Diyarbakır,
Sen gönlümü gönlüne bağladığım şehir,
Sana ruhum kelepçeli,
Haps olmuş kalbim ve haps olmaya istekli,
Kabulum suçum sevmek ise şehrimi,
Verin bana müebbet ile memleketimi,
Beni dışarı bırakmayın melekler,
Evet melekler,
Diyarbakır hapishane olsa,
Gardiyan ya melek olur yada nur-u ilahi
Amedliim seviyorum işte seni,
Ne olur ne olur anla beni,
İstersen hakim ol istersen savcı,
Yada avukat, sırf feleğe inat
Müvekkilim diyerek deil,
Sevgilim diyerek başla söze, söyle
Bu duruşma diyer aşıklar gibi geçecektir tarihe
Felekten dolayı tarih kabul etmesede,
''Diyarbakır'' kelimesi geçen olayları,
Şüphen olmasın anlatır bizim diyarbakır surları,
Seni ve seni deli gibi seven sevdalıları,
Ve elbet anlatacaktır,
Derdini şiire döken emsarin emsalsizi,
Emsar olmasanda gözümün emsalsizi.
Hakimin kararı iyi yada kötü,anlayamadım,
Daktilo sesi eşliğinde,
Tarih gösterecektir, diyor.
Tarih kelimesinin geçtiği yerde
Umudumuzun tükendiğini bile bile
Ve Diyarbakır aşığı fısıldıyor avukatına,
Karar kötü gelirse diye,
Karar götü gelirse,
''Önce dilekçe
Sonra rüşvet,
Olmadı tehdir,
Oda olmadı şantaj uygula'' diye
Nede olsa Diyarbakır çocuğuyum,
Bir davan varsa uğruna ölmeye ve gömmeye razı...
Kayıt Tarihi : 21.7.2008 00:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Diyarbakır hapishane olsa.... bütün hikaye bu
yılın ikinci ayı, ayın üçüncü haftası, saatler cumayı,gösteriyordu.
linç girişimine yönlendiriyordu herkesi, benemaz bır ırkın keskın yobazları ve emperyalist suratlı mahluklar turluyordu gözü yaşlı şehrimin caddelerinde sokaklarında.
ah be cuma neydi suçun yaşamakmı,
özün olmakmı, kendin gibi olmakmı,
derken karma bir hal aldı hava karardı bulutlar kan kustu,
bir yanını almış devran sürükleyip sürükleyip iliştiriyordu yalanlara şehrimi,
ve yanıyordu bir tarafı kızılkırmızı feryadlar yükseliyordu göklere şehrimde,
bir tarafı sulara boğulmuştu güneş için dökülen gözyaşlarıyla,
toz duman bulanıktı bir tarafı şehrimin gözbebekleri,
kürpe yavrular yatıyordu boylu boyunca dizi dizi,
barış anaları feryadı figan ediyordu kolları yana düşmüş evlatların başında dövüyordu titreyen dizlerini.
neydi be cuma o yaman gün o kara gün seni alıp götürüyordu benden milim milim, kim musallat etmişti demokrasiyi çiğneyen anarşist domuzları haydut kılıklı yeşile belenmiş yeşile ters sadist ruhluaklı olmayan, olanıda aklı elinde silah diye her şeye savuran bariş güvercinlerini göz kırpmadan vurarak tek tek indiyorlardı pis pis sırıtırak, ve öldürmek basitleşmişti gözlerinde her zamnan olduğu gibi kuşkusuz her zaman ki halleri.
o gün işte o gün benim şehrim yağmalanıyordu, dostluğu çalıyorlardı yüreklerimizden kardeşliği kurşunluyordu yarının değerini ve yarını yaşatmasını akıl etmeyen bir sistemin mensupları,
köşe başında isyan kabarır içerimde,
kendimi tokatlıyorum.
silah kullanmadan çırıl çıplak indirmek istiyorum ayağımı mucuru dağılmış sefil caddelerin ulu ortasına,
yürümek istiyorum hiç durmadan,
suskun sloganım,
avazım çıkana kadar bağırmak istemiyorum,
nasıl olsa duymaz kımse duymadıda bu güne dek.
