Ben Anadoluyum...
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...
Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.
Hastalarım ölüm yataklarında
Ben Anadoluyum...
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç...
Şükrederek, kalktığım sofralarımda
Ya soğan ekmek olur, yahut bulamaç.
Hastalarım ölüm yataklarında
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Anadolu Şiiri - Yorumlar
21 Ekim 2025 Salı - 21:34:21
hocam tebrikler ne yazık ki cennet ülkemizde dertleri bitirmiyorlar iç ve dış düşmanlar
YILLAR YILI SUSUZ, YILLAR YILI AÇ, ANADOLU!..
Yeni yetişen nesil bizim dönemimizin ve öncesinin eserlerini okumadıkları, Osmanlının son zamanlarını ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını öğrenmedikleri, 2, Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları bilmedikleri için Anadolu’nun halinden anlamazlar.
Daha da gerilere gidersek, maalesef büyük ecdadımız Osmanlılar döneminde kervan yolları, hanlar, hamamlar, saraylar, köşkler, köprüler, büyük camiler ve benzeri ilk, orta ve lise okulları, üniversiteler yeteri kadar Anadolu’da olmadığından hep geri ve naçar kalmıştır Anadolu.
Sadece bir iki kervansarayın, hanın, hamamın varlığı, birkaç en azından orta ölçekli caminin yapılmış olması medeniyetin, gelişmenin halka götürülmüş olması anlamına hiç gelmez.
Osmanlıdaki anlayış, Türk insanı sanatla, zanaatle, ticaretle ve benzeri işlerle uğraşamazdı, bunları meslek edinemezdi. Gururla yaptıkları, yaptırılmak zorunda bırakıldıkları tek meslekleri vardı, o da ASKER olmak.
Asker bir milletin membaına yani Anadolu’ya belli şeyleri inşaya gerek de olmaz.
Bakın, sadece Bursa, Edirne, İstanbul ve biraz da şehzade şehirleri diğerlerinden daha şanslı, daha farklıdır.
Hafızam beni yanıltıyorsa affınıza sığınıyorum ve Falih Rıfkı Atay’a aitmiş gibi aklımda kalan bir sözü hatırlatmak istiyorum.
“Yıllarca Anadolu’yu bir inek gibi sağdık!..” Bu veya benzeri bir sözdü, söylenen.
Osmanlı, batıya açıldıkça, yeni yerler fethettikçe önceliği oralara ayırmış, her türlü eseri oralara yaparak maalesef oraları ma’mur etmiştir.
Kısacası Anadolu’ya sıra gelmemiştir.
*
Gelelim şiire…
Anadolu çaresiz, Anadolu bakımsızdı yıllar yılı. Yolsuz, susuz, elektriksiz; işsiz, yalnız, sahipsiz…
Gaz lambasında ders çalıştığımı, omuzluğa helkeleri asıp çeşmelerden su taşıyan kadınlarımızı, yazın terleyen, kışın üşüten karalastik (cizlavet, soğukkuyu, astarsız lastik) ayakkabılarla geçirdiğimiz yılları unutmadım.
Kaldı ki, sonrasında içi astarlı lastik ayakkabılar, sonra da naylon yazlık ayakkabılar çağdaşlığın göstergesi, varlığın simgesi olmuştu.
Sofrasında kendi ürettiği buğdayından, arpasından, değirmende kendi öğüttürdüğü unundan ve bulgurundan, başka yiyeceği olmayan Anadolu insanı…
Giyecekleri de genellikle el emeği dokudukları.
Âdetim olmamakla birlikte, tam bu noktada bir şiirimi hatırlatmak isterim.
***
İKİYE ENDEKSLİ HAYAT
Biri yazlık, biri kışlık
İki ayakkabı, iki ceket
İki pantolon, iki gömlek
Onun üstüne bir de yelek
İkiye endeksliydi hayat.
Her şey ters düz edilecek
İki kere giyilecek…
İki oda, bir ara
Kurulur yere sofra
Bir tas çorba, bolca ekmek
Sırada bol sulu yemek.
Dökmeden yenilecek
Yarabbi şükür denilecek…
25.02.2009
Hikmet Çiftçi
Demek ki bizler çok şeyi ikiye katlamışız(!). Daha şanslı saymışız kendimizi.
*
Yavuz Bülent Bakilerin pek çok şiirini, makalesini ve hatta TV ve radyolardaki sohbetlerini büyük bir zevkle dinledim.
Kültür hazinesi, bir derya gibidir değerli şairimiz.
Türkçe üzerinde hassasiyetle durur.
Türkçenin bozulmasına, yozlaştırılmasına ve yanlış kullanılmasına tahammülü yoktur. Bu konuda pek çok sohbetini dinledim, makalesini okudum hatta bazı gazetelerden kupürler bile kestim.
Üstadımın her sözü, her eseri, her dediği başım gözüm üzeredir.
Hürmetle ve saygıyla ellerinden öpüyorum.
Ömrü sağlıcakla geçsin, Allah razı olsun…
Hikmet ÇİFTÇİ
28 Kasım 2012
'Dört nala gelip uzak Asyadan/akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim' Emperyalıstlerden kurtarıp da sefasını süremediğimiz ve savaş sorası Anadolu'nun dört bir yanına kurulan kurumlarının kucak, kucak YABANCILARA satıldığı, bizlere de kıraç ve susuz bırakılan bu topraklar bizim. 'Derdim çoktur hangisine yanayım/Yine tazelendi yürek yaresi...'
Necmettin ÇAKIR
Sayın Hocamın ta çocukluğumdan gençliğe ilk adım attığım yıllarda dillerden düşürmediğim muhteşem dizelerini seçen kurula tebrikler şiir için bilmem tebriğe veya övgüye gerek varmı
Anadolumuzu dolaştım geldim sanki..Ellerim kurna kenarında ağzım buz gibi berrak sularda hani horoz şekerim nerede bana edebi öğreten ninemin yün atkısı bir kaç pılı pırtı aşınmış pencere kıyısı ne yazık ben yine oradayım beni kanıksatmıyor batının lüksü..Rabiabelgin..
İki Anadolu vardır şairler ve edebiyatçılar dünyasında. Birinde, şırıl şırıl akan dereler, kuzuları melerler, yeşillikler ve güzellikler içinde cıvıl cıvıl kuşları öterler.
Diğeri, yokluk ve yoksullukla, bakımsızlıklar içinde kıvranan Anadolu.
Şair ikinciden yana. Tebrikler tercihe.
Bu şiir değil. Bir ANADOLU inlemesidir. Şair i Tanırım UZAKTAN...Bostancı'da günlük yazıları gönderdiği günlerden hatırlarım...Yazdığına alın terini karan-karıştıran ender yazarlarımızdandır. Yazdığını hissetmediyse yazmamıştır. Hangi mısrasını 'burası olmamış' diyebiliriz ki? Şiiri yudum yudum içelim... Belki olur ruhumuza ilaç.
Ellerinizden öpüyorum Aziz şairimiz. Çoktan beri böyle 'ilaç' ŞİİR OKUMAMIŞTIM. GÖZÜM GÖNLÜM AÇILDI.
Mehmet YUSUFLAR
Anadolu denilince aklımıza yokluğun,acının ıstırabın gelmesi,Anadulu'nun kendi zenginliğinin bir sonucudur.Bu zenginliğin üzerinde oturanlar hiçbir zaman rahat yaşatılmayacaktır.Her nimetin bir bedeli vardır.Dış güçler elinden geleni her dem yapacaktır.Güçleri yetmediğinde de bizim gölgesiz ağaçlarımızı kahraman gibi bize sunacaklar.
Yavuz Bey'e Allah uzun ömürler versin.Tam bir Anadolu sevdalısı bir şair.Bu güzel şiirinden ötürü tebrik ederim.
Muhterem Yavuz Bülent'in şiir sanatına yakışan güzellikte bir şiir.Ancak Anadolu'nun bazı kısımları böyle görülse de;artık pek çok yerleşim birimimiz, özellikle kaza ve kentlerimiz hiç de böyle değildir.Hattâ bir çoğu zaman dışı lüksü yaşamaktadır.Bazan içmeğe ayranımız olmasa da, şeye gitmekte olduğumuz bineklerde en lüksleri kullanmaktayız.Şiirin yazım tarihi hayli eskidir, şimdi aynı karamsarlığı eminim şiirin yazarı da yaşamamaktadır.Şiirin güzelliğinden dolayı tebrik, görevimizdir.Enver Özçağlayan
Şiir, Şairin dünya görüşüdür.Bu mısralarda anlatılanlar doğru mudur, değil midir? sorusunu aklıma getirtti. Anadolu'muzun
KÖY insanları öylesine cömert öylesine sağlam bir mizaca sahip ki açlığı ilaçsız-lığı, ağaçsız lığı kırbaç lamayı
asla kabul etmezler. Öylesine onurlu insanlarımız vardır.
Muhtaç değiller, Haçı bilmezler, taç istemezler. Yüzleri ak, alınları açıktır.Şairi bu manalı şiirinden dolayı kutlarım. ANADOLUYU gezmek görmek bilmek lazımdır.Saygılarımla.
Bu şiir ile ilgili 54 tane yorum bulunmakta