Amed Şiiri - Bilal Yavuz Şiirleri

Bilal Yavuz Şiirleri
145

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Amed

SERHİLDAN

ıslıklar, çığlıklara karışır
kan kusar Zilan Deresi
kafataslarında beyinler erir
patlar yürekler kafeslerinde
hasret tüter Tendürek
zulüm taşar süngüler
iblisin demir kartları
biçer masumları, deşer rahimleri
beşikte bebeleri, kimsesiz pirleri

gırtlağına kadar ceset
ah dolar Zilan Deresi
şimdi nereye gitsen ağrı
şimdi nereyi görsen acı
hıçkırır mitralyözler
namlusunu mazlumlara çeviren
şeytancıklar yüzünden
ölü çocuklara tecavüz eden
ırkçı zabitlerden alçağını
görmedi kederli anadolu

faşist teröristlerin ihaneti
kalleşçe yaktı kardeşliği
onarmak erlere düşer
sabırla, umutla, sevgiyle
budur soylu metanet
budur kahpeliğe beşkardeş
gel sen de katıl bize
indir putların kör çehresine
adil, vakur bir sille

SEBAT ZAMANIDIR

Dersim’in gözyaşları
Enfal’in bakışlarında çağlar
Roboski’nin alnından akan
Halepçe’nin kanlı ahıdır
Kerkük tüter Erbil’in burnunda
düğümlenir boğazı Amed’in
Kürdistan dağlarından
hogir bir uyanış doğar

sabret ey ümmetin yetimi
sakın benzeme barbar ırkçıya
bin kerre namert zulüm
görsen de zalim olmaman
mahşerde senin şerefindir
sabret ey ümmetin yetimi
karanfiller açana dek Halep’te
kötü günler mevte mahkumdu
sabret ey ümmetin yetimi
surların sırlaşana
sırların surlaşana dek

havar, yar yangın yeri
gönülde can pazarı, havar
kan kesik, kan tutuklu, kan kelepçe
sabır senden vazgeçse
sen sabırdan vazgeçme
sabrın taşına dönüş
milyonlar şehidiyle Kürd Milleti
ancak imanla ilelebed
felaha kavuşacaktır
sabret, sabrın selamet

ZERZEVAN KALESİ

sabanlarda aşkın rüzgarı
serilmiş kepenekler omuzlara
işte çoban kalkanları
kavallar, yüreklerde borazan
gözlerin, dalgalı, boran
gözlerin, inatçı, durmadan
gözlerin alayına rezzan
gözlerin, gözlerindir Zerzevan
aniden bastıran dargın baran
surlarım, sırlarım, can kalesi

yüreğin, metal ejderhalar ülkesi
betondan dinozorlar devrinde
çarpışan iki yıldızdık
atom tarlalarında antik sevmek
Urartular yazsın argın sevdanı
İyonlular gözlerinden anlasın
acılar içinde nasıl doğulur
ehil, dilaver mimari
filinta canlar ki, erbab, namuslu
parayı bulmadan önceki Lidyalı
hey gidi arslan ciğerim
içerin Sus kentinin devrik kralı

yar, avazım gelir küçelerden
lâl, avare, şahmeran hançeri
bin yılların sılasında yoğrulur
doğrulacak erlerin hasretiyle
taşlar erir, yürek dağa dönüşür
ümidin kadim düşleri
ırmaklar döşeği ellerindedir

NAMUS SEVDASI

ey oğul, bilesin
milattan önceki
Hammurabi yasaları bile
daha adildir, daha yiğittir
katili, sapığı, hırsız, yolsuzu
besleyip kollayan ülkemin
hukuk çöplüğünden

oysa Diyarbekir töresi
affetmez ölümcül ihanetleri
bilir, ihanete merhamet
merhamete ihanettir
ey oğul, diyesin
düzen değil, düzenek
en kahpesinden
sistem değil, sis perdesi
gafletin yargısında adalet dediğin
oysa Amed’in kanunları
kayırmaz namussuzu hak aşkına
zindanlar göze alan
delikanlılar kaynar
Hançepek, Saraykapı, Alipaşa
halel getirmezler adamlığa

ey oğul, susmayasın
susmak kusmaktır
içinde iyi olan ne varsaları
Kürdistan güçsüzü affeder
Kürdistan dilsizini affetmez
sakın, unutmayasın
ey oğul durmayasın

HOZAN

söndü zerdüşt ateşi, şaman alevi
söndü grejuva
geberdi batıl en şekilinden
bitti zivistan
konuştu gerçek apaydın
canımıza güneşten sofralar serildi
bandırmalar lal mevsimi
filikalar dargın aşka
dağ içini döker göğe lav kederiyle
çay tarlalarında çarpar yüreğin
kulağını toprağa ver, dinle kendini
üstümüzde sis denizi
yürürdün Ninova
çemlere dönerdi hazan leylinde
yürürdün usul
kuğu boynun
nasıl utangaç
yağarken hücremin ranzasına
yürürdün Benusen kendinden geçer
ay ışığında yeşerir sakin
yeşerir onurlu
yeşerir şahına kadar
leylim, yollar nefesin
ciğerimin közüne
kışlalarda düğünler ilkyaz olanda
kodesin kodesime ekilir mahzun
yar çıldırmışam seni
hey cevherim hey
yine kan kusar can
Fuadoğlu göçer
taze ozanlar gelir

MİSAK-I MİLLİ

Türkistan nezakettir
incelik, güzellik, cesarettir
Kürdistan cömertliktir
iyilik , dürüstlük, yiğitliktir
ferasettir, basirettir
şehadet, selamettir
zülfikarın zağlı pençelerinin
beraber savurması
deccalin kansız köpeklerini

Kürdistan nezakettir
incelik, güzellik, cesarettir
Türkistan cömertliktir
iyilik , dürüstlük, yiğitliktir
Türkistan Kürdistandır
Kürdistan Türkistandır
Türkistan Kürdistansız
Kürdistan Türkistansız
harabe, viranedir
fersude, beyhudedir

öyleyse daya sırtını
omzuma, dağ olalım
patlayalım küfrün yüzüne
mekan biz, zaman bizim
beklenen poyraz bizim
emanettir mazlumun ahı
soylu öfkemize kardeşim
öyleyse daya kalbini
sadrıma, can bulalım
fesadın kellesine
cellad-ı canan olalım

KÜRDİSTAN MARŞI

IKBY için bir hatıra…

çifte su verilmiş yürek çeliğinden örülme
Kürdistan kılıcı sıyrılmıştır kınından mertçe
ey şehidoğlu, ey muhacire ensar Peşmerge
Güneşten Bir Hilal nakşet sancağına şefkatle
mütedeyyinleri arkasında olan vatanın...
kıyamete dek batmaz istiklali, güven öze
Kürd’ü köle zanneden haysiyetsiz râfızîler
-Kürd bize ihanet etti- diye nefsini kandırsın
anlamaz, hakikat haini gafil müstekbirler
hakikat sadıklarını / kendini yormayasın
savaş hasma benzeyince kaybedilir, unutma
dişsizi dişliden sakın; merhametten ayrılma
ürüsün dursun dinci maskeli münafık itler
ardından hırlanmayan arslana arslan denilmez
itten türediğini sanan fitneci kahpeler
uğraşma boşa; kardaşlık nedir bilmez, bilemez
hakiki mü’minler ancak kardaşımızdır bizim
onlara açıktır kapımız, ocağımız bizim…
sadrımız kalkanımız; kırk milyon Kürd Milletiyiz
yurdumuza sığınmış / barbar sabîlerine bile
gerçek müslümanlığı yine bizler öğreteceğiz
bizi öldürmeye gelen, bizde dirilecek de…
ey Kürdistan gençleri, hazırlanın gitmiyoruz
zulme asla susmayız, kırmağ ile bitmiyoruz
devir, Salâhaddînlerin doğruluş çağlarıdır
kapanmaz gözkapakları, Uyanış zamanıdır
ne diyor Rasûlullâh; “vatan sevgisi imandandır”
sev yurdunu hep imanla, Rabbin doğrularladır
Kürdistan, Kürdistan’dan büyüktür; unutma sakın
evlatlar çoğalacak ve taşacak, akın akın…

ŞİMDİ HERKES DİLOVAN

türkçülere karşı Kürd’üm
kürtçülere karşı Türk’üm
farsçılara karşı Arab
arapçıya karşı Fars’ım
zalim azgınlara karşı daima
ezilen halkların yanındayım
budur imanımın gereği
gözlerinde erimemin sebebi
budur onurluca yaşamak
bendimi çiğneyip taşarak
yezitlerin önünde hep Hüseyin
aşkımızın kadim bedeli
Diyarbekir denizinde tutuşmak
izinde göğüs germek boranlara
her ciğerin harcı değil
çekinmeyiz namlunun
ardına saklananlardan
yalnız senden korkarız Kahhar
paylaşmayı severiz denk
adaletin gölgesinde serinleriz
Amed sofra olur bağrımıza
diz çöker, omuz bağlar
kardeşlik türküleri tüttürürüz
gel ey can, sana da yer var
kurtul kibir tasmalarından
gel beraber sevinelim razı
aynı tastan yar içelim
Dicle aksın alnımızın üstünde
ensemizde masumiyet gülleri
sesimizde dilovanlar
delikanlı yeşersin

MAZİ İÇERDE ALBÜM

eser asi bakışlarında
hoyrat Fırtına Deresi
çakışır durur dikey yıldırımlarca
nehirlerde taş köprüler yüreğin
ormanlarda su ceylanları
şirin bir kıyımız vardı
bulutlar denizine sıfır
nehrin önü penceremiz
balıklar yarışırdı tutulmak için
nazenin oltamıza
yeşilin maviyle dansı gibi
yar sevmişem seni
saçlarında çay burcusu
ellerin yumuşacık, kınalı
nefesin bahar
gülüşün cehennem
ve anlatılmaz, yaşanır
hilesiz kucağın
Karester Yaylasında
bir ahu dilber loy loy
nasıl da söker adamın yüreğini
var mı böyle civan kırım
cinayetler içinde
oy sevmişem seni
dindiremez Palovit Şelalesi
bu güneyli hasreti
bir kere yakmıştIr kuzeyin kızı
aşkın kadim meşalesini
gidişin bile hayat sevgili
isimsiz mezarına yuva kuran
marandalardan belli

DEVRAN FEYEZAN

yaşamak, yaramıza alışmak
gidemeyiz kendimizden Neval
kaynaşmak zorundaydı
insanlar öz gerçekleriyle
bense gözlerinde hala saklambaç
yokluğunda körebe, feci
sessizliğin, yalnızlığımın başkenti
gidişin anadili ağır yorgunluğumun
yağmur yemiş paltolar birikmiş de
altında kalmış içerim sanki
serinliğin şimdi hangi gölgeyle
yürğim yüreğini bağırıyor Neval
can tenine gayrı sığmıyor

oy Kürdistan Dağları kokardı
tılsımlı, sıcacık nefesin
cönklerde antik harflerdi adın
şarkın, eski vadilerden miras
tüter yalçın geceler hücremde
ellerim ranzada, duvarda
masada, kafatasımda ellerim
hicran ki ne dar bir mezar

bilmem ne zaman uyanırdık
hasretinde uykular yaktığımız
kardeşliğin can bahçesine
yasların değil, düğünlerin
iktidara geldiği şenlik demleri
bilmem ne zaman yeniden
gelinliğinle yanımda sen
kurtulacaktın kefeninden

AŞK ŞİMDİ PARYA

ay ışığı çehren kokar
sırrın kırk kilitle kilitli
sadrımı yumruklayan sandukamda
şimdi sen bende tabut
bense sende kabristan
ve işte aşk kursağımızda parya
ne olur bitme Rotinda

şimdi karanlıktır yuvamız
çırılçıplak kaldırımlarda
sırtımda karakol kuşunları
kim vurduya çıkmış adım
öyle sensiz öyle öksüzüm ki yar
şimdi solmaklar yeşermek
acının rahmine gömülen cana

sor da anlatsın Turcel
söylesin Hıdır Tepesi
aşk bize hiç gülmedi Rotinda
aşka gül dererken yılmadan
varsın tütün saran çocuklar
gül kokusu nedir bilmesin
bilmişken zararsızlığı
değil mi ki iyilik onların hakkı
varsın bekletsin talih

sabretmek de güzel leylim
ay ışığı şelale olup yağınca
güzel yavruların düşlerine
seni hep bekleyeceğim Rotinda
çocukluğumuzun gariban
keresteden penceresinde

DİCLE HAZAN

bizim köyümüzde gonca
bahçeleri yoktu
yer sarı, gök kızıl
anızlar, başaklar, buğdaylar içre
kavruluş serinlikti
kara köy bebelerine
çeşme başları mutluluk nedeni
saflık, sadra nakışlı
hamaklar, divanlar
saman lifinden
sevdalar utangaç, namuslu

oysa bizim köyümüz
upuzun geceleriyle meşhurdu
eşkiyalar, haydutlar
çocukların hayaleti
pirlerin kabusuydu
ve kahraman değildi jandarma
derin devletliler
kahpe rütbeliler
esrar ticaretiyle meşguldü

büyü çocuk, büyü de kapat
şu haysiyetsiz cenaze çağı
büyü de büyüt narin
puştların kör ensesine
adil zülfikar
o demdir, ölse gam yemez
bîkes Diyarbekir
dargın tigrisim
argın haznedar

GELÎYÊ GODERNÊ

Taşköprü Köyünde adın
nakış nakış tütün kokar

Hazro türkünü çığırır
sanki arştan akar sular

seni ırmaklarca sevmişem
lo seni nazlı ceylanlarca

delilolar, govendler
ve fıkırdak şuşaneler

hey zalımın kızı, bir gülsen
göverse bağlar ile bahçalar

şemsin fırtınasıyla çöken devran
dolunayın kasırgasıyla filizlense

sen denizaltı şehrim
ben rüyalar alemin

HAZAN BAĞBAN

Sustu kalbin,
susku câna,
cânânsız tâk eyledi.
Aşk ateş,
âşık ateş,
mâşuk ateş,
çâk eyledi.
Hergiz aşklar,
toprağa su,
sadra berzâh-ı sahrâ...
Bildin işte,
donmadan aşk,
pîşemez sır kabında.

Gözün yaşın dökmeden,
ağlayanlar, dergâmız.
Gülmeden neşe duyan,
çağlayanlar, meclîsimiz.
Koptu tufan,
kırdı hasret,
bostanlar şimdi talan...
Dindi deryâ,
bitti ırmak,
çöller şen,
bahar nâlân...

Bilal Yavuz Şiirleri
Kayıt Tarihi : 13.4.2020 21:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


AMED

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bilal Yavuz Şiirleri