Sesleniş, haykırış, yakarıştır şiirler.
Kimi aşka, kimi sevgiye, kimi doğaya,
Kimi dosta, kimi özgürlüğe, kimi varlığa. yokluğa...
Seslenir yürek dolusunca kalem kalem, kağıt kağıt,
Benim haykırışım acı, özlem, ağıt.
Yok olası yokluk, yoksulluk;
Yani terazisi olmayan bir bağıt...
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Cepheye mermi taşıdı.Vatan savunmasında erkeğinin yanında yer aldı.Alnı-eli öpülesi Anadolu kadınları için ne kadar şiir yazılsa azdır.Onlar birer efsane.Yüreğine sağlık dizelerin ve konun güzeldi.Saygılar.
Anadolu Kadınım
Sesleniş, haykırış, yakarıştır şiirler.
Kimi aşka, kimi sevgiye, kimi doğaya,
Kimi dosta, kimi özgürlüğe, kimi varlığa. yokluğa...
Seslenir yürek dolusunca kalem kalem, kağıt kağıt,
Benim haykırışım acı, özlem, ağıt.
Yok olası yokluk, yoksulluk;
Yani terazisi olmayan bir bağıt...
Doğuştan bedenimize kara urba
Giydirilmiş kara yazılı bir pazen,
Ağır bir örs altında ezen.
Birileri 'edebiyat' der, senin için,
Birileri felsefeler yaratır senden!
Gerek yok sayfalar doldurmaya,
Sonuçta sadece bir yoksulluk,
Ve terazisi olmayan bir bağıt!
Eğer tıka basa tok isen;
Anlamazsın açın halinden!
Öyle mi? Öyle değil tabi ki,
Anlar da......
Neyse boş ver!
Anadolum ana dolu, gam dolu.
Şaşmamışlar yokluk da olsa yolu...
Türkiyem ana dokuz çocuk büyütür,
Hem de yokluktan, hem de güvensiz.
Hem aşçı, hem doktor, hem duvarcı,
Hem kadın, hem erkek, hem de yarınsız!
Büyüttü dokuzunu birden bir kalem de;
Hem de dokuz doğuraraktan!
Bazan madımak kaynattı yağsız etsiz.
Ben demiyorum kusarcasına et yiyen yemesin!
Bazan bir yumurtayı dörde bölüverdi;
Ben demiyorum ballı börek yiyenler yemesin!
Bazan kıçı çıplak yavrusuna, dikiverdi perdesinden bir don;
Ben demiyorum altın sırma ipek giyen giymesin!
O kadar çok şey var ki, kitaplar dolusu yazacak,
Ama bir kalem çıkar fitursuz, çizer üstünü kalınca,
'Yoksulluk edebiyatı, geç bunları' der ve hükmü koyar kendince!
Yaz o zaman edebiyatın, şiirin şanını,
Ev de, iş de, tüm cephelerde,
Nasıl vermiş canını kanını?
Yaz o zaman kaynağından gözenin
Doyulmaz tadındaki berrak,
Su kadar temiz ve ak anamın,
Bacımın, avradımın kızımın
Yurduna taptığını...
Aliyeler, Emineler, Fatmalar;
Yoklukla, yoksullukla cephelere,
Sırtında aç bebesiyle
Kurtuluşa koştular.
Yani;
Yokluğa yok demediler, var ettiler yokluktan,
Birer Tanrıça misali,
Anadolu kadınım...
Halilcan Osmanoğlu
****O Tanrıçanın önünde eğiliyorum saygıyla....
harikaydı sevgili şairim...etkili/duyarlı/gerçekti...
yüreğine sağlık...tşk.ler...
tampuan...+...antj....
duyarlı yüreğe ve anadolu kadınlarına selamlar
Çok duygulandım ve etkilendim.
çok güzel,mükemmel tebrikler
çok duygusal,güzel tek kelimeyle mükemmel tebrikler
şiir yazmak maharet ister,yorumlamak ayrı bir maharet.bilirim herkes yorum düşemez şiire.olsun yine de diyerek bu her duyguya yolculuk ettiren şiiri kutlamak isterim..içtenliğimle kutluyorum.
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta