Başımı bir fidan gibi gömsem, duyabilir miyim toprağın bir karış altında çürüyen kalbinin çığlıklarını.
Peki kemiklerin fosilleşmiş midir şimdiden? Arkeolog titizliği ile hani süpürge ettiğin saçın gibi olamasa da cılız bir fırça ile süpürsem göz çukurlarını, parıldar mı kemik gözünün feri gibi?
Sesinde öldü mü seninle? Ağaçlara dayıyorum kulaklarımı, belki ses telin bir ağacın köküne dolanmıştır da, çığlın kulağımın bakirliğini bir kenara savurup deler geçer kulak zarımı diye. Şimdi söyle yaşam veren sesinle, sesin de öldü mü?
Bu çorak bahçeyi ben aldım ve gömdüm seni ellerimle bir fidan gibi. Senin bahçende o çok sevdiğin menekşeler çoktan büyüdüler ve açtılar. Benim bahçemde ise sen bir türlü çıkamadın toprağın karnını deşerek. Oysa çok su döktüm toprağına, gidenin arkasına tez gelsin diye dökülen sular gibi. Ne geldin. Nede açtın kollarını menekşeler gibi baharda.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta