Benim anam anlatırdı
Babası bir tek evlatmış.
Ama onun sekiz tane,
Yar gibi, yarmaça gibi
Cesur,yürekli, korkusuz
Boyunda adam asılan
Emmileri varmış
Şöyle birine baksalar
Korkudan iflah olmazmış
Zaten asker arkasaşı
Kendisi görmüş anlatmış
Söylerken yaşlı gözünden
Şıpır,şıpır yaş damlarmış
Conk bayırında beraber
Her an omuz omuzaymış
Az, uz gavur kırmamış haa!
Kuvvetli yigit adammış
Gök gibi gürleyen sesle
Getiriyorken şehadet
Düştügü yerden yekinmiş
Çabalamış kalkam
Zalım kurşun kötü değmiş
İçeriyi parçalamış
Çatal yürekli derlermiş
Hemen aklına o gelmiş,
Açmış bakmış aboo! Demiş
Ahmet gardaş vallaha da
iki çatal yürekliymiş
Zaten Hasan emmisinin
Antep'ten künyesi gelmiş
Ömer emmim Urus cephesinde
Harbe girmiş
Doğruysa duydukları
Aşağı köyden Veli dayı
Biz urusa yesir düştük
Ne biçim çileler çektik
Nasıl işkenceler gördük
tam devletler anlaşmıştı
Esirler degişecekti
Kendini yardan bırakmış
Çoluğunun çocuğunun
Yüzüne nasıl bakarmış
Mahmut emmisi anamın,
Çok yakışıklı adammış
Bir çocuk ağlıyor olsa
O da beraber ağlarmış
Heybetli dev gibi ama
Yüreciği çok yumşakmış.
Ocepheye mühimmat
Taşımakta görev almış
Bir gün gene hazırlanmış,
Eğerlenmiş pusatlanmış
İstenilen neyse gayri
Onu da yanına almış
Ahh! o kahpe eşkiyalar
Kan kusasıca çeteler
Emmimin yolunu sarmış
Mahmut emmim etmen dutman
Demişde anlatamamış
Hemen silaha sarılmış
İpeyini gebertmiş
İpeycede yaralamış
Kendisi de şehit düşmüş
Çok çok eziyet etmişler
Dişini bile sökmüşler
Mehmet emmimden bir haber
Alamadık nerde diye
Osman emmim de aynısı
Dört çocuğu genç karısı
Senelerce ağladılar
Hep yollarına baktılar..
Turan dedemin adıymış
Dedem askere giderken
Babam henüz bir aylıkmış
Dedem minik yavrusunun
Öpüyorken gözlerinden
Sıkı, sıkı kucaklamış
Ebem ağlayacak olmuş
Dedem hemen azarlamış.
Gözü yaşlı anasının
Hayır duasını almış.
O zamanlar Kars'ta Erzurum'da
Van'da ermeniler ayaklanmış
Dedem varmış ki zalimler
Bir oturup bir kalktığı
Her gün yüz yüze baktığı
Müslümanları kesmişler
Kör kuyulara doldurup
Üstüne toprak basmışlar
Odalara kilitleyip çoluk, cocuk
Hep yakmışlar...
Yine girmişler bir eve
Evde onbeş nüfus varmış
Bu insanlar baltalarla
Tırpanlarla parçalanmış
Bir kişi yaralı kalmış
Oda şunları anlatmış
Tanıdıktı Markos emmi
Karnı açmış bize gelmiş
Annem yemekler getirdi
Babam yatagını serdi
Gerile gerile güldü
Bu gün yine size misafirim dedi
Gece olunca gizlice
Kalkıp dışarı yöneldi
Uyumamıştım ben hala
Ayak yoluna gidiyor
Diye gelmişti aklıma
Markos kapıyı açınca
İçeriye doluştular
Ellerinde balta, tırpan
Ne varsa hınçla vurdular
Bende böyle yaralandım
Her halde öldü sandılar.
Dedem bir sefer ugramış
İşte bunları anlatmış
Daha fazla kalamazmış
Şu gün için vatanının
Ona ihdiyacı varmış
Gidişi o gidiş olmuş
Bir daha geri dönmemiş
Birisi de Nuri emmim
Ahh onu ne çok severdim
Yedi düvelle dövüşmüş
Neler çekmiş Neler görmüş
Nuri emmim geldiginde
Yün minderini koyardım
Sırtına yastık dayardım
Agam çiftten geldiginde
Koşup elini öperdi
Abdest suyunu dökerdi
Bir mindere sığarmı hiç
Onun dag gibi emmisi,
Böyük döşeği sererdi
Karşısında diz çökerdi
Ben babama ağa derdim
Etrafına doluşurduk
Kaglar kah gülüşürdük
Nuri emmim ondördünde
Katılmış cihan harbine.
Köyün en güzel kızını
Çift örüklü mor belikli
İnci dişli, kalem kaşlı
Durna gibi sunasını
Ölürüm diyerek almış
Yanında bir hafta kalmış
Kınasını soldurmadan
Gül yüzünü güldürmeden
Ecik bir devran sürmeden
Bırakıp yollara düşmüş
Seferberlik zor savaşmış...
Kafkasyada ruslarınan
Batıda bulgar yunannan
Hep bir olup üşüşmüşler
Oyıllar çok çetin geçmiş
Aç susuz hep dövüşmüşler
Dağlarda ot kalmamışta
Çarıklarını yemişler.
Sırplardan aldığı yara
Hem derinmiş hem büyükmüş
İlaç bile bulamamış
Yarasına kurtlar düşmüş.
