ANADOLU İNSANI
Cefakârdır, vefakârdır,
Özü, sözü birdir,
Anadolu insanı.
Düşüncesi hür,
Vicdanı hürdür,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Süleyman bey gerçekten anadolu insanımız bu övgülere fazlasıyla layıktır.sizde sazınızla sözünüzle güzel anlatmışsınız.başarılar.saygılarımla.
üstadım hoş bir çalışma kutluyorum
DEĞERLİ ÜSTADIM GÜZEL BİR ÇALIŞMA KUTLUYORUM
Anadolu insanını ne güzel resmetmişsin Can Hemşehrim Süleyman Bey.Ama o değerler ve köklü kültür yavaş yavaş silinmeye başladı.Tebriklerim,ilk tam puanım,selam ve sevgilerim seninle Can Gardaş...
400-ANADOLU KÖYLÜSÜ
Ne düşmanlık,ne riyâ olmaz felsefesinde,
Bozulmamışsa eğer Anadolu köylüsü.
Yiyecek bir lokması olmasa heybesinde,
Aç kalsa da,eğilmez Anadolu köylüsü;
Çünkü onun ünvanı “ülkenin efendisi.”
Lokmasını paylaşır,hiç dert etmez darlığı,
Namusu,vatanıdır en değerli varlığı.
Olmaz dalaveresi,bilmez sahtekârlığı,
Aslâ kul,köle olmaz Anadolu köylüsü;
Çünkü onun kimseden yok çıkar beklentisi.
Her yaşta ve çok işte kadın,erkek çalışır,
Çelikten bedenleri her zorluğa alışır.
Kadınları sırtında odun taşır,su taşır,
Yorgunluk nedir bilmez Anadolu köylüsü;
Çünkü onun kuvveti,irâdesinin sesi.
Şimdi bir savaş çıksa,hemen cepheye koşar,
Ardına hiç bakmadan vatan derdine düşer.
Baş açık,ayak yalın “dağ,bayır” demez aşar,
Cihattan geri kalmaz Anadolu köylüsü;
Çünkü onun inancı tevhidin garantisi.
Misâfire tahsisli başköşedeki yeri,
Nâmus konu olunca,bir adım atmaz geri.
Yalana meyledilmez,her fert sözünün eri,
Çile,cefâ üstüne söylediği türküsü;
Çünkü kültürde yatar sevgi,dostluk öyküsü.
Nazım İNCE
Anadolu insanı ihmal edilen fakat çile yüklenen garibanlar hep avunarak yaşamayı kaderi sayar anlatımınız için teşekkür hemşerim selam ve saygılar
GRUBUMUZU ŞİİRİNİZLE ONURLANDIRDIĞINIZ İÇİN TŞEKKÜR EDERİM
ÜSTADIM.
ANADOLUNUN ÇİLEKEŞ AMA ONURLU MERT VATANSEVER VE CESUR İNSANI ŞİİRİNİZDE ANLAM BULMUŞ
SAYGILARIMI SUNUYORUM
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta