FATMA DOĞAN
OĞUZ VE YAĞIZ OBASINDA BİR VAKİTLER
Bundan çok yıllar önce ,yerle göğün çok yüksek dağlarda kucaklaşıp kavuştuğu,günün geceyi ,ayın yıldızları, bağrına bastığı mis gibi yayla havasının ciğerleri doldurduğu,güneşin sabahları gerine gerine gülücükler saçarak uyandığı, geceleri yıldızlara elini uzatsan dokunduğun hem gerçek ve hem bir o kadar masallar ülkesine benzeyen bir Oğuz Obası varmış. Oğuz obası o kadar güzel, Zengin ve bereketli imiş ki onu gören hayran olur, yiğitlerine, kızlarına ibretle bakar, diğer obalar onlardan kız alıp verme konusunda yarışıp dururlar armış. Bu obanın kendine ait töresi, gelenekleri görenekleri varmış. Koca koca bilgeleri güngörmüş geçirmiş neleri on parmağında on marifet dedeleri, gözü sürmeli, saçı sırma gelinleri, yiğitleri, erleri, güzeller güzeli bebeleri daha neler neler ,say say bitmezmiş, yüce Allah vermiş de vermiş. Aslında bu obada dışarıdan pek kız alınıp verilmezmiş ama öyle katı çok katı kuralları yokmuş. Oğuz obasında asıl anlatılması gereken Oğuz bey’miş. Oğuz Bey aklı, feraseti, bilgeliği, adaleti, merhameti ile obayı öyle bir çekip çevirmiş ki sormayın gitsin namı, şanı almış yürümüş. Tabii ki doğal olarak erler eri beyin, kendisi gibi yiğit ikiz oğulları da, giderek büyüyüp serpilmeye obadaki yaşıtlarından hem heybet,hem de akıl olarak giderek ayrılmaya başlamışlar. Aynı babaları gibi yiğitliğin kitabını satır satır yazıyorlarmış. Bu yiğitlerin üzerinde hem babaları Oğuz bey’in hem de Kiraz Hatun’un emeği çok büyükmüş .Oğuzbey oğullarına tüm savaş sanatının binbir çeşit inceliklerini öğretirken, aynı zamanda, ok ,yay, kılıç kullanmayı ,ata eğersiz binmeyi ,güreşi ,ciriti her türlü eğitimi birebir kendisi veriyormuş. Kıvrak zekası ile onlara örnek oluyormuş. Anneleri Kiraz hatun ise gecesini gündüzüne katıp merhameti, sevgiyi, saygıyı, hürmeti, ahlakı kalplerine nakış işler gibi işliyormuş. Bu iki yiğit’in adlarının birinin adı Vakit, diğerinin adı ise Nakit’miş. Oba halkının anlamadığı, akıllarının almadığı, Oğuz bey’in neden oğullarına bu ismi koyduğu imiş.Oba halkı bunu anlamaya çalışa dursun, biz diyelim ki varmıştır, Oğuz bey’in bir bildiği. Zamanla, Vakit ve Nakit isimli genç yiğitler de oba halkı gibi kendilerini sorgulamaya başlamışlar. Isimlerini önceleri pek önemsemeseler de giderek isimlerini yadırgamaya ve sürekli babalarına ve analarına kendilerine niye bu ismi koyduğunu sormaya başlamışlar. Oğuz Bey’ de oğullarına daha vakti var deyip ketum cevaplar veriyormuş her defasında. İkiz olan kardeşler giderek ergenliğe geçip Yiğit birer aslan olup çıkmışlar. Oyunları güreşe, kavgaları dövüşe, dönüşse de ne Vakit,Nakit’i ne de Nakit, Vakit’in sırtını yere getirip alt edemiyormuş. Ancak babası hallerinden anlıyormuş ki kanlarının deli akmasından sebep hep birbirlerini yenme telaşındalarmış. Bunu gören oğuz bey’in canı sıkılırmış bu duruma istermiş ki birbirlerini yenmelerini değil birbirlerine sırt olmalarını istermiş. Akıl onda, feraset onda, adalet onda çok sürmemiş vermiş kararını. Tamam demiş, içinden