Amerika, Amerika dölek dur,
Dölek dur, beni kedine çattırma!
Kırk milletin nesebinden gelip de,
“Tek milletim” diye zurna öttürme.
Ne, asılın belli, ne dinin belli,
Ne, sevdiğin belli, ne kinin belli,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Millet olmanın onurundan yoksun...kökü tarihte olmayanlar....böl / parcala ...ayır / ayrıştır / sömür anlayışına verdiğiniz cevap harikaydı...tam puan ve saygılar bıraktım....
Şairleri Haykırmayan Bir Millet, Sevenleri Toprak Olmuş Öksüz Çocuk Gibidir
M. Emin
Haykıran yüreğinizi kutlarım
büyük usta boşa dememiş elbet 'Amerika katil, katil!!' diye...
Sen yüreğini
bilgiyle,
sevgiyle,
derviş eyle;
dövsünler,
sövsünler:
Sen
doğru söyle;
zararı yok,
dokuz köyden kovsunlar.
İllaki aşk,
illaki hak,
illaki halk de;
varsın,
paylaşmak için karacayı
köpekleri birbirini yesinler.
Sen,
insan de,
insana yürü.
Buysa kitabın,
buysa yasan;
tören edebin
ne derlerse desinler.
Vay ona ki:
Bize 'Dinozor! ' diyen;
Saray avazıyla üren
Entel kahpeyi sevsinler.
Mahmut NAZİK 08.03.2010 Mersin
ÖDÜLLER VERİN İŞİRLİKÇİLERİNİZE,
KATİLLERİNİZE, ENTEL FAHİŞELERİNİZE
Bir yıl değil,
Beş yıl deği
Bilimsel değil;
Deneysel değil,
Yaşamsal değil;
Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '.
Bir yanlışlık var bu işte,
Bu gidişte bir terslik var.
Bu gidiş gidiş değil.
Ne halktan,
Ne de haktan yana hiç değil.
Bir yanlışlık var bu işte.
Hiç mutlu etmedi insanı,
Mucitleriniz, icatlarınız;
Hiç mutlu etmedi bizi,
Putlarınız, ilahlarınız.
Petrol varilleriniz
Ne dersiniz?
Sizce neden dersiniz?
Bir yanlışlık var bu işte:
Geçinirken, dokuz aptal bir kaşıkla;
Baş koyarken dokuz nüfus bir yastığa;
Herkes daha mutluydu hani..
Ama ne oldu sanki?
Aşk ucuz
Yaşam kolay
Ama
Ne verdik insanlığa!
Bir terslik var bu işte,
Bu gidişte bir yanlışlık var.
Ailenin ve atomun
Çekirdeği parçalanmamışken;
Alırken canları sıtma ve karahumma,
Yani penisilin bulunmamışken henüz;
Güneş, ay ışığı,çıra ve
İdare lambasıyken ışığımız;
Her şey apaçık ortadayken;
Kasılan bedenimizde;
Tekleyen yüreğimizde
Dışa vuracak bir şey biriktirmemişken;
Bu kadar dolu;
Bu kadar şiş değilken karnımız;
Eldeki nasırla,
Bilgiyle,
Sevgiyle;
Alındaki terle ölçülürken zenginliğimiz.
Nehir akarken kendi yolunda;
Ayıplanmazken ağlamamız, gülmemiz;
Yani
Ağladığımızda dağı taşı yırtarken böğürmemiz,
Bir vadi dolusuyken kahkahamız;
İnsanı sokacak kalıplar dökülmemişken henüz.
Okula giden çocuklara:
'Aman yavrum... ', diye başlamazken
Uğurlamamız, güle gülemiz;
Sevdamızı türkülere,
Sevgilimizi güllere,
Çiçeklere serperken;
Ferhat’ı dağlara,
Mecnun’u çöllere düşürüp,
Keremi yakıp kül eden aşk.
Bu kadar kolay,
Bu kadar aciz,
Bu kadar ortada,
Yani bu kadar ucuz
Ve bir gecelik değilken henüz;
Daha bir tatlıydı sevda,
Daha kıymetliydi sanki.
Daha bir saygılıydı sevgili.
Aşk daha hesapsız, kitapsız
Ve daha da bir deli..
Gülen yüzümüz,
Gülüşümüzken armağanımız;
Veren elimiz,
Seven yüreğimizken sermayemiz
Sanki daha bir mutluyduk hepimiz.
Bu işte bir terslik
Bir yanlışlık var bu gidişte.
Dikensiz gül bahçemiz var ama
Güllerimiz kokusuz.
Aşımız, ekmeğimiz
Ve aşkımız tatsız tuzsuz
Otoyollar asfaltlar yapılmamışken;
Cilt cilt kitaplar yazılmamışken daha;
Yani plastik icat edilmeden;
Süt şişeye, su poşete girmeden önce yani;
Gökyüzü mavi,
Masmaviyken denizimiz;
Kıyıya vuracak kadar çok değilken pisliğimiz;
Mayınlanmamış,
Tel örgülerle bölünmemişken;
Ülkemizin ve yüreğimizin sınırları.
“Adam! ” Simith,
Keynes zehirini akıtmadan önce;
Yani demem o ki:
Marks,
Daskapital’i yazmaya mecbur kalmadan;
Yani, paylaşım
Yani yurtseverlik kitapların
Bilinmeyen sözcükler bölümünde;
Okul kitaplarının en arka sayfasında
Yer almazken imece;
Daha bir günaydınlıydı günümüz,
Daha kardeşçe,
Daha duru,
Daha berraktı düşünce.
Bir yıl değil
Beş yıl değil
Diyorlar ki:''Diz çök eğil! ! '''
Bir yanlışlık var bu işte.
Bu gidişte bir terslik var
Bu gidiş gidiş değil
Bir terslik var bu gidişte.
Hiç insanı mutlu etmiyor
Makineleriniz, verileriniz.
Kimseyi mutlu etmiyor,
Petrol varilleriniz.
Ne dersiniz?
Sizce neden dersiniz?
İnsanı yaşatmıyor
Aşkı yeşertmiyor
Saniyede attığı mermi sayısı,
Her gün artan silahlarınız.
Hiç mutlu etmedi insanı;
Mucitleriniz, icatlarınız;
Hiç mutlu etmedi bizi,
Putlarınız, ilahlarınız.
Bu işte bir yanlışlık,
Bir terslik var bu gidişte.
Nasıl, niçin;
Sizce neden
Sizce kimden dersiniz?
Şu gazetelerde geçen,
Kundaktaki Filistinli bebeğin
Alnındaki kızıl lekeyi;
Karanfil mi sanırsınız! ?
Hani mesela,
Timsah gözyaşlarıyla izlediğiniz!
Akbabanın başında ölümünü beklediği;
Hani şu fotoğrafçısını kahreden;
Hani şu
Akıbetini merak ettiğiniz;
Yarı canlı Afrikalı çocuğa
Ne oldu dersiniz?
Başka kanları,
Başka canları da katın sermayenize.
Vietnam, Irak, Kore,
Bilmem ki
Kim bilebilir
Savaş tanrınız tanrınız Eris'i
Nifak tanrınız İris'i
Kim çözebilir yüreğinizdeki İblis'i
Daha kimleri aldınız listenize.
İki yüz bin Kızıl deriliyi,
Hem de öz yurdunda
Öldürmekle başladınız, katilliğinize.
1902 yılına kadar
On yılda
Yok edip bir milyon Filipinliyi,
Yani nüfusun altıda birini
Katlederek devam ettiniz serinize.
Şöyle buyurdu Senatör Bevaridge:
’’Bizi soykırımla suçluyorsunuz:
Onlar Avrupalı değil,
Amerikalı değil bizim öldürdüklerimiz,
Onlar oryantal.’’
Her neyse!
Japonya’da
Attığınız bomba,
36 bin ton TNT
Yani,
üç bin altı yüz kamyon
Dinamite eş değerde.
İki yüz elli bin insan
Biçilmiş ekin gibi yerde.
Ve hala etkisi devam ediyor
Yerde gökte
Denizde, toprakta,
Açan çiçekte,
Dökülen yaprakta,
Yeni doğan bebekte.
Ve
En önemlisi
Seven,
Sorgulayan her yürekte.
Daha dün Panama: beş bin;
Vietnam’da iki buçuk milyon kayıtlı ölünüz.
Irak’ta bir milyon küsur;
Rakam net değil,
Katliniz bitmedi henüz;
Devam ediyor zulmünüz.
Ya işbirlikçilerinizin eliyle katlettikleriniz! ?
Katillerini hep siz eğittiniz,
Hepsinde sizin kanlı elleriniz.
Brezilya’da sayılamıyor,
Binlerce köylü;
Bolivya’da çoğu madenci otuz bin,
Şili’de otuz beş bin ölü,
Binlerce kayıp.
Arjantin: Kaç olduğu belli değil,
Nehirler, göller, yerin altı, yerin üstü ölü dolu.
Saymanın,
Kayıt altına almanın yok yolu.
Kolombiya’da üç yüz yirmi bin.
Guatemala iki yüz küsur bin kayıtlı,
Yirmi bin kayıp.
