Doğurdun çocuklarını
Doğurdun can ana
Bulaşır kasıkların al kana
Bağrışların gökte,
Yüreğin yerde
Tatlı bir haykırış;
Bebeğin ürkek sesinde…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
yöreselden evrenselliğe yayılan şiir bilincinin anlanlı örneğiydi..
şiirdeki diyalektik duruşa selam olsun...alkışlıyorum bu anlamlı emek ürününüzü.sevgimle....
''Ana'' olgusunun bunca metaforla desteklenerek şiirselleştirilmesindeki ve uzantısındaki algıları çok yetkin bir üreti olarak bulduğumu söylemeliyim.
Şiirin saltça bir duygu yoğunlaşması olmadığı,evrensel ve yaşamsal türlü günlükleri anımsatma işlevli olduğunu da söylemek olası.
Ana bu anlamda örneklik oluşturan bir soluk olarak seçilebiliyor.
Sayın KOÇU'nun bu şiirinde diyalektiğin koylarına yaklaştığını görmekteyim.
İlgiyle okuyuşum belki de bundan da.
Kutluyorum.
Başarı dileklerimle / erdemle.
Vurdu korkusuzca
Altındaki tabureye
Gencecik bir oğlandı
Dalyan gibi fidandı
İlmik boynunda
Sevda koynunda
Anlat can ana,anlat
Gözlerinde büyüyen çocuk
Sessiz mi sessiz
Haykırı idamlarda büyük Deniz...
Kutlarım duyarlı yüreğinizi ve cesur kaleminizi.Ant+tam puan.Saygılarımla
Vurdu korkusuzca
Altındaki tabureye
Gencecik bir oğlandı
Dalyan gibi fidandı
İlmik boynunda
Sevda koynunda
Anlat can ana, anlat
Gözlerinde büyüyen çocuk
Sessiz mi sessiz
Haykırır idamlarda büyük Deniz….
Analar evlat doğurur, çıkar bir çakal onu arkasından vurur...
Vurmazsa o çakal delikanlıyı, patron o pis karnını ve çakalı nasıl doyurur...Nasıl servetine servet katar...Kutluyorum harika yüreğini ve devrimci sesini kardeşim...analar doğurur sehpalar kurulur ama kuruldukça sehpalar Denizler çoğalır...
duyarlı,akıcı güzel şiir okudum..kutlarım..
Güzel çalışması için şair yüreği kutluyorum,emeğine,kalemine sağlık.Sevgilerle.
güzel bir anlatım yüreğinize sağlık, tam puanımla antolojimde, saygı ve selamlarımla.
En gerçek masallardan biriyle başlıyor şiir. Koçero ile...
Başında siperlikli şapkası, çapraz fişekliği ile bir kara-kuru adam Koçero...
Ve en son ve gerçek bir 'masalla' bitiyor.
Darağaçlarını savuran, uzun boylu bir bir dalga gibi Deniz ile...
Aradakiler ise masal.....
Kutluyorum Ulvi Koçu, sağlam kalemini, güzel yüreğini, sevgi ile
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta