I
Hüznüm; süngülü yalnızlıklara itilmiş bir Dersim gecesi,
açlığım; bir deri bir kemik,
sabrım; altı aylık unutulmuşluğuyla bir Bahçesaray'lı
ve korkum; yollarına sinmiş bir çakal
ya gidenler evin yolunu bir daha bulamazsa Anerka!
geçitlerinde yasaklanmış mevsim hatıralarıyla
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Hiç alakası yok. Tunceli'ye ısrarla Dersim diyen biri ne Atatürk'e ne ülkeye saygısı vardır. Şair, bölücü isteklerini açıkça anlatmaya çekinmiş nedense!
Çok imalarla anlatmaya kalkınca da ne dediği anlaşılmaz bir şey çıkmış.
Yar ime söylemeyin uykusuz kaldığımı geceleri.
Söylemeyin gece karanlığından da kara düşlerimi .
Bilmesin susuz kaldı da çatladı sansın dudaklarım.
Susturulmuş hecelerimi duymasın içimdeki.
Başkalarını rahat ettirirken bana diken olan yatağım.
Belki de yalan uykularımdır sebebi.
karanlığım sabaha kavuşmazsa.
Ölüm soğuğu çökerse tenime.
Örtün üstümü açık kalmasın ellerim .
Sevdiğimin son gizli hatırasını üşümesin.
Vefasızların buzu buğu olmasın gözlerine.
Görmek istemem ışık olan gözlerinde nem.
İstediğim bugünü dünden çaldılar .
Hayalini teselli bıraktım içime.
Ocağında Aş olup pişemezsem sevgisiyle.
Soğuk tenim aş olsun nefsine.
Öfkesi tadı tuzu olsun pişirsin hayalini.
Doysun kızgınlığı düşündürmesin geceleri.
İyi bir hece olup düşemezsem dilinden.
Artık ne gelir elimden af dilerim gençliğimizden.
benimde şiirlerim okunsun...
Bence Sen De Şimdi Herkes Gibisin
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan ruhuma sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin
Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin
Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence artık sen de şimdi herkes gibisin
Gönlümle gönlümle başbaşa düşündüm demin
Artık bir sihirsiz nefes gibisin
Şimdi taa içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Maziye karışıp sevda yeminim
Bir anda unuttum seni eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin
Nazım Hikmet
Nazım şiirleri bunun gibi akıcı, anlaşılır
Kaleminiz kavi olsun nice şiirlere..
Kıymetli şair yoğun duygularını etkili ve renkli betimlemelerle bezemiş. Güne asılan güzel şirinden dolayı tebrik ederim. Seçici kurula da teşekkürler.
Hiç sorun değil. Ben her zaman "Kral çıplak" diyen çocuğun ruhunu taşıyorum.
Güzele güzel demeyi de bilirim anlamadığım anlamsız bir yazıya da "anlaşılmaz" diyebilirim. Ben zaten ne anladıklarını sorduğumda cevap alabileceğimi de düşünmüyorum.
Her satırda ben bile takıldım.
Bir satırı anlamayınca diğer satıra geçemedim. İyi resim iyi şiir iyi roman... kimsenin anlamadığı şeyler yaratıp, sonra onların kendisini geri zekalı hissetmelerine sebep olmak değildir. En anlaşılır dil kullanmak akıcılığı anlaşılırlığı arttırır.
Sürekli imgeler kullanıp laf salatası yapıp deli saçması düz metinleri hepimiz yaparız.
Çok da zor değil.
Şairin ne dediğine hiç bakmadan, baksa bile dediklerinin manasını bilmeden, durmadan beğeni bırakanlar neyin yorumcusu acaba Hülya hanım? Bunlar, ya manadan bi-haber şakşakçı güruhu ya da, şiirin şuur demek olduğunu bilmeyen "Laf olsun torba dolsun" felsefesini benimseyen bi-şuur sözde şairler topluluğudur. Eğer bunlara muhalefet ederseniz şimdi burada yaptıkları gibi sizi yargısız infaza tabi tutarak hemen linç etmeye kalkarlar.
Hiç sorun değil. Ben her zaman "Kral çıplak" diyen çocuğun ruhunu taşıyorum.
Güzele güzel demeyi de bilirim anlamadığım anlamsız bir yazıya da "anlaşılmaz" diyebilirim. Ben zaten ne anladıklarını sorduğumda cevap alabileceğimi de düşünmüyorum.
Her satırda ben bile takıldım.
Bir satırı anlamayınca diğer satıra geçemedim. İyi resim iyi şiir iyi roman... kimsenin anlamadığı şeyler yaratıp, sonra onların kendisini geri zekalı hissetmelerine sebep olmak değildir. En anlaşılır dil kullanmak akıcılığı anlaşılırlığı arttırır.
Sürekli imgeler kullanıp laf salatası yapıp deli saçması düz metinleri hepimiz yaparız.
Çok da zor değil.
gözlerinin felsefe ile anlaştığını
ve bir ben bildim
Platon'un gözlerine ne denli yakıştığını...
Şair burada ne anlatıyor?
Anlayan biri bana anlatabilir mi?
Şairin ne dediğine hiç bakmadan, baksa bile dediklerinin manasını bilmeden, durmadan beğeni bırakanlar neyin yorumcusu acaba Hülya hanım? Bunlar, ya manadan bi-haber şakşakçı güruhu ya da, şiirin şuur demek olduğunu bilmeyen "Laf olsun torba dolsun" felsefesini benimseyen bi-şuur sözde şairler topluluğudur. Eğer bunlara muhalefet ederseniz şimdi burada yaptıkları gibi sizi yargısız infaza tabi tutarak hemen linç etmeye kalkarlar.
Şiir değil destan gibi oku oku bitmiyor
Bu şiir ile ilgili 96 tane yorum bulunmakta