Küba: Altmış bin
Endenozya: bir milyon
Yetmez mi bunca ayıp?
Ama bitmedi
El Salvador’da yetmiş bin;
Kamboçya ve Laos’ta bir milyon
Ve daha milyonlarca sayamadıklarımız.
Artsın diye talanınız;
Şişsin diye göbekleriniz;
Devam ediyor halkını boğmaya
Köpekleriniz, işbirlikçileriniz.
Devam ediyor kıyıma kasaplarınız,
Cellâtlarınız, tetikçileriniz.
Utanın insanlığınızdan;
Utanabilirseniz,
Eğer utanmayı bilirseniz
Korumak için kendinizi kininden, öfkesinden;
Deveyi Araba dövdürttünüz.
Fili, Afrikalıya öldürttünüz,
Şeytana pabucunu ters giydirir,
Oyununuz, entrikanız, ikiyüzlülüğünüz.
Siz ki
Halkın dinini, inancını;
Haçını, kilisesini, mabedini,
Kuran’ını, İncil’ini;
Siz ki
İnsanın rengini, bedenini;
Erkeğin kişiliğini,
Kadının dişiliğini
Kendi doyumsuz
Gudumsuz çıkarlarınız için kullandınız.
Siz ki
Öldürdüğünüz çocuklarla beslediniz.
Bebeğinizi,
İtinizi, köpeğinizi.
Siz ki,
Çaldığınız organlarla değiştirdiniz.
Çürüyen bedeninizi,
Kıtlık,
Ölüm,
Zülüm,
Ve kan.
Ve de sayamayacağın,
Kaydını tutamayacağın kadar
Sakat insan.
Kimse bilmez kopan bacağının,
Çalınan organlarını akıbetini.
İşte bu, sizin eseriniz.
Caniyi titretir,
Şeytanı merhamete getirir;
Zulmünüz,
İşkenceleriniz.
Katilliğinizle
Caniliğinizle
Maharetinizle
Musibetinizle
Övünebilirsiniz.
Zulmünüzle
Böbürlenebilir,
Kan kusan kalemleriniz.
Kibirlenebilir;
Kanla yazılmış,
Şerefli tarihinizle
Övünebilirsiniz.
Şiltler,
Madalyalar takın generallerinize,
Savaş muhbirlerinize!
Ödüller verin
İnter katillerinize,
İşbirlikçilerinize,
Entel fahişelerinize!
Ama şu gözlerdeki ışıltıyı,
Şu yanaktaki gülüşü
Söndüremeyeceksiniz.
Öldüremeyeceksiniz
Yürekteki çocuğu;
Bu uzun yürüyüşten insanı
Döndüremeyeceksiniz.
Unutmayın,
Barıştır daim
Her zaman sevgidir,
Son sözü söyleyen;
Haramileriniz kesse de yolunu
Bu kervanı
Akıp giden zamanı
Durduramayacaksınız.
O çocuğun akıbetini biliyorum,
Ama demeyeceğim,
Affedersiniz!
Çünkü
Bu halinizle siz,
İnsan değilsiniz.
Ama
Şunu bilmelisiniz
Annesinin ölümüne sebep olan
Silah Avrupa,
Kurşunu amerikan patentli.
Fotoğrafın kâğıdı da USA antetli.
Japonya’dan, Şili’ye;
Kan kırmızı karanfilden,
Beş sütunlu on tonluk file;
Alacağı var sizden, biliyor musunuz?
Alacağı var sizden,
En basit organizmadan,
En gelişmiş yapıya;
Evrimin gelecek halkasına varana
Ki genlerini bozdunuz;
Yerin, göğün;
Havanın, suyun, toprağın;
Bozulan her hücrenin,
Sararan her yaprağın,
Demografik yapının
Alacağı var sizden.
Alacağı var sizden
doğan ve doğacak olan her çocuğun:
Borçlusunuz.
İnanın,
Şu başınıza seçtiğiniz,
İdris donundaki İblis;
Şu taptığınız,
Kurban olduğunuz
Tanrınız Zeus;
İtten domuzdan da deyyus.
Ve siz,
Halkın, hakkın, ve insanlığın;
Doğanın ve tabiatın önünde suçlusunuz
Zulmünüzle
Böbürlenebilir,
Kan kusan kalemleriniz.
Kibirlenebilir;
Kanla yazılmış
Şerefli tarihinizle
Övünebilirsiniz.
Utanın insanlığınızdan;
Utanabilirseniz,
Eğer utanmayı bilirseniz
Şiltler verin
Savaş muhbirlerinize
Madalyalar takın generallerinize!
Ödüller verin işbirlikçilerinize
Entel fahişelerinize!