geçirip vakit geldi. Zaten Oğuz bey onlara bu isimleri geçici olarak vermiş. Çünkü zaten Obanın adetlerinde çocuğa geçici bir isim verilir. Çocuk ne zaman ki bir yiğitlik mertlik gösterir o zaman gerçek hak ettiği adı alırmış. Hemen tez oğullarına haber uçurmuş,Oğuz bey ama bir türlü obanın ulakları onları bulamamış. Bizim iki kafadar yiğit atlarına binmiş bir tepenin başında Oğuz obasını seyre durmuşlar, ikisi de içlerinden aslan babamız nasılda buralara sahip çıktı, koruyup kolladı. Biz de onun bize olan güvenini boşa çıkarmayalım diye anlaşmışlar. Ve yine yarışa tutuşmuşlar atlarına binip, onlar atlarını alabildiğine sürmüşler. Dağ bayır ne varsa aşmışlar. Önlerindeki uçsuz bucaksız çayırlardan geçmişler. O kadar ki zamanın geçtiğinin farkına bile varmamışlar. Gide gide obalarının sınırındaki pınarın başına varıp atlarını oradaki en ulu çınara bağlamışlar. Pınar’ın tertemiz berrak olan suyundan kana kana içmişler, yorgunluktan öylece sızıp uyuya kalmışlar. Gece olmuş güneş doğmuş bizimkiler ulu çınar’ın güneşin ışıkları ve sıcağı geçirmeyen dallarının altında belki de en güzel rüyalarını görüyorlarmış ki bir çığlıkla uyanışlar. ikisi de ne oluyor diye birbirlerine şaşkın şaşkın bakarak sesin olduğu yöne yönelmişler. Bir de bakmışlar ki suyun başında iki kız birinin bacağına upuzun bir yılan sarılmış, diğeri de onu kurtarmaya çalışırken bir anda yılan onu da sokmuş. Bu pınar başı iki obayı birbirinden ayırıyormuş. bir taraf, Oğuzobanın, bir taraf Yağızobanınmış. Bizimkiler biraz tereddütlü olsalar da. Can bu deyip yardım etmeden olmaz diyerek riski göze alıp geçmişler karşı obanın sınırlarını hemen ellerindeki hançerle kolları kalınlığındaki yılanı öldürmüşler. Yılanı öldürmüşler öldürmesine ancak, kızların ikisi de yaralanmış. Karşı ovaya götürseler başlarına iş alacaklar. Hemen ilk yardımı yapıp yaralı kızları atlarına bindirmişler ve hızlıca vakit kaybetmeden Kendi obalarına doğru sürmüşler atların bir hıza varıp dayanmışlar Obaya. Obada onları gören herkes kızları kaçırıp geldiler zannedip eyvah başımıza iş aldık. Şimdi yağız babası bizi düşman bilir diye üzülmüşler. İki yiğit Vakit ve Nakit korkmayın, Bu kızları kaçırmadık,onların ikisinide yılan soktu, hemen otacıları çağırın ,bilge hekime haber salın demişler. Oğuzbey ve Kiraz hatun , içinden nerede kaldı yiğitlerim diye akşamdan beri merak içindeyken ikisini de sağ salim karşılarında görünce Şükür etmişler. Otacı kadın ve bilgi hekimi gerekli tedavileri yapıp kızları kiraz hatunun çadırındaki yere yatak serip yatırmışlar. Kızlar akşama doğru az da olsa kendilerine gelmişler. Kiraz hatun bakmış ki şimdiye dek böyle güzel kızları obasında da civar obalarda da hiç görmemiş. Analık yüreği hemen onları gelinleri olarak düşlemiş bile. Nasıl da yakışırmış oğullarına ama obalarının geleneğine karşı da gelmezmiş tabi ki. Hemen silkelenip bu fikirleri kafasından atmış. Oğuz bey yanlış anlaşılma olmasın diye hemen Yağız obaya haber uçurmuş durumu anlatmış. Yağız obanın. Bey ile. Yağız obanın beyi Yağız beyle kızların annesini obaya getirttirmiş. Meğer o iki kızda ikiz değiller miymiş? Kızın anasıyla babası da içlerinden kızlarını ulu bey’in oğullarına yakıştırmasınlar mı?ne de olsa kızlarının canlarını bu yiğitlere borçlularmış.Onlardan daha cesurunu yiğidini arasalar bulamazlarmış. Masallarda hep oğlanlar, kızları sever,ister ama, analar, babalar istemez imiş ama bu masal biraz farklıymış diğerlerinden. İki kız belini doğrultup da, azıcık dermanlarını toplayınca gözlerinden ateş saçmaya başlamışlar. Nerede o iki er diyerek bağırmaya başlamışlar. Sesi dışarıdan duyan Vakit ile Nakit, Ne oluyor diye meraklanıp ana ve babalarıyla beraber içeri girmiş.İki kız birden, yılan bizi sizin yüzünüzden soktu. Siz eğer pınarın başında uyumasaydınız. Biz suyun içine girmek zorunda kalmayacaktık. Sizi uyandırmamak için ırmağın aşağısındaki suyun temiz yerinden su doldurmak zorunda kaldık. Pınar başından başka uyuyacak yer mi bulamadınız diye iki Yiğit yürekli cevval kız, iki Yiğit oğlana verip veriştirmişler. bizim iki deli oğlan durur mu? Onlar da bizim deli kızlara diklenmişler. Neredeyse bıraksalar aralarında harb çıkacakmış. İki tarafın da anne babası biri oğullarını tutuyormuş, diğerleri de kızlarını. Her iki taraf da Vakit, nakit durun. Ne yapıyorsunuz deyip duruyormuş. Hay Allah kızların adları da Vakit ile Nakit değil miymiş? Yok artık. Bu kadarı da fazlaymış. Herkes durup afallamış kızın ana babası bizim deli kızların hakkından, Ancak bu yiğitler gelir. Oğuz beyle kiraz hatunda bizim deli oğlanların hakkından da anca böyle Yiğit cevap kızlar gelir. Babasının suyunu sınırını koruyan her şeyini korur demiş. Oğuz bey ,Yağız obanın beyi ile hanımı ve kızlarını birkaç gün daha iyileşene dek misafir etmiş, aralarında dostluk bile oluşmuş. Her ikisi de ferasetli Yiğit Beylermiş. Hepsi de çocuklarının en iyi akıllı obalarını çekip çevirecek eşlerle evlenmelerini istiyorlarmış ve artlarından obalarını gönül rahatlığıyla teslim edecekleri oğullar ve damatlar bırakmak istiyorlarmış. Ana babalarının gönülleri bu işe yatsa da bizim , keçi inatlı Vakitler ve Nakitler nasıl ikna edilecekmiş? İki ulu çınar, oğuz obası beyi ve yağız obası beyi ferasetleri ile oğullarına ve kızlarına hem bir görev ve ders verip hem onların birbirlerini tanımalarını hem de o babalarını onlardan sonra kendileri gibi adalet ve merhametle yönetebilmeleri için sorumluluk vermeye karar vermişler. Ikisi bir plan yapıp,Oğuz bey ve Yağız bey bir iş için obadan ayrılacaklarını, bu süre içinde oğuz obayı vakit ve nakit oğlanlar idare edecek. Yağız obayı da vakit ve nakit kızlar idare edecek diye karar almışlar. Eğer bir sıkıntı olursa birbirlerinden yardım Isteyeceklermiş. Beybabaları onları bunun için tembihlemiş. Vakit ve nakit yiğitler ile vakit ve nakit adlı yiğit güzeller aman ha onlardan yardım isteyeceğimize gider tekrar yılana sarılırız demişler. Yiğit oğlanlarda dünyada bir tek siz ikiniz kalsanız elinizden bir tas su içmeyiz demişler. Onlar böyle iddialaşa dursunlar, günler günleri kovalamış aradan bir mevsim geçmiş yaz