Gün doğarken açtım sana gözlerimi,
Akşam çekilirken ufuktan, aydınlığı taradım saçlarında.
Toprak, can suyunu buldu gözlerinde;
Sen ki sevda, aşk, adı duyulmamış ne varsa yeşerten.
Işık toplanmış bedeninde, ay parçası saklı,
Güneş karartmış yüzünü, en güzel kıskançlıklar senden doğar.
Dallar kırılır fırtınada, uçup gider çatılar,
Ama senin nefesin, bir sınır çizer yüreğime,
Sihirli bir halıyı havalandırır gibi, usul usul dokunur yaralarıma.
Bir damla su, keskin bir soğuk, biraz da ter avuçlarında,
Ne güzel tutsaklık ellerinde;
Parmaklarıma kazınmış bir müebbet hükmü gibi.
Soğuk kış günü, hafifçe puslu hava,
Kar taneleri süzülürken, senin ayak seslerin o orkestranın şefi.
Cahiliye devrinden kalma düşünceler, derebeylikler,
Fetih bekleyen bir İstanbul gibi,
Yorgun surlar öpüşlerle yıkılırken, kucaklamalarla yeniden onarılır koca şehir.
Ve sen, o kutlu zaferin sahibi,
Aheste bir at üzerinde,
Bir sabahtan bir sabaha, bir akşamdan bir akşama,
Fatih oluşunun sevincini yeniden ve yeniden kutluyorsun.
Bir kez daha perçinlenir mutluluğum,
İşte bundandır aman dilemelerim,
Sensizlik diye bir korkuya asla kapılmamak için.
Kayıt Tarihi : 13.3.2023 20:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!