babam dövüp sövdü, sövüyor,sövecekken
payıma düşenden peygamber de nasiplenmesin,
geniş zamanda günah diye
adım peygamber adından dönme
-kocakarı hesabına göre-
sövülecek hale sokulmuş adımı,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hayat, karşında sinek ayaklarının temizlenişi gibi dikkatsizce siliniyor... sinek ayakları çoğalıyor birbirine giriyor... heryer çizgi.. gönül o sineği bile bütün haliyle özlüyor.... böyle şeyler geldi aklıma :)
Küfrederek meşhur olmak da zordur.
Kolayından şair olurum sanma.
Bana kalırsa zekanı yanlış yerde kullanma.
Şöhret güzel görünür,pis kokar evlat boşuna sulanma...
yanımdan yüzü olmayan bin adam geçiyor
ve cinsiyeti olmayan bin kadın
hadi söyle sevgilim
neydi adım?
yüzüne yayılan bereketli tebessümle daha ne desin ahh mehmet ahh mehmettt
ne tantana çıkmış ya.şair hislerini dile getiren cümleler kurmuş.kimsenin karşısına geçip suratına söylememişki istemeyen okumasın.ben küfürden hoşlanan birisi değilim fakat bazı yerlerde bu tarz kelimeler tam yerine 'cuk' oturur.bazen kendimizi bu şekilde ifade edebiliriz bu da şairin tarzı tartışma konusu yaratmak bence gereksiz.
Yorumları okudum cümle kurmayı henüz beceremeyenler kayaya taş atmış, tak diye tok bir ses çıkmış ama taştan değil kayadan :)
Taş atmayanlar ekmek bulmuş nimetleniyor afiyet olsun
Şiire gelince zaten şair neşterini biliyor cerehatinin üzerinde ne beni ilgilendirir ne de okuyanları şiiri tamamen kendi içindir!
Mezgiden'in yorumu sanıyorum ki ondan önceki yoruma (SUKÜN) bir cevaptı. Dipnotla yaptığı atıf da savımı destekliyor.
kulaklarından tutup dizime yatırdığım yanılış
dizesinde bu şiirde kastedilen gibi bir cinsel çağrışım yoktur..şair orada çocuğunun kulağını çeken dizine yatırıp poposuna şaplak vuran bir anneye dönüşmüştür..pişmanlıklarına anne şefkatiyle ve de kızgınlığıyla yaklaşmanın resmidir o dize..
bunu böylece açıkladıktan (maalesef) sonra..şiirden dolayı burda başlayan edep edepsizlik tartışmasına girmek istememekle beraber..şunu da söylemeden geçemeyeceğim ki..evet edep her türlü ilişki için birincil şarttır Allah-kul anne-çocuk aşık-maşuk okuyan-yazan vb vs..çünkü o bir ortak zemindir..sivriliklerin sadeleşme zemini..anlaşma için diyalog için ön ve vazgeçilmez şart..aksi takdirde ses boğulur meram anlatılamaz..onun içindir şiir de..içimizde ki büyük ve asla toplumsal olmaycak kadar sivri keskin yasak gayr-i nizami halin anlaşılma sürecinin estetize edip sunma biçimidir..özelde şiir için söylediklerim genelde edebiyat için de geçerli..edep saygı ve indirgemek erdemleri küçülmeye seviyesizleşmeye inkara değil aksine..yüceliğe büyülüğe bilgeliğe götüren en emin yoldur..
küfredene küfretmek..bağırana bağırmak..kibredene kibretmek gibi fıtri temayülleri varken ademoğlunun..yalnızlaşmak..tefrit dağına sürgün edilmek..ya da sesinin boğulması söylediğinin anlaşılmaması marazıyla karşı karşıya gelmek istemeyen akıl sahiplerinin..edep sahibi de olması gerekmektedir..
dip not : yeraltı ya solucanlar ya da ölüler için mesken..sesi nefesi inancı itirazı olan şair yerin üstünde ve arızi bir dizgede şiir süzer..
@..
şiire gelince..
neyse gelmeyeyim ben..gelecek bir şey yok zira..antoloji de yeni oluşmaya başlayan bilindik marazlı bir tarzın oldukça kötü bir izdüşümüdür bu şiir(!)
@..
sayın Ahmet Erdem..tesadüfen gördüğüm yorumunuzu es geçemeyeceğim..ki hakikkaten ismim zikredilmekle tarafıma bir bühtan anlamına gelebilecek yorumunuzu kendi nam-ı hesabıma kabul etmediğimi beyan etnek isterim..
şiirlerinde açık kapalı cinsellik teması işleyen şairlerden biri değilim..şiirlerimin bazılarında genel ahşakı zorlayıcı ifadeler olduğunu kabul etmekle beraber..bunların bir amaca hizmet eden (örneğin sülaleni siteyim sam amca)..bir itirazı seslendiren imgeler olduğu görülecektir..
edebiyatın edepten geldiğini gayet iyi bilen bir şiirsever oalarak..bu bahsettğiniz türden hiççi bir cinsellik anlayşında ve arayışında hiç bir şiirimin hiç bir dizesiyle var bulunmadığımı söylemek isterim..
benimle beraber anılan diğer arkadaşlarım ne düşünür ne söyler bilmem..ama bendeniz için durum böylecedir..
@..
Bir şiir yazanın anlattığı kadar okuyanın da anladığıdır tezinden hareketle sayfanıza ilk kez gelmiş olmama rağmen ayıp etmiş olmazsam bu şiir benimdir demek cüretini göstereyim müsaadenizle sevgili Mehmet Dokumacı.
Biz çocuklarını hala büyüklerinin yanında başını okşamayı ayıp sayan eşşoğlueşşek, sıpa diye gizli gizli seven bir toplumuz. Söverek severiz. Zannımca sizde benim gibi ya böyle bir ailede büyüdünüz ya da iyi bir gözlemcisiniz. Fakat şiiriniz sadece bunu değil; zekâ ve bilgelik kokusu her halinden belli erotizm ve romantizm yüklü ayan beyan ortada saf anlaşılır dille kurguladığınız cümlelerle bütünlenmiş ve tarif edilmiş harika bir aşkı anlatıyor. Bayıldım. Küfürü Neyzen Tevfik ustalığı ile giydirmişsiniz. Öyle usturuplu giydirilmiş ki dilinize sağlık diyorum.
Tarzınızdan ve cümle kurgularınızdan belli ki bilgili ve zeki bir insansınız. Ama bunu satır aralarına iyi saklamışsınız. Bazı zeki şairler böyle zekâ eseri imgeleri ve kurguları gizleyemiyorlar ve bu şiirin vermesi gereken duyguyu bastırıyor. Hâlbuki siz bunu çok iyi saklamayı başarmışsınız. Bu şiiri hem açık, anlaşılır, duygulu kılar hem de okuyucuda hayranlık uyandırır.
Hiçbir hikâye dayanamaz tabii bu şiire ‘’yanımdan yüzü olmayan bin adam geçiyor
ve cinsiyeti olmayan bin kadın’’ geçiyor diyorsunuz. Anlatılan büyük hikâyenin yanında bu kadar önemsizleştirdikten sonra hangi hikâye dayanır.
Benim büyük oğlumun adı da Mehmet Onur. Mehmet’ini rahmetli dedemden alma. Kendimi bildim bileli Mehmet’lerin içindeyim yani. Size saygılar sunuyorum hiç kuşkunuz olmasın takipçiniz olacağım.
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta