalınlık.
Kayıt Tarihi : 3.4.2005 01:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!