Çekilen bu eziyetler
Ölüp giden koç yiğitler
Bir hiç için olamazmış
Sevri kimler imzalamış
İşte bu bitmez yaraymış
Çünki vatan parçalanmış
İşgal kuvvetleri sarmış
Çok ağlamış çok dövünmüş
Keşke hep öleydik demiş.
Aziz çilekeş TÜRK halkı
Dayanırmı esarete?
Anaddolu ayaklanmış
Başlarında ATA varmış
Emmim de az toparlanmış
Çavuş rütbesini almış
İstiklal harbi başlamış
YA İSTİKLAL! YA ÖLÜM! müş
Türk'e başka şey uymazmış
Kafirin amanı yokmuş
İçinde imanı yokmuş
Kadın, çocuk dinlemezmiş
Zerrece vicdanı yokmuş
Bayrakları kalelerden
Birer birer indirmişler
İzmir'de Yunan'lıların
Maraş'ta Fransızların
Bayraklarını çekmişler
Emmee Sütçü imam var ya!
İlk mermiyi ataşlamış
Büyük direniş başlamış
Kaleler tek tek alınmış
Kırk metrelik has ipekten
Dikilen Bizans bayragı
Yığılı dürülü kalmış
Düşman bozguna ugramış
Kaçacak delik aramış
Türk ulusu Dumlupınar
Sakarya'da İnönü'de
Şanlı zaferler kazanmış
Türk milleti bu toprağı
Al kanlarıyla sulamış
Of demeden can adamış
Bu destanı öyle yazmış
Can vermişler,can almışlar
İnanmışlar kazanmışlar...
Nuri çavuş köye dönmüş
Köylüler onu görünce
Başını bağrını dövmüş
Yedi senedir bekledik,
Bilsek böyle edermiydik
Feryat, figan ede, ede
Suna gitmem diye, diye
Bu sabah Karaca köye
Sunayı kocaya verdik
Kayıt Tarihi : 11.7.2006 20:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Annem, ağlayıp acılanarak ama hep gururla anlatırdı emmilerini. Sekiz emmisi de harbe gitmiş. Sadece Nuri emmisi geri dönmüş. Vücudunda çeşitli silahlardan aldığı derin yara izleri varmış. Sol kolunda ve bacağında kurşun yarası, sırtında nalpara, yüzünde ve göğsünde yağlı paçavralardan aldığı izleri taşırmış. Annem o yara izlerine bakarak ağlar acıyormu diye sorarmış. Küçüktüm ama aklım eriyordu, öylesine büyük izlerin acımayacağına beni ikna edemezdi. Nuri emmimin içliğini çıkarır sorardım tek tek burana ne oldu, şu ne yarası diye ve öperdim. Emmim sen öpünce hiç acı kalmadı derdi. Ben de inanmış gibi yapardım diyerek anlatırdı, iç hainlere ve harici istilacılara karşı savaşan emmilerini. Bu mücadelede yerlerini alan atalarım sizleri rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhunuz şad olsun.
İlgilisine
Hey, size diyorum size:
Öylesine burnunuzu soktunuz ki her şeyimize, her yerimize...
Ne sevmeye zamanımız, ne aşık olanımız oluyor!
Bize yazık değil mi?
Öyle kararttınız ki günlerimizi.
Ne güneş doğuyor, ne gülenimiz bulunuyor!
Ne işiniz var gece yatağımda, düşümde, gündüz hayalimde, usumda?
Ne işiniz var ekmeğimde aşımda, içtiğim suda?
Soluduğumuz havada ne işiniz var?
Sizi oraya biz getirmişsek,
Orada şimdilik durun demişsek!
Doğru durun duracaksanız! ..
Benden gayrısı daha beter, şükret diyorsanız;
Ona da mecal bırakmadınız,
Yazık değil mi bize?
Bırakın aşık olabilsin insanlar.
İnsanlık, dostluk, kardeşlik sevgiyle başlar.
Bırakın da sevelim unutmadan sevgiyi.
Hem, neden sizler de sevmiyorsunuz bizi?
Bir elin parmakları kadarını, değil yalnızca kendinizi!
Tüm halkı, tüm insanları, toprağı, yaprağı, çiçeği, böceği, kurdu, kuşu...
Karası, sarısı, beyazı, müslümanı, gavuru, dinsiziyle...
Alevi, sünni, zaza, kürt, yörük, çerkez, lazıyla...
Yaşlısı, genci, çocuğuyla, tüm insanları siz de seviniz.
Aşık olanınız var mı içinizde?
Değil paraya, mala, çıkara! .
İnsana aşık olanınız var mı?
O yürek var mı sizlerde mangal gibi? ! .
Öyleyse yaşayalım bırakın bizi!
Bizler yaşatalım, bu duyguyu ölmeden.
Hey, size söyledim size!
Sevgiden, dostluktan anlayana!
Sevgiden öte yok yüce değer.
İzmir, 13.10.2006; 02:06
Ahmet Emer
Bu vatan ve bu bayrak için şehit düşmüş bütün yurttaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum.
Mustafa Kemalin askerlerini asla kimse tüketemez.
Onun izinde yürüyen siz Cumhuriyet hanımefendisini saygı ile selamlıyorum efendim.
Kalem tutan eliniz ve yüreğiniz coşkusundan hiç bir şey kaybetmesin. sevgilerimle.
Emmilerin mi, saygıyla önlerinde eğilmekten onur duyarım.
Ümran Hanım Kutlarım sizi.
YusuF İPEKLİ
TÜM YORUMLAR (27)