sadece güneş fılamasıyım 18 lik bir gencin elinde,
yarınlarla dalgalanmak istiyorum,
KIRILGAN GEÇMİŞİM
kayıp bir dilin son dayağı,
esir bir düşüncenin soysuz şamarı,
onurun haysıyetin ortasındaki utanç duvarı,
kırılgan bir geçmişden gelmişim.
yorgun değilim,
sanmaki kendimi koyverecem,
aha şimdi ölürsen birazdan başka bir isimle dünyaya gelecem,
ben YAHYA yım ben CUMA yım
ben pirozum ben nevruzum ben her bahar dile gelecem yaşanacam.
merhaba HEMŞERİ:
Yüreğinin çok derinlerden bile hissettiren,
Sevdalı bir memleketin en sevdalı adamı.
Ne güzel olurdu memleket kokusuyla kokulanmak.
Ve en büyük kabulenilmez acılarla bağr yakmak.
Ve çoşkuyla hayatla barışık en ensiz sokaklarında koşuşmak,
Ne güzel memleketimin asi dilli, sivri gerçeklerin peşinden koşan ustadlarıyla bir arada bulunmak,
Ne güzel DİYARBEKİR adıyla anılmak anımsanmak,
Hani DİCLE gibi fiskaya boylarında şafağın sessizliğinde hasrete sürtünmek,
Hani EĞİL kalesi küpürür ya efsanın ilk sahnesınde,
KASANLI susulur pusulur kıvrılır boynuna ARMİNİ nin,
TARİH karasız adımlarla ürkek ürkek sığınır kalemlere utunır ölümsüzleştirmeye,
ardını gözler esen kendinden korkmuş bir hal ile budanır ZAMAN a
ben gibi sen gibi gerçek gibi ve sen gibi HEMŞERİ
Mehmet Ali ESEN
seni gönlümü gönlüne bağladığım şehir,
sana ruhum kelepçeli,
haps olmuş kalbim haps olmaya istekli.
HEMŞERİ
Tek kelimeyle mekemmelsin.
Diyabekir e
sevdasını AHMET ARİF ten sonra SEN bu kadar açık ve net bir şekilde anlattın.
Amedliim Mahkemesi
Diyarbakır,
Sen gönlümü gönlüne bağladığım şehir,
Sana ruhum kelepçeli,
Haps olmuş kalbim ve haps olmaya istekli,
Kabulum suçum sevmek ise şehrimi,
Verin bana müebbet ile memleketimi,
Beni dışarı bırakmayın melekler,
Evet melekler,
Diyarbakır hapishane olsa,
Gardiyan ya melek olur yada nur-u ilahi
Amedliim seviyorum işte seni,
Ne olur ne olur anla beni,
İstersen hakim ol istersen savcı,
Yada avukat, sırf feleğe inat
Müvekkilim diyerek deil,
Sevgilim diyerek başla söze, söyle
Bu duruşma diyer aşıklar gibi geçecektir tarihe
Felekten dolayı tarih kabul etmesede,
''Diyarbakır'' kelimesi geçen olayları,
Şüphen olmasın anlatır bizim diyarbakır surları,
Seni ve seni deli gibi seven sevdalıları,
Ve elbet anlatacaktır,
Derdini şiire döken emsarin emsalsizi,
Emsar olmasanda gözümün emsalsizi.
Hakimin kararı iyi yada kötü,anlayamadım,
Daktilo sesi eşliğinde,
Tarih gösterecektir, diyor.
Tarih kelimesinin geçtiği yerde
Umudumuzun tükendiğini bile bile
Ve Diyarbakır aşığı fısıldıyor avukatına,
Karar kötü gelirse diye,
Karar götü gelirse,
''Önce dilekçe
Sonra rüşvet,
Olmadı tehdir,
Oda olmadı şantaj uygula'' diye
Nede olsa Diyarbakır çocuğuyum,
Bir davan varsa uğruna ölmeye ve gömmeye razı...
Yüreğine sağlık...
Sırrı KANŞIRAY...
TÜM YORUMLAR (7)