son bahara dönmüş iki oba beyi. Buluşup konuşmuşlar, Oğuz bey ve Yağız bey kış gelmeden bu çocuklarımıza birbirlerinin gerçek yüzlerini tanıtalım. Akıllı uslu konuşup anlaşsınlar. Yaza düğün yaparız demişler. Obalardan Oğuz obası biraz yüksekte kaldığı için hayvancılıkla yağız ovası da daha ovaya yakın olduğu için Tarımcılık ile geçiniyormuş. Ve bu iki oba kendinde olmayan ihtiyacını birbirinden değiş tokuş yaparak karşılıyormuş anlayacağınız yağız obasının nakiti, sebze meyve, Oğuz obasının nakiti de koyunlar, keçiler inekler, tavuklar varmış. Her iki obanın beyinden Oğuz bey, kendi oğullarını tembihlemiş. Ey oğullarım! ben uzun süre başınızda olamayacağım. Hayvanlarımızı en kısa sürede en semiz hale getirin. Kuzularımız bahara, sizin gibi çifter çifter doğsunlar. Buzağılarımız çayır çimen yiye yiye oynaşsın. Tavuklarımız çift sarılı yumurtalar, yumurtlasın. Bizim hayvanlarımız yazınki değiş tokuş a kadar bire ona katlansın. Azımız çok olsun,vaktimiz nakit olsun ben gelene kadar demiş. Aynı tembihi delikanlı kızlarına yağız obanın beyi Yağız bey de yapmış varın gidin evlatlarım evinize artık bize yol, size iş gerek bu yolda herkese de mangal gibi yürek deyip iki Bey yola koyulmuşlar. İki yağız delikanlı Vakit ile Nakit, Oğuz obaya iki güzel delikanlı kız Vakit ile Nakit de yağız obaya dönüp, obalarını idare etmeye koyulmuşlar. Babaları her iki tarafı da tembihleyip durmuştu ancak bizim inatçı keçi Vakitler ve Nakİtlerin hiç birbirlerinden yardım istemeye niyetleri yokmuş. Sonbaharda Eylül ayı gelmiş geçmiş ,yapraklar hazanın rüzgarıyla birbir savrulup dökülmeye başlamış. Oğuz obada otlar, çimenler bitmiş hayvanlara verilecek, ne sap kalmış ne de saman. Giderek hayvanlar semizlenip gelişeceklerine, cılız iskeletlere dönmeye başlamışlar. Aynı şekilde yağız obada da ekim ayıyla beraber buğdayların ekilmesi, tarlaların sürülmesi gerekliymiş ancak, sürecek ne öküz varmış, ortada ne yetecek kadar at.İki taraf da başlamış kara kara düşünmeye, elleri başlarında ne yapsak ne yapsak diye? Sonra her biri demiş ki şimdi gurur yapmanın sırası değil, varıp gidelim diğer obaya yardım isteyelim aynı anda Yağız Obanın kızlarıda binmişler atlarına. Yiğit oğlanlar dağdan aşağıya inmiş, kızlarda bayır yukarı çıkmış bir bakmışlar ki, dördü de ulu çınarın altında pınarın başında birbirlerine denk gelmişler yine. Bu kez hırsları ve sinirleri geçtiğinden akılları başlarında duruyor. Yürekleri de yerlerinde atıyormuş, ilk kez göz göze gelmişler. Yiğit Vakit, Nakit kıza, Nakit oğlanda Vakit dilbere bir görüşte aşık olmasın mı? Ayaklarının dibinden pınar şırıl şırıl aka dursun. Bizim inatçı keçilerin de gözlerinden gönüllerine doğru ılık ılık sevda akmaya başlamış. Aşkın gözü kördür demişler ya, galiba aşkın dili de yokmuş bir türlü birbirlerine ne diyeceklerini Söyleyemiyorlarmış. Ne diyecekleri akıllarına bile gelmemiş, akıllarına gelse de de dilleri tutulmuş, diyememişler, kem küm edip durmuşlar. En sonunda kardeşler birbirlerini çimdikleyerek masal aleminden gerçek aleme dönmüşler. Pınarın başında oturup birbirlerine dertlerini anlatmışlar. Ortak olmaktan ve birbirlerine destek olmaktan başka çareleri yokmuş zaten. Oğuz obası ,Yağız obaya ekim için öküz ,at verecek .Yiyecek et , tavuk, yumurta, süt sağlayacak. Yağız oba da onlara saman, un, sebze, meyve, turşu reçel, bulgur, mercimek, nohut, sebze çeşitlerinden verecekmiş. Herkes anlaşıp obasına dönmüş. Dönmüşler ama hepsinin yüreği ulu çınarın altındaki pınarın başında kalmış. Bir daha birbirlerini görmek için yanıp tutuşuyorlarmış. Her fırsatta birbirlerini görmek için fırsat kollamışlar. Bizim kahramanlarımız bu sefer de işin dozunu kaçırmışlar, birbirlerini göreceğiz diye habire buluşuyorlarmış. Öyle olmuş ki Oğuz obada inekler, Koyunlar semizlikten üçüz doğurmaya başlamış. Yağız obada ise sürülmedik, tohum ekilmedik bir karış yer dahi kalmamış. Her iki obanın beyi çocukların durumuna uzaklardan haber alıyor. Uzaktan bilgi sahibi oluyorlarmış ama herhalde abartılıyor diyerek düşünüyorlarmış. Baharın sonlarına doğru geri dönen beyler ne görsünler adım attıkları yerde buğdaylar ,envai çeşit Sebzeler, adım başı Oynaşan her bir koyunun başında 3 kuzu ineklerle semizlikten kendi sütlerini taşıyamayacak hale gelmişler. İki bey ellerini birbirlerinin omzuna atıp evlatlarıyla gurur duymuşlar. Bu kadar kısa bir vakitte emeklerini nakite Berekete çevirmişler. Işte vakit nakittir sözünü galiba atalarımız bu olay üzerine söylemişler. Oğuz ve Yağız beyler birbirlerine bakıp evlatlarının böyle bir kahramanlık yaptıklarından dolayı,biz de isimlerini kahramanlıklarından dolayı gidip değiştirelim demişler. Oğuz bey obasına dönünce oğulları koşarak yanına gelmişler. Daha babamız hoş geldin demeden baba bizi eversene demişler. Oğuz bey de onların bu hallerine içinden kıs kıs gülmüş. Aynı şekilde Yağız bey de obasına varınca kızları boynuna sarılmışlar. Hoş geldin baba bile demeden babacığım bize çeyizlik ne aldın? Demişler. Yağız bey de, içinden kıs kıs gülmüş. Eeee yaz da gelmiş zaten ,düğün dernek kurmanın tam vaktiymiş. Ancak önce Oğuz ve Yağız beyler çocuklarını karşılarına alıp sizler çok büyük bir kahramanlık gösterdiniz. Birlikte el ele sırt sırta verip Obalarımızı kalkındırdınız. Vaktin ve nakdin kıymetini öğrendiniz demişler. Artık adlarınızı değiştirebilirsiniz. Onlar da hepsi babalarına. Babacığım biz isimlerimiz den memnunuz. Vakit Naktini ,Nakitte Vaktini buldu demişler. O zaman ne beklersin? Bir obadan bir obaya gelin alayı kurulmuş , yola dizilmiş. Davullar, zurnalar yeri göğü inletmiş. Şimdiye dek böyle bir düğün oralarda ne duyulmuş, ne görülmüş. Kazanlar kurulmuş, ateşler yakılmış, keşkeler pişmiş. Kızlar, kızanlar,yediden yetmişe tüm obalar bu düğünde buluşmuş. Bu masalda burada bitmiş gökten Şıngır mıngır paralar ,tik tak sesli Kolçaklı saatler yağmış, parayı seven parayı ,zaman isteyen de zaman saatini kapmış. Hangisi kapılırsa kapılsın vakit ve nakit her kişinin en büyük servetiymiş. Bu masalda burada bitmiş.
(FATMA DOĞAN 1 ARALIK 2024/TURHAL
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta