Anayasalar eğer bütün toplumsal katmanları temsil etmezlerse o ülkede gerçek anlamda barış ve istikrarın olmayacağı kesindir.bu nedenle eğer bir anayasa değiştirilecekse toplumun bütün kesimlerine hitap edebilen bir değişikliğin olması gerekiyor. eğer yapılan anayasal değişiklikler eğer belli bir siyasi ve belli bir ideolojinin siyasi ve dünya görüşüne göre yapılırsa bu toplumsal barışı getirmez, aksine ülkeyi bölünme riskiyle karşı karşıya getirir, anayasayı değişen siyasi partiler akp ve mhp dir. yane diğer siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin. odaların, üniversitelerin, hukukçuların hiçbir tüzel kuruluşun görüş ve düşünceleri alınmadan, sadece akp ve mhp nin siyasi emellerine ve ideolojilerinin doğrultusunda yapılan bir anayasa değişikliğidir. yapılan bu anayasa değişikliğinde ben kendimi bulamıyorum.
ben türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak, bir alevi olarak, bir kürt olarak, bir solcu, bir demokrat ve devrimci olarak kendimi bulamıyorum
Sadece yapılan bu anayasa değişikliğiyle değil normalinde 12 eylül askeri darbenin topluma dayattığı baskıcı dikta anayasasıda zaten toplumsal barışı sağlayamamıştı. 12 eylül askeri darbenin topluma zorla dayattığı baskıcı anayasasından sonra terör olaylarının alıp başını gittiğini durdurulamadığı bir gerçektir. türkiyeyi daha demokrat daha özgür ve daha çağdaş ve daha demokratik bir anayasaya kovuşturmak için 12 eylül anayasasını temelinden değiştirerek yepyeni çağdaş gerçekten laik demokratik bir anayasa yapmak mümkündür. bu nedenle yapılan anayasal değişikliğin türkiyeyi daha ileriye götüreceğine inanmadığım için hayır demek zorundayım. yapılan bu anayasa değişikliği türkiyeyi tek adamlığa doğru evrildiğini, demokratik parlamenterin işlevsiz kalacağını, insan temel hak ve özgürlüklerinden geriye gidileceğini, yürütmenin denetimsiz kalacağını ve bu süreçte türkiyeyi bölünme riskiyle karşı karşıya kalacağı ihtimali de vardır.
Yapılan bu anayasal değişikliğin toplumsal hiç bir sorununu çözmeyeceğini, aksine toplumsal katmanları memnun edemeyeceğini bilmemiz gerikiyor.
Anayasalar toplumsal bir sözleşmedir. eğer yapılan anayasal değişiklikler beni temsil edemiyorsa o anayasada sorun var demektir. Eğer bir alevi olarak bir kürt olarak bir ermeni olarak ve bir gayrı müslüm olarak insanları temsil edemiyorsa, veya da eksik temsil ediyorsa o anayasada sorun var demektir.. o zamanda toplumsal barışa sağlamak 12 eylül anayasasında olduğu gibi yapılan değişiklikle de o barışı sağlamak zordur.
Eğer bir anayasada bütün toplumsal katmanlar tamamen temsil edilemiyorsa. anayasalar belli bir ideolojinin ve belli bir siyasi partinin siyasi emellerine göre yapılırsa o ülkeye barışı ve toplumsal beraberliği birliği bütünlüğü sağlamak oldukça zor olur. toplumsal sözleşmede eğer bir toplumun bir inancın değerleri kültürleri yok sayılırsa. insanların ana dilleri baskı altına alınırsa, alevilerin inancı yok sayılırsa cem evleri yasadışı ilan ediliyorsa kültürel ve yaşamsal alanlar inkar ve yok sayılırsa o anayasada toplumsal barışı aramak ve sağlamak zor olur.
Evet anayasa değişmelidir ama bu şekilde değil. daha demokrat, daha çağdaş daha demokratik laik bir anayasa olmalıdır. yapılan bu anaysa değişikliğin türkiyenin gerçek sorunlarını çözeceğine inanmıyorum. aksine türkiyeyi dahada geriye götüreceğine inanıyorum. bu nedenle bir turkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak demokratik hakkımı kullanmak benim en doğal hakkımdır, anayasanın bana tanıdığı bu hakkı kullanarak hayır diyorum.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
hayır demek yürektir kendine güvenmektir
kulluğu ve zilleti silkinip devirmektir
Yasamanın, Yargının ve Yürütmenin Tek Elde Toplanmasına HAYIR!
Kutluyorum Duyarlı Yurtsever Aydın Yüreğinizi..
Saygılarımla..
Değerli arkadaşım İmam Sürensoy ben Gül hanımın yazısını okumadım tanımam da ama onlar gibiler vatana değil adama tapanlardandır da ondan olmalı Ülkemizin birliğini düşünmek onlara göre değil de Face de yazanlarda var yazdıkları ülke için değil kendileri için hatta bir adamın dört karısından biri olmak istiyoruz diyorlar onlar başka düşüncede çıkar davasında gönül sevdasında böyle yazanlar var Allah ıslah etsin Vatanın bütünlüğünü kardeşliği iteyen yok kin ve nefret tohumları ekenlere yazıklar olsun düşmanımızla el ele olanlara hayır vatana ve bayrağa ihanet edenlere de tabiki fetoyu zamanında övenlere de şimdi sanal düşmanmış gibi yalandan değinen kim askeri zamanında içeri tıkayan kim askeri kendi yanında tutana tabiki HAYIR diyeceğim bende paylaştım bu Ülkemizin sorunu birbirimizi ötekileştirenlere yazıklar olsun din dil ırk ayıranlarada onlar hak hukuk bilmiyorlarsa haklarımızı yiyorlarsa çıkarları için ayrımcılık ve hak yerseler haram zıkkım olsun da deriz savaşa karşıyız aynı Bayrak altında birleşmeliyiz savaşsız çocuklarımız için Vatanımızı asla ve asla tek adamın ellerine bırakamayız ne diyelim Allah büyüktür bizlerle olsun saygılarımla
Bende anlattım yazdım ve paylaştım ama kimse Vatanı değil sanırım kendi çıkarı için olmalı ama bizler Namusumuz biliriz vatanı ve bayrağımızı ve kimselere güvenerek vermeyşz hele tek adama asla veremeyiz çıkarcılara Hayırı anlatamıyoruz ama anlayacaklar Vatan hepimizin tek adamın tekelinde asla ve asla olamayacaktır.
BU BİR NORMAL PARTİ SEÇİMİ VEYA SİYASİ SEÇİM DEĞİLDİR UYANIN UYANALIM ARTIK ÜLKEMİZİN ÜSTÜNDE OYNANAN BU OYUNLARLA YALANLARLA UYUTULDUK YETER DİYORUZ VE VATANIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ BERABERLİĞİMİZ BU KARDEŞLİĞİMİZ BÖLÜNMEMELİ EL ELE OLMALIYIZ BU BİR SİYASİ SEÇİM DEĞİLDİR ASIL BUNUN FARKINA VARMALIYIZ MİLLET OLARAK DİN DİL IRK AYIRMADAN MİLLET OLARAK BU ÜLKE BİZLERİN HEPİMİZİNDİR HAYDİ GENÇLİK VATANINI BAYRAĞINI NAMUSUN GİBİ EMANETİNİ KORU VE KOLLA BAKALIM VATANIMIZI KORUMAK DA KOLLAMAK DA BİZLERİN GÖREVİDİR VATANIMIZ NAMUSUMUZDUR KİMSELERE ASLA VE ASLA TESLİM EDİLEMEZ Cumhuriyeti ve Atatürk ilkelerini hiçe sayanlara hayır deriz ve hiç korkmadan ülkem için hayır diyoruz diyoruz artık uyanıldı millet olarak Cumhuriyeti ve asla vatanımızı teslim edemeyiz ülkemin bölünmesini istemiyoruz onun için ülkemi Vatanımızın eyaletlere bölünmemesi köle olarak bir yaşama dönüşmemesi için haydi elele beraberce tek yürek #Hayir #Hayir diyoruz +.+
İmam Bey,
Günaydın. Sanırım vatanımda saat sabah veya öğle saatleri.