Bunca ölüm, bunca zulum;
Dinsiz, imansız,
Ve merhametsizken zalim;
Susmuşsak,
Pısmışsak;
Ve de en acısı
Düşmüşsek birbirimize.
Yuh olsun size!
Yuh olsun bize!
Dilsiz şeytansınız siz
Atın kendinizi denize
Mahmut NAZİK 25.03.2008 MERSİN
Rabbim Kahhar ismi şerifiğle tecelli etsin Amerika ve efendisi İsrail'e.
Çok güzel bir şiir olmuş, Amerikanın fitnesini anlatmağa ne ne kalem dayanır ve nede yaprak. Büyük şeytan kötülüklerini yaz yaz bitmiyorki. Allah'ın arzında Abd nin fitnesinin ulaşmadığı bir karış yer bile yoktur. Elbet birgün boynu kırılacak. İnşaallah o günleri görmeden Rabbim emanetini almaz.
Üstadım bu güzel şiirinizi tebrik ettim, katkıda bulunan arkadaşlarıda kutluyorum.
Selam ve saygılarımla. + Tam puan
Dost:Kafayın tasını attırmışlar her halde...Bende epey sabırlı imişim her halde
Amerika
Yiğit insan zâlimleri sevemez,
Amerika sevilecek dost değil!
Zorda kalsan menfaâtin düşünür,
Amerika sevilecek dost değil!
Müttefiktik,arkadaştık hani ya!
İlk darbeyi vurdu bize Kıprıs'ta,
Ambargoyla yordu bizi yıllarca.
Amerika sevilecek dost değil!
Afganlıyı Rus’a karşı besledi,
Güçlü düşman yenilsinler istedi,
Meydan kendisine kalsın istedi.
Amerika sevilecek dost değil!
Kominizme karşı çıkmak bahane,
Rus gidince vurgun yaptı şahane,
Kukla buldu,taç giydirdi itine.
Amerika sevilecek dost değil!
Yalan söyler,gerçek gibi yutturur,
“İkiz Kulesini” kendi vurdurtur,
Basına,medyaya yalan uçurtur.
Amerika sevilecek dost değil!
Saddam kuklasıydı, en has adamı,
Emir verdi,İran ile savaştı,
Aktı yıllar yılı mâsumun kanı.
Amerika sevilecek dost değil!
Irak için arzuları bitmedi,
Vahşi iştah kursağına yetmedi,
Başka itten “piyon “ bulun istedi,
Amerika sevilecek dost değil!
Bütün değer öldürüldü Irak’ta,
Can pazarı, mal getirdi Irak’ta,
Mülk hesâbı pazar yeri piyasa,
Amerika sevilecek dost değil!
Bölüşümden pay aldılar ülkeler,
Sırla örtüldü pek çok gerçekler,
Adam oldu nice alçak iblisler,
Amerika sevilecek dost değil!
Bilmem ki sırada hangi ülke var,
Cani ruhta,hangi kirli oyun var,
Dilerim gelsin,koca dünya ona dar,
Amerika sevilecek dost deyil!
Mazlumla,zâlimin savaşı bitmez,
Mûsalar, Îsalar artar eksilmez,
Sanma ki,Muhammet Mustafa gelmez,
Akbaş, geç ögrendin Amerika dost değil!
Yaşar Akbaş
Hediyemiz olsun
Şiir dediğin böyle sosyal nasırlarada basmalı,hep aşk hep aşk nereye kadar,İslam alemininde uyuşukluktan ve kışkırtmalara pirim vermekten,1000 yıldırda bir icat a imza atmamaktan dolayı ABD nin ekmeğine yağ sürmesinden dolayı,esas suçlu değillermi sizce,teşekkürler ve iyi yıllar arkadaş
Dugularımıza tercüman olmuş Sevgili üstadım bu güzel şiirinize yansıyan haklı tepkileriniz...
Emeğinize yurtsever yüreğinize sağlık Hasan bey ağabeycim..
Tam puan ekleyerek bütün kalbimle tebrik ediyorum ve bu harika şiirinizi antolojime taşıyorum...
Saygılarımla..
Hüseyin Çubuk
K U T L U Y O R U M.....Şiirini.
U
T
L
U
Y O L U N A Ç I K O L S U N....
O
R U H U N D İ N Ç O L S U N...
U
M U H T E Ş E M.......TAM PUAN......
yeryüzünü ifsad edenlere az bile yazılmış saygımla
Tebrik ederim işte şiir bu kadar güzel yazılır başka yoruma gerek yok kalın sağlıcakla
Bu şiir ile ilgili 96 tane yorum bulunmakta