Nerde yavrusunun başını okşayan,
Ağladığında kucaklayan bir anne görsem,
İçim sızlar, kıskanırım boynum bükülür.
Giderim çocukluğuma, sessizce bir köşeye yaslanırım.
Anamı hatırlarım, gözlerim parlar, çocuklaşırım...
Ben ana kucağına hasret büyüdüm.
Üzüldüğümde başımı okşayan,
Üşüdüğümde sarıp sarmalayan,
Üstüme titreyip her an kollayan,
Fırtınalarda sığındığım anam olmadı...
Anneyi de sevgisini de,
Hep mezar taşında hatırladım.
Bayramlarda herkes annesine koştu,
Bense bir köşede sessizce ağladım.
Hıçkırıklar oldu, bayram harçlığım...
Doyamadım sana be anam!
Kırk yıl geçse de hala kokun,
Buram buram burnumda tüter.
Gözümden gitmez o 'kara oğlum',
Diye kucaklayıp, sarmalayışın...
Sen melek olup gittikten sonra,
Ben hiç büyümedim be anam.
Yarım kaldı çocukluğum, gelişemedim.
Hala ben o öksüz bıraktığın çocuğum.
Boyunca çocukları olsa da...
Hala kıskanıyorum annesinin kucağında,
Dizlerinde, mışıl mışıl uyuyan çocukları.
O minicik, annesinin yüzünde dolaşan elleri...
Anneler gününde bir demet çiçek alıp,
Annesine koşan büyükleri, küçükleri...
Sen beni öksüz bıraktın be anam.
Hala senin kucağın gibi bir kucak bulamadım.
Senden sonra hiç kimsenin kucağına,
Yaslanıp doyasıya ağlamadım.
Hiç bir yatakta o huzuru bulamadım...
Hala başımı okşayan ellerini özlüyorum.
Elli yaşında bile çocuklar gibi,
Acaba döner mi diye? Yolunu gözlüyorum...
Kırk yıl geçti üstünden dile kolay,
Anacığım seni hala özlüyorum...
04. 07. 2006
Kayıt Tarihi : 26.5.2011 18:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)