Sizden önemli bir ricada bulunarak başlayacağım.
Sanırım bir dikkatsizlik sonucu olsa gerek, benim yorumum altına bırakmanız gereken yorumu, sevgili Rabia Acar Hanımın yorumunun altına bırakmışsınız. Sizden ricam, adımın geçmesine rağmen o cevabınızı oradan alıp, lütfen aynen benim yorumum altına bırakın. Çünkü benim, Rabia Acar Hanıma asla ödeyemeyeceğim büyük bir minnet borcum var! Şimdiden teşekkür ederim.
Ve öncelikle şu, “sayın ve saygısızlık” ifadelerinizi açalım. Sayın, güzel bir kelime. Ama bilir misiniz? “Siz” kelimesi de çoğunlukla bu ünvanı karşılamak adına kullanılır. Benim yazımda “sayın” kelimesi geçmemiş olabilir, ama hitaplarımdaki “siz” bunu karşılamalıydı. Başka türlüsü de olamaz zaten!
Bir konuda size içtenlikle katılıyorum!
Haklısınız, her insan arkasında taşıdığı geçmişi, kültürü, aldığı terbiye, eğitim ve yaşam tecrübelerinin bütünü ve bu bütünün canlı temsilcisidir.
İnandığımdır!
O an için karşımda bulunan muhatabım bana, ister ismimle isterse de başına “sayın” veya başka bir ünvan koyarak konuşsun, bu benim için çok da elzem ve olmazsa olmazım değildir. Yeter ki saygı ve mesafe sınırını aşmamış olsun!
Sanırım, size önce kendimi tanıtmalıyım ki, kesinlikle kabul etmediğim ve edemeyeceğim saygısızlığı atfettiğiniz kişiyi anlamayın ama biraz olsun tanıyabilin!
Ve sizden ricam; hem bana cevaben yazdığınız bu yazıyı, hem de benim size yapmış olduğum ilk yorumu iki ayrı Word sayfasına kopyalayın ve bu iki sayfayı ekranınızda yan yana koyarak lütfen dikkatle bir okuyun ve bakın bakalım hangisinde daha çok saygısızlık ve tehditkâr ifadeler?
Ben Şeyh Şamil’in torunu bir Kafkas sürgünüyüm. 1905’ten beridir, vatanım bildiğim tek yer Türkiye Cumhuriyeti’dir. Yani anlayacağınız yerim, yurdum, düşüncem, aslım, neslim, geçmişim belli benim!
Vatanım diyorum, çünkü bu vatanım için dedelerimin biri Yemen’de, diğeri Çanakkale’de yatıyor. Yazımda da belirtmiştim. 2016 yılında da, daha yaşları yirmilerinde olan bir yeğen, bir de oğul verdim ben bu topraklara, bir oğlum daha var. Gerekirse onu da veririm seve seve.
Ben şu an itibariyle ne herhangi bir STK’nın, ne de herhangi bir partinin kayıtlı üyesi, taraftarı ve savunucuyum. Bu yüzden de herhangi bir siyasi gücüm yok! Bugün de dâhil olmak üzere, bugüne kadar hiçbir yorum ve paylaşımım da hiç kimseye ne hakaret ettim, ne de tehdit de bulundum.
Ve…
Lütfen hafızanızı biraz yoklayın; “Hayır’ın çıkmamasının getireceği sonuçlara katlanmakta, o andan itibaren bizim değil, sizin sorununuz olacak!” diyen kimdi?
Sadece bilmenizi isterim, eleştirmekten daha açığımdır eleştirilmeye. Çünkü beni düşünmeye sevk edeceğini varsa yanlışımı düzeltmemi sağlayacağını düşünmüşümdür hep eleştirilerin!
