Eskiden her hafta
Çıkardım yolculuğa
Hep aynı yolda
Geçtiğim yol üzerinde
Deprem geçirmiş
Köyler, kasabalar vardı
Birkaç köy yıkılmış
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Devamını Oku
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
kurtuluş savaşımız iyi çabuk bitti.. lakin.. KURULUŞ savaşımız bir türlü bitmek bilmiyor değil mi.. selamlar muhabbetler..
OLUMLU YAKLAŞIMLARLA YAPICI TAVIRLARLA YAZDIĞINIZ ŞİİRLER KIŞİLİĞİNİZİ YANSITMAKTADIR ŞEREF DUYARIM DÜŞÜNCELERİNİZDEN
baştan sona ustalık..................
saygılar
Yaşam gerçeğini çok anlamlı bir biçimde ifade etmişsiniz.Kutlarım Sayın Mehmet Çoban.
Mürsel Adıgüzel
Şiirde anlatılan olayları zaman, mekan ve kişi kaydırması yaparak istediğimiz zemine oturtabiliriz; bir ülkeye, topluma, kişiye...
Olayların özü,yapılan değişiklikten sonra kendini daha iyi gösterecektir. Bir ülkenin deprem yaşaması, örneğin. Mecazi anlamda bir deprem düşünün. Her şeyin yerle yeksan olduğu bir ülke. Yeniden yapılanma çalışmalarına o ülkenin nasıl ve ne kadar katılacağını belirleyen bileşenleri düşünün.
Bu boyuttan bakıldığında; açık, seçik, içten ama derin bir anlatım.
Mehmet Bey'i kutlarım. Çünkü; bıkmadan, usanmadan ve yorulmadan yazmaya devam ediyor. Anlatmaya devam ediyor. Yaşanan veya yaşanması olası 'mecazi' depremleri dillendirmeye devam ediyor.
Siz, 'yol'a devam edin.
Saygılarımla.
Her daim yazın azizim :) Hep böyle güzel şeyler çıkıyor kaleminizden :)
Eyvallah yine güzel bir çalışma ile satırları gergef gibi işlemişsin her yanımız yara be üstad doğru olan bir şeyimiz kalmadı ki nereye elimizi atsak onu güzelleştirmedikte kendimize benzettik oysa şu anda kendimizin neye benzediği ise,hiç sorma içler acısı. Yüreğine sağlık ve değerli gönül dostum yüreğine tebrikler.
Selamlarımla
Muhabbetle kal
AHMET AKKOYUN
Kültürel yozlaşma sosyal erozyon ve toplumsal metamorfoz;
Kültür dediğimiz 'şey' insanın müşterek mirasıdır. İnsan, yani dün, bu gün, yarın. Milletler, dil, din, tarih ve folklor ile medeniyetteki yerini alır. Bireylerin kök salabilmesi için, toplumsallaşabilmesi için, geçmişlerinden, kültürlerinden haberdar olmaları lazım. Kültür dediğimiz olgu, geçmişten günümüze ve bu günden geleceğe bağlantı olan köprüler bütünüdür. Süreklilik arzeden değerler bütünüdür. Kültürler de halklar gibi, doğar, gelişir, büyür. Bu evreleri yaşayan kültürler zaman zaman geçirdikleri evrimlerde doğal seleksiyonlara aykırı mutasyonlar yaşar; yaralnıp erozyona uğrar.
Evrensel süreç içerisinde, yeniyi alıp gelişme çabası içerisine giren kültürler farklı kültürlerden etkilenerek, değişimler yaşar, kimi zaman bu değişimler olumlu, kimi zamanda alt yapısız değişimler olumsuz sonuçlar doğurur. Günümüzde kültürden kültüre, ülkeden ülkeye, şehirden şehire kültürel aktarımlar yaşanır ve yayılma hızlı bir şekilde gelişir. Bu hıza ayak uyduramayan bazı kültürler - ki bunlar yerel, dini ve etik gibi bir toplumun temel dinamiğini oluşturan etmenlerdir- hızlı ve negatif bir değişiklik sürecine girer ve yok olmakla karşı karşıya kalırlar. Kabul edelim ki kültürler duragan değildir, değişir, gelişir yok olur zamanla ancak, herkes üzerine düşeni yapmadığı zaman olumsuz değişiklikler yaşayan kültürler aynı zamanda o halkın da sonu olur. Kültürel değişimle karşı karşıya kalan ya da majinalleşme sürecine giren kültürlerin titiz çalışmalarla, samimiyetle ve tarihi gönül bağlarıyla korunması lazım.
Günümüzde kent-köy kültürü gelişen teknoloji sayesinde dünyanın farklı kültürleriyle tanışma ve kaynaşma imkanı buluyor. Basın yayın gibi elenalar da bir kültüre etki eden ciddi anlamda değiştirebilen elemanlardır. Bu elemanların sosyal kimliğin oluşmasında ne kadar etkili olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Yayımcı ve yayılmacı anlayış yerel kimlikleri ve kültürleri etkilemekle kalmayıp, unutturuyor diğer yandan da sanayi ve teknikte ilerlemiş kültürlerin güncellenmesini sağlıyor ve zayıf kimlikli kültürlerin içini boşaltarakj onlara kültür ve kimlik olmayı sağlıyor. Dünyanın küçülen sınırı ve oluşan sermaye piyasaları da elbette kültürün yoazlaşmasında ve yok olmasında etkilidir. İletişim ve finansman gücünü elinde bulunduran kültürler baskın duruma geçip her alanda faaliyet göstermektedirler. Bütün bunlar olurken köylülüğün ve köy kavramlarının ortadan kalktığını görüyoruz. Önce metropollere göç eden topluluklar, şehre sorunlarını da taşıyarak bir varoş kültürü oluşturur ardından kent kültürü altında ezilip o kimliğe bürünürler..
Bu konuyu ne kadar irdelerseniz o kadar çok içinden çıkılmaz bir yola ulaşırsınız, elbette ki halkbilimcilerin sosyologların ve bu işin uzmanlarının titiz çalışmalar yapmaları ve halk kültürünün evrensel bir miras olduğunu hatırlatmaları lazım. Sizin gibi bilgili insanların bunu hatırlatıp bu yozlaşmanın önüne geçilmesine katkıda bulunması lazım, sizi okuyanların bunlardan ders çıkarması lazım...ve saire.
Hülasa; doğanın geçirmek zorunda olduğu evrimlerin bilincinde olup, bunlardan minimum etkilenmeyle kutulma yolları aranmalıdır. Toplumlar siyasi, ictimai, dini ve ananevi değerlerinin popüler kültürler tarafından ezilmesine izin vermemelidirler. Bir fidan mı dikmek gerekiyor; dikmeliyiz..!!
Selam ve saygıyla Ağabey..
Üstadım kutluyorum.
Hikayenin akışı ve vurgulunan konular önemli. Olmak kavgasının temelinde yatan hastalıklar sırıtıyor hikayenin özünde. Ortaya çıkaran kaleminizi alkışlıyorum. Tebrikler.
'Yarın öleceğini bilsen de bir fidan dik....' Harikasın Üstadım
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta