1.
(aklından uçmadan çıkarıver o bir çok sesi)
dudağın dudaklara değmeden hissetsin, kokuları almadan
çocukluk zamanından geri gelen elinle bardağı şerefe kaldırmadan
saçların, üstünde durdukları kemiği öfkeyle duvara fırlatmadan
hissetsin
toprak, çıplak ayaklarında hissettiğin
o zamanki ten değil
2.
(duvara karşı kendimi bağırırken buldum)
önce en arka duvar çöktü
arka duvardan bir öndeki önce
en önce daha öndeki önce
(sonrası olmayan bir çığlık ağzımı kapadı)
3.
sana böyle ol diyemem, belki de çaresizimdir ben öyle olduğum için…belki de hissedilmek için senden bu isteğim, belki de olup biteni anladığım için…
sana anlamıyorsun da demeyeceğim huzursuzlanırsın sonra, kendimi tanıyorum
huzursuzluğunu daha da artırmayı denerim sonra…hayır bunu isterim…
(sadece uykunda yanına kıvrılabilmek
sadece bu,
senin üstüne yağan pus
kardeş yapacak bizi
belki de sevgili
terlemiş bir sevişme
dudağına gömdüğüm
pustan öğrendiğim bir gülümseme
oysa dokunamayacağım bile tenine)
4.
yine de sana böyle ol diyemem…belki sen uğuldayansın sadece, ağaçların yaprak uçlarına
değmekten hoşlanansın, boşluğa açılan kayalıklardan karşılara seslenen, yüksekteki bir kanat çırpışında aşağıya doğru hızla yükselmekten hazlanansın…
(işte elin, yarattığına değdi
gözleri heyecanla açılmış
bir çocuğun
bir serçe kuşuna koşarak uzanan
elini çizdi)
tavana baktın, beyazdı, çekti seni…gürültünün sesi beyazlaşarak sana kollarımdaki bu et beyaz dedi -evet o beyazdı, puslu bir beyaz-ve anlaşılmayan imgelere boğdun kendini, ve gittin…
5.
oysa bilmiyorsun, ben de bilmiyorum…sadece bir hissedenim…sevdiğim gün ışığı bir anda
kırmızılaşıveriyor yüzünde, artık senden sızan damlaları içemiyorum.. çeperlerinin içinde saklı olan beni sonsuza kadar değiştirecek bir gölge…
bilmiyorum, sadece hissedenim; sana yine de oysa bilmiyorsun diyeceğim…
(oysa bilmiyorsun
kırılgan olan gökyüzü
seninle beraber
döküldü parça parça
o sana gömülüyor,
ben mağaramdaki çiziklerime)
bilmiyorsun, tükenen insanların da farkına varamayacaksın öyleyse, cam kırıkları gibi yere saçılmış olanların…aslında kırık bile değiller, küçük cam parçaları sadece, bunu hissedemeyeceksin öyleyse...düğmeye bastığında ışık gözlerini yine inildiyerek kamaştıracak, perdeler örtünecek seni saklamak için…dışardan yeni ismin seslendiğinde duyamayacaksın öyleyse…
6.
hissediyorum, bir yer bulabilmek için
kaçıyorsun, yüreğin çarpıntının kendisi
her yer senin gölgen, karanlık,
karanlıksın
kendi içinde neye dönüştüysen
bir yapışkanlık
7.
(bu bir ağıttır sana kaybolduğun için, oysa sadece değişim içindeydi çizgilerin)
bir eski ya da bir yeni değilsin
Cumhur BoratavKayıt Tarihi : 19.8.2005 10:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Korkutucusun, cidden öylesin...
Mükemmel yazıyorsun... Eskiden ve şimdi, bana yazıyordun, bana yazıyorsun. Ve hepimize yazılacak daha nelerin var kim bilir!
Kutlarım şair...
Yürekten kutlarım...
Bir şair için mutluluktur diyorum, öyle değil mi?
İnternet elimin altında iken şuraya da yazıvereyim dedim.
Selamlar...
sevgiyle
asli evrensel
tarz olarak birbirinizi andırıyorsunuz. o fakat çok uzu cümleler kurmuyor.
aslında buna şiir mi demek yoksa beyinleri karıştırmak mı denir bilemiyorum. belkide günümüzün akımıdır. biraz eskilerde kalmış olabilirim. belki tarzıma yabancı....
ancak insan ne istediğini biliyorsa zeki ce yazılmış şiirlerde kaybolmuyor. arınıyor.
tebrikler.
TÜM YORUMLAR (5)