Lütfen bu sözlerimi çok dikkate alın ve hakkında bilginiz olmayan kişilere böyle isnatlarda bulunmayın!
Bizler bu antoloji çatısı altında, bazen sevgimizi, bazen derdimizi bazen mutluluklarımızı, bazen de herhangi bir görüşümüzü paylaşarak, yoruma açtığımız bir yer değil mi? Yoksa ben yanlış mı biliyorum?
Gelelim asıl konumuza!
Benim şu anki tek ünvanım, üstümde ve kimliğimde gururla taşıdığım, “Türkiye Cumhuriyeti” vatandaşı olmak!
Ve hayatım boyunca sadece 2010 yılında bir yıl gibi bir süre içinde siyasetin içinde aktif olarak yer aldım ve o ilk ve sondu.
Yurt dışı geçmişimin daha öncesi de var ama neredeyse son bir yıldır zorunlu olarak yine yurt dışındayım. Ve blogspotlarıma vatanım ve vatanım hakkında düşen bilgilere inanamazsınız!
Çünkü sizler orada “evet, hayır” tartışmasında ve dışarıdan nasıl göründüğümüzün tam olarak farkına varamamışken, benim daha on yedi yaşındaki kızım buradaki tarih öğretmeninin aşağılayarak, “darbeler ülkesinde Müslüman bir çocuk olmak!” konulu bir panel hazırlamak ve sunmak zorunda kaldı. Panel konuşmacılarında biri ben, biri de emekli bir sefir olan babamdı. İnanın bana yükü çok ağır bir görevdi.
Ben vatanımdan on dört bin km uzakta bunları yaşarken, hiç kimsenin beni; ruhsuzluk, düşüncesizlik, saygısızlık ve yandaşlıkla suçlamak gibi bir lüksü olamaz!
İmam Bey,
Şimdi soruyorum size, bizim vatanımızda kimin özgürlüğü kısıtlanmış ki, özgürlük nağraları atmasına gerek kalsın? Lütfen söyler misiniz, kimin ulaşabileceği veya hak ettiği hangi hakkı elinden alınmış?
Bizim tek derdimiz “evet mi, hayır mı” olmalı? O da şu an bir zorunluluk ama görünen köyün uzağı yakını da olmuyor ne yazık ki! İşte “at gözlükleri” tabirim bundandı.
İnanın bana, benim tek derdim, Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını anlatabilmek. Bir düşünsenize, bu canım vatan, hem içerde hem de dışarda kaç tane, kaç türlü düşman ve düşmanlıkla mücadele etmek zorunda. Ama bu arada da, sevgili babamın da dediği gibi “bu kadar düşman içinde kervanımızı yürütebilmek için gerçekleri ve fırsatları da tüm çıplaklığıyla görebilmemiz gerekmez mi, sizce de?”
Nasıl mesnetsiz bir düşünce tarzıdır, nasıl bir mantıksızlıktır ki, aynı kimlik altında yaşayan ve aynı vatan toprağını paylaşan insanlar birbirine kurşun sıkabiliyor?
Madem özgürlük diyorsunuz, lütfen bunun mantığını da anlatabilir misiniz bana?
İşte bir konuda hemfikiriz! Ve dediğiniz gibi, bu referandum sonunda “toplumsal bir kırılma yaşamayalım!” Buna sebep olmasın hiçbir cevap!
Ve son olarak, başta siz olmak üzere “hayır” diyecek olan hiç kimseyi terörist ilan etmiş ve edecek değilim! Ama bu vatanımı da, teröristlere karşı savunamayacak kadar da, aciz değilim! Benim bildiğim ve dediğim tek terörist bu cennet vatanımı, cehenneme çevirmeye çalışırken, yine bu bayrağın, yine bu vatanın dağlarına sığınmış olan ve sizin de bahsettiğiniz güçlere maşalık eden zavallılardır!
Saygı ile…
Size bir öngörü ve iddiada bulunarak başlasam!
Referandum sonucu kesinlikle “EVET!” çıkacak ve çıkmalı…
Bunu neden böyle söylediğimi ve dilediğimi de açıklayacağım ama lütfen şu sağ elinizi sol göğsünüz üzeri ve orada da vicdanınız üzerine koyup öyle dinleyin lütfen beni…
“ yapılan bu anayasa değişikliğinde ben kendimi bulamıyorum.”
Cümlenize de kesinlikle katılmadığımı belirtmek zorundayım.
Neden mi?
Çünkü yasalar kişi ve kurumlara bağlı çalışan olgulardan oluşmamalı. Her keyfe göre yasa çıkarılırsa, kaç milyon yasa gerek bize?
Lütfen, bu sorularımı ilk önce “Milli olma” ruhunuza bir sorun.
Yasalar, kesin ve kesinlikle “Milli olma” ruhunu barındırmalı. O da nasıl olacak derseniz; kesinlikle öncelik sırası da bu olmalı!
-Ülke bütünlüğü…
-Kimlik birliği… Ki bundan kastım “Türk olma bilinci ve ruhudur”
En baş ve en önemlisi ise,
-Ülke menfaatleri’dir!
12 Eylül demişsiniz ya, siz belki yaşınız gereği, Vatanım tarihinden benden çok şey yaşamış ve görmüş olabilirsiniz! Bir hafıza süzgecinden geçirin, bu hatırladıklarınız arasında hangi darbe ve darbe kalkışma girişinde, lütfen devam eden cümlemi çok ama çok dikkatle okuyun!
“Bu millet genci yaşlısı, hacısı hocası, kadını erkeği, aksakallısı mini eteklisiyle birlikte, yan yana canını siper etmiş, sahip çıkmıştı, “sensin benim liderim” vasfını verdiği kişiye ve o kişinin temsil ettiği kuruma?
İşte budur, “Milli olma ruhu!”
Ki, bu cümlelerin sonuna “ben yapılan bu değişiklikte kendimi bulamıyorum” cümlesi kesinlikle yakışmaz!
Lütfen, bu kadar balık hafızalı bir millet olmayalım! Bizim “açılım” diye birlik çağrısı yaptığımız, o kendini insan sınıfına koyan, ne cinsi, ne de bir duruşu belli olmayan o soysuz sürünün ağzıyla konuşmasın, hiç kimse bana!
Dostluk, birlik ve beraberlik için uzattığımız ele ve vicdanlara sıkılan kurşunlardan bi haber misiniz yoksa?
Bana çağdaşlık masallarıyla gelmesin artık hiç kimse! Sadece 2016 yılında, biri yeğenim, biri oğlum iki fidan verdim ben bu toprağa! Bir oğlum daha var! Onun adını da Nevfel koydum. Kurban adadım, bu da böyle biline!
İşte size ve sizin “h/ayır”ınıza destek olarak bırakılan yorum sahiplerinin vicdanlarına sadece iki soracağım!
Barış ve istikrardan uzak bir ülke miyiz?
Bizi bu hale düşürmeye çalışanların kimler olduğunu bile bile, neden onları böyle avuçlarınız patlarcasına ayakta alkışlayorsunuz?
Yazık! Çok yazık hem de!
Ne zaman çıkartacak bu millet at gözlüklerini acaba?
Bu da benim en büyük merakım işte!
İçinde olmanıza rağmen bunu anlayamamanız, gerçekten çok garip.
Neden mi?
Çünkü karşısına koyabileceğiniz gerçek bir seçeneğiniz kesinlikle yok! Sadece laf cambazı muhalefet soytarılarının meydan gösterilerini alkışlamaktan başka bir şey de değil bunlar!
Bazı afetler vardır!
Mesela sel gibi!
Önüne kattığını, sorgusuz sualsiz alıp götürür!
Sürükler hatta!
Bu millet o kadar zaaf sahibi mi ki, doğruyu yanlışı ayıramasın birbirinden ve kapılıp gitsin bu sele?
“H/ayır” çığırtkanlığı yapan tüm vicdansızlara rağmen, yüzbinlerce kez “EVET!”
Allah’ın emri midir ki bu? Nedendir bu kadar mesnetsiz itiraz?
Ne yazıktır ki; ben bu paylaşımınızı birkaç kez okumama rağmen, beni içine çekecek, düşündürecek ve bana işte budur, dedirten tek bir cümle bulamadım içinde!
Uzun zaman diyebileceğim, sizin şu an şikâyet ve neye “h/ayır” demeye çalıştığınız, “başkanlık sistemi” ile yönetilen bir ülkede yaşamış olmanın rahatlığıyla diyebilirim ki, siz neye karşı çıktığınızı kesinlikle ve kesinlikle bilmiyorsunuz!
Eğer, babadan oğula geçen saltanat yönetimine götürülmeye çalışılıyoruz masallarını önüme koyacaksanız, lütfen hemen unutun!
Çünkü ecdadımız tam altı yüz yıl bu düzende hüküm sürdü ve izlerini bıraktı dünyaya… Biz o zamanlarda öptürmedik, dikmedik mi, tüm dünyaya bayrağımızı?
Lütfen bir düşünün, adına Osmanlı İmparatorluğu denilen o muhteşem gücün, kan kaybetmesine sebep olan ilk adımlar neydi? Size ısrarla tavsiye ediyorum, lütfen araştırın bunu…
Sistem ve kurumların seri bir şekilde işlemesine bağlı ve zaman kaybına asla tahammülü olmayan bir işin sahibiyim!
Bunun ne demek olduğunu uzun uzun anlatacak değilim, ama bilmenizi isterim ki, sizin sandığınız ve sunmaya çalıştığınız kadar korkunç bir şey değil bu kesinlikle!
Aylar önce bir yorumumda bahsetmiş ve “Nisan ayını bekleyin” demiştim! Bekleyin! Bekleyelim!
Şimdi bende sabırsızlıkla bekliyorum 17 Nisan sabahını…
Ve bende kesinlikle “EVET!” diyeceğim!
O günden sonra ya sizin beni, ya da benim sizi kutlayabilmem için bir kez daha ve son kez geleceğim sayfanıza!
Ve diyeceğim ki;
“Ben ve benim gibi düşünenlerin gücüyle tüm safları aydınlatma cesareti gösteren Milletime çok teşekkürler! Yaşasın Türklük ve Milli olma ruhu! Çok yaşasın, bin yaşasın, o ruhu yüreğinde ve vicdanlarında taşıyan “asil ruhlar!”
Veya…
“Karşısına bir seçenek sunamadığınız bu bağnazlığa teslim ettiğiniz Milletimize, birliğimize ve kınalı kuzularımıza sıkılan kurşunlara bir yenisini daha eklemenin coşkusuyla, her gece o vicdanlarınızı kendinizden önce uyutup, o güzel başlarınızı koyduğunuz o kuş tüyü yatak ve yastıklarınızda, üstünüze yüklenmiş bu veballerle, lütfen huzurla uyuyun!”
O güne kadar ve her daim saygı ile…
umarım sonuç hayır olur
Vatan sever olarak ülkemizin sağlıklı yasalarına uymayanlara hayır demesini de bilecektir bu millet anlamlı gerçekten bence de bu millet uyanmalı ülkenin durumunun içler acısı olduğunun resmidir demeli ve içten türk milleti olarak fabrikalarımızı kapatarak çiftçiyi yok sayan insanları bölenlere hep birlikte içten hayır yeter artık demesini bilmeli ve bilecektir de sonuç elbette ki Hayır olarak çıkmalı şeraat yok edilmeli bence de içten hayır dedik kaleme sağlıklar olsun. Saygılarımla
Vatandaşlık görevinizi elbette yapacaksınız İmam Bey..
Yasama, yürütme ve yargı erkinin 'tekelde' toplanmasının, zaten demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olamaz..
Umarız referandum sürecinde çoğunluk böyle düşünür..
Saygı ile..
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta