İnsanlık var olduğundan beri; sayısız, başarılı komutan, mucit, sanatçı, mimar, filozof ve daha birçok meslek dalından kimseler yetiştirmiştir.
Tarihe geçmiş büyük komutanların yaptıkları büyük ve kanlı savaşlar aslında bir arayışın sonucudur, belki de bilmeyerek aslında bir şeyler aramışlardır, milyonlarca insanın gerçekleştirdiği tarihin akışını değiştiren büyük kavimler göçü, büyük mucitlerin kusursuz icatları, tarihe misafirlik etmiş her bir sanatçının bıraktığı ölümsüz eserler, yaptıkları yüzyılları aşan mimari yapılarla dönemin mimarları ya da insanlığın gelişmesinde gözden kaçamayacak ölçüde öneme sahip diyalektik üstadı filozoflar, hepsi bir arayışın sonucu varmıştır tarihin onları topladığı mahalleye…
Her gelen nesil bir önceki neslin bıraktığı ayak izini takip ederken
Kimi zaman da kendine anlamsız gelen bazı ayrıntıları atlamış
Ve bunun sonucunda yanlış taraflara yönlenmiştir,
Kaderini ararken, insani hatalar yapmış
Ve yanlış yerde aramıştır kaderinin anahtarını.
Peki, sadece kan dökmek miydi tarihe adı geçen komutanların yaptıkları büyük savaşların sebebi, yoksa insan nefsinin dayatması bir çeşit üstünlük kurma egosu mu?
Neydi Büyük İskender’i doğduğu coğrafyadan binlerce kilometre uzakta olan Hindistan’a getirten sebep,
Ya da kavimlerin kaderini değiştiren o büyük göçün sebebi neydi tam olarak;
tarihi atıklarımızı bir kenara bırakırsak?
Edison neden buldu ampulü kitap okuma merakı yoksa,
Newton, canı elma çektiğinden mi fark etti yer çekimini,
Archimeth başka ülkeleri gezip görme merakından ve gemi yapma hobisinden mi buldu suyun kaldırma kuvvetini,
Betthoven, doğuştan apsolit olduğundan mı sağır olmayı seçip,
En iyi bestelerini bu dönemde kazandırdı insanlığa
Ya da O’na bu halde iken bile eşsiz besteler yaptıran neydi?
Mimar Sinan Padişah’tan korktuğundan mı yapmıştı Selimiye Camisi
Ve benzeri eserlerini,
Sokrates kendini kanıtlama merakından mı yazmıştı Devlet’i,
Aristo bugün bile O’ndan bahsedelim diye mi yetiştirdi onca öğrenciyi;
Yoksa doğru bildiklerini anlatmasından dolayı mı
Tarih adını bugüne taşıyarak O’nu ödüllendirdi?
Picasso ne diye yaptı o kusursuz resimleri,
Soğuk Fransız gecelerinde soğuktan ölmemek için severek yapıp, mecburiyetten yaktığı tabloları kafaya takıp mı delirdi;
O, deli değildi de bizim aklımızla buluşmamız mı biraz gecikti?
Mevlana; öldüğünde, babasının tabutu önünde ayağı kalksın diye mi yazdı mesneviyi, Yunus, sadece şiir söyleyebilmek için mi buldu Taptuk Emre’yi?
Yapılan her şey bu kadar basit olabilir miydi?
Ya da her geçen yıl artan savaş veya farklı nedenlerle insanlığa peydahlanan kıyım, yine insanın karışan kafasının sebebi miydi? İnsan, neden kendini anlamaktan vazgeçti? Neydi bizden öncekilerin arayışının sebebi, insanın kendi ruhuna kavuşma isteği mi?
Zira insanlık aslında yüzyıllar boyu kendi içine varmak için seyahat etti,
Kabuk değiştirerek farklı yüzlerde macerasına devam etti,
Bazen gözden kaçırdı var olma sebebini ve farklı yönlere gitti,
İnsanlık aslında anahtarı kafasının karışık olduğu o zamanlarda kaybetti,
Aslında her birinde doğuştan var olan anahtarın izini
Ve böylece her nesil anahtarı yanlış yerlerde aradığından bir türlü sonuçlandıramadı
İçsel seyahatini;
Sadece kendini aradı insan, ilk günden bu yana,
Saniyelik bir yolculuk için yüzyılları kat etti,
Oysa aradığı şey, yani anahtar O’nun içinde, kaybettiği yerdeydi…
29 Kasım 2008
İstanbul
Kayıt Tarihi : 18.12.2011 09:57:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Ali Seyyidoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/12/18/anahtar-kaybettigin-yerde.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!