Sen Anadolu'yu gördün mü gardaş?
Tozlu yollarına vuruldun mu hiç?
Sen torbanda kuru ekmek, yavan aş
Gurbetten gurbete sürüldün mü hiç?
Uyandın mı şöyle ezandan erken?
Seher rüzgârında mahmurluk varken
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Tebrikler değerli hemşerim.
Ne güzel anlatmışsın Anadolu insanının hâlini.
Selamlar.
Türküler duydun mu, yandı mı için?
Türküler ağıdı giden her göçün
Delik pabuç, yırtık mintanın için
Makamda hor, hakir görüldün mü hiç?
harika bir anadolu şiiri
gerçeğin adı
gerçeğin kendisi kutlarım
birde böylesi bir şiirdeki dört yorumu görünce
bu şiirin tutup birilerine tükürmesi gerek
kutlarım kalemini
selamlar
Tebrikler...
anadolunun, türk halkının ne tür zorluklar içinde yaşadığını tasvir bakımından olsun şiir estetiği bakımından olsun herşeyiyle mükemmel bir şiir, tebrikler...
çok güzeldi
anadoluya ve şiire dair güzel izlenimler edindim kutlarım...
ve benim kalemimden anadolu
Ben Anadolu Ben Tarih
Hep aynı değildik
Biz kandırdık masalları
Bulup çıkardık iki zamanı
Kaf dağının ardından
O ustura yüzünü gecenin
Parçaladık gürzünü vurup
Tümülüsten
Kargı kucakta
Elinde balta
Ok ve yayıyla
Doğruldu bir ceset
Doğruldu Anadolu’nun dünya yaşındaki toprağında
Her karışına bin evliya düşen
Dua da
murat almada
O çaresizliğin yeni adı
Değmeğe görsün yalanı
Elle tutulmaz gözle görülmez
İnançtır bu
Kavimler helak oldu
Tufanlar atlattı bir başına
Gel gör ki
Uslanmadı arsız çocuk
Yine katline icazet
Kellesine ödül
Islak ve korkak
Gelip sığındı kucağına
Tırnaklarının altı boşalmış
Gözleri yuvasına kaçmış
Sanki hiçbir zaman
Hiçbir yerde yaşamamış
Söküp dağları ilmik ilmik
Yüzü ve teni cehennem şerhası
Avunmaz susturulmaz
Bir ustura gibi yangını
Ve yanı başında bir salep
Tüter buram-buram
Taşları ilm-i simyaya
Bedeni bir kadavra değeriyle ölçülüp biçilen
Ve doyamadan
Vuramadan dudağını ergen bir kıza
Ah bu toprak
Kazınan parçalanan gecelerin
O ak sakallı dedelerin
Nazlı-nazlı büyüttüğü emeği
Yitirdim ustamı yakın zamanda
Çıraklıktan çıkamadan
Kimse akıl etmez
Gidip saklansam
Bir dağ çiçeğinin kucağına
Varıp eline
Sürsem hummalı alnımı
Acep saklar mı beni
Yeni çıkmışım ülkem savaşından
Ki hala incecikten topuğum bembeyaz
Su içtiğim nehir köpük-köpük
Göğsümde sancı var
Tomurcuklanmakta bir şeyler
Pıt-pıt
Kan damlar içime
Onur ve namus cenginden
Yani sıratla cehennem arasından
Elimi yıkayarak çıkmıştım oysa
Engerekler emzirdim
Zümrüt-ü Anka’lar
Dervişler dolandı eteklerimde semahlar dönerek
Ozanlar söyleşti avunmaz hislerin dillendiği vakit
Ve hal böyleyken
Gel dedim, ne olursan gel.
Ceylanı kurtardım avcının elinden
Hala hatırımda cennetten kovuluşum
Sevdalandım çoğu kez göklere
Dağlar yarattım ufuklar boyu
Munzur, ağrı, süphan, karacadağ.
Kavuşmak demiştim masmavi
Çırılçıplak
Suskun ve asi
Bir kültür ağlaşır magmasında
Gördüm tarihin cellat yüzünü
Yaşamsa böyle
Üç kuruşluk dünya da
Ebedi
Ve korkusuz
Ve pazarlıksız
Ve asi
Çoktandır yatırdığım koynumda
O soylu sevda
Bir elim cennette benim
Muhammed yanında
Bir elim sonsuzlukta
Gazele şiire doymadım
Üzerimde uçan
Her daim kışlayan
Bakidir yanımda
Ben Anadolu’yum
Ben